Bölüm 33

2.5K 102 31
                                    

      Bir zirveye çıkmaya çalışıyorum. Sırtımda kocaman bir çanta. Kış vakti olduğu belli yüzüme çarpan ayazdan. Ormanda sesleri yankılanan üç tane kuş tam tepemde uçuyor. Bazen arkadan bazen sağdan bazen soldan çarpan rüzgar bana yol gösterirmişcesine fısıldıyor soğuktan kızarmış kulaklarıma. 

      Ayazdan yüzüm kızarmış, grip olmamama rağmen burnumu çekip duruyordum. Yorgunluğun baş gösterdiği anda çantamı bir kenara bıraktım ve bir kayanın üstüne oturdum.

 Anlamsız geçen boş boş etrafa bakınmalardan sonra bir şeyi fark edip çantama uzandım. Fermuarını açıp elimi çantanın içine attım. Bir çerçeve çıkardım çantadan. Lise yıllarımın ilk başlarında olan bir anıma aitti. Çerçeveyi kenara koyup başka bir çerçeve daha çıkardım çantamdan. Bu da 10. sınıftan bir anımın fotoğrafıydı. Çantanın içinde bir sürü çerçeve vardı hepsi başka bir anımı barındırıyordu içinde.

İşte o an fark ettim ki beni yoran zirvenin uzak olması ya da havanın soğuk olması değildi. Sırtımda taşıdığım yaralardı,anılarımdı. 

Ve tepemdeki üç kuş, Kaan,Cemre ve Kuzeydi. Bana sürekli yön veren, ne yapacağımı usulca söyleyip içimi titreten rüzgar ise Buğraydı. Onlar olmasa yolumu kaybedeceğim ya da sırtımdakilerle birlikte aşağı yuvarlanacağım apaçık ortaydı.

...

Birden uyanmam gerektiğini hissedip gözlerimi açtım. Arabadaydım.Buğra her zaman ki gibi sürücü koltuğunda gözünü dikmişti yollara. Uyandığımı fark etmiş olmalı ki başını yana çevirip uykulu gözlerime baktı. 

''Günaydın'' dedi hafiften gülümseyerek.

''Günaydın'' diye karşılık verdim o tekrar yola bakarken. Gözlerimi ovuşturup nerede olduğumuza baktım. Ankara'ya giriş yapmıştık tam zamanında uyanmışım. 

Bir on dakikanın ardından benim kaldığımın binanın önüne gelmiştik. Arabadan kıyafetlerimizin olduğu çantaları alıp yukarı taşıdık. Cemreler kendi kaldıkları yere gitmişlerdi. 

Anahtarları komidinin üstüne koyup kendimi koltuklardan birine attım. Başımı arkaya yaslayıp tavana baktım. 

''Sanki araba sürdün çok yoruldun'' dedi bay buzdolabı yanıma gelip otururken.

''İnsan otururken de yorulabiliyor.'' dedim göz devirerek.

'' Belli.'' dedi gülerek. 

Elleri belime kaydı ve beni kendine doğru çekti. Tam yanına oturup bacaklarımı onun bacaklarının üstüne koydum. Kollarımı onun beline sarıp gözlerine baktım.

'' Beni korkutuyorsun ve ben her korktuğum da o korkunun üstüne yürümek istiyorum. Gün geçtikçe daha fazla çekiliyorum o korkunun içine. Ama bir yandan da bana cesaret veriyorsun. Yara almama rağmen her defasında daha güçlü basmamı sağlıyorsun. Eğer bastığım yer doğru olmasa bile kolumdan tutup çekeceğini biliyorum.Bu bana güven veriyor.'' dedim ve başımı göğsüne yasladım.

''İlk başlarda, önüme çıkan her şeyi öfkemle beraber yerle bir olsun istiyordum. Sonra senin sığındın gibi bende sana sığındım. Karanlığımda yalnız başıma oturmadığımı fark ettim. Yanıma baktığımda her şeyden korkan ama o korkusunu ölümle karşılaşsa bile belli etmeyen bir kız gördüm.'' dedi. 

Elini cebine götürdü, çıkardığı paketten bir sigara aldı. Tekrar eli cebine gitti çakmağı çıkardı.Elinden çakmağı aldım ve yaktım. Yanan sigarayı kıvrımlı dudaklarına götürüp içine çekti. 

''Bir gün elindeki sigara gibi kül de olsam yine korktuğumu belli etmeyeceğim'' dedim.

'' Merak etme kül olacaksan bile yanında yine ben olacağım.''

Karanlıktan AydınlığaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin