Bölüm şarkısı = Jess Glynne - Take me home.
Normal bir şekilde hayatına devam ederken önüne bazı engellerin çıkması da bir o kadar normaldir. O engelleri ya ailesiyle ya arkadaşlarıyla çözenler vardır. Sonra hayatlarına kaldığı yerden devam ederler o normal kişiler. Peki kimsesi olmayanlar? Kimsesi olmamaktan kastım ailesi arkadaşları olmayanlar değil, ruhsal olarak kimsesi olmayanlardan bahsediyorum. Bir ailesi var lakin derdini anlatacağı sorunları çözebileceği bir ailesi yok. Arkadaşları var ama güveneceği veya onu anlayacak bir arkadaşı yok. İşte bu kişiler ruhsal anlamda kimsesizdir bana göre.
Acıdan kıvranırken, duygusal olarak bitmişken, yolunu kaybetmişken, ruhsal olarak çökmüş dibe batmışken bunları anlatamamak...
Anlatırsam güvende olamam anlatırsam benden kaçarlar düşüncesi var birde. Ya anlatırsam da anlayamazlarsa? Boş ver, bırak anlamasınlar. O kadar güçsüz olamayız, olamam.
Acıdan kıvranırsam eğer acıya alışırım. Duygusal olarak bitersem eğer duygusuz olarak devam ederim. Yolumu kaybedersem eğer kendi yolumu kendim çizerim. Ruhsal olarak bitersem ruhumu öldürüp öyle ayağa kalkarım. Dibe batarsam eğer alev olur yükselirim. Yapmam gereken de bu zaten
Bütün gece uyumadım yine. Hatta arada uykum gelse de uyumak istemediğim için gidip kahve yaptım. Şuan saat sekize geliyor. Gideceğim okulun saatinin sabah 9 ve öğlenden sonra 3 olduğunu söylemişti babam.
Kalkıp elimi yüzümü yıkadım, biraz bir şeyler atıştırıp odama gittim. Siyah pantolonlarımdan birini alıp üstüne lacivert, bol, düşük omuzlu bir t-shirt geçirdim. Saçımı falanda hallettikten sonra çantama birkaç defter tıkıştırıp evden çıktım. Yirmi dakikalık bir yürüyüşten sonra okula ulaşmıştım. Bu arada buğra dünkü mesajından sonra hiç mesaj atmamıştı, cemre bir ara buğranın çok sinirli olduğunu yazmıştı o kadar.
Okula girip 11-B sınıfını aramaya çıktım. Üçüncü kata geldiğimde bulmuştum sınıfı. Kapıyı açıp içeri girdim. Hoca yoktu. Köşede, ikinci sırada oturan kıza yaklaşıp :
''Boş yer neresi?'' diye sordum.
'' Benim yanım boş sadece ama oturmak ister misin bilmem'' dedi. Kızın yüzüne garip garip bakıp sonra yanına oturdum. Saçını topuz yapmış, kahverengi saçlı, hafif tombul yüzlü, tatlı giyimli güzel bir kızdı.
'' Neden yanına oturmak istemeyeyim?'' dedim kıza.
'' Pek sevilen tiplerden değilim, sessiz olduğum için dışlarlar genelde. Benimle takılırsan senide dışlarlar.'' dedi. Yüzündeki buruk gülümseye baktım.
'' Asıl seni dışlayan tipler sevimsiz boş ver'' dedim ve gülümsedim. Söylediğim cümle karşısında şaşırdığını belli eden kızın yüzünden buruk gülümseme yerini daha neşeli bir gülümsemeye bıraktı.
'' Teşekkür ederim.'' dedi.
'' Adın ne?'' dedim teşekkürünü yok sayarak.
''Ecrin. Peki senin adın ne?''
''Arya. Memnun oldum.'' deyip elimi uzattım.
''Bende'' dedikten sonra elimi sıktı. Arka taraftan gelen gülme sesleri yükselince arkamı döndüm. Ben dönünce biraz azalan seslerin arasından kumral bir kız öne çıktı.
'' Okula gelir gelmez ecrinle takılmanı pek tavsiye etmem arya.'' dedi gülerek.
''Bende okula gelir gelmez benimle uğraşmanı tavsiye etmem'' dedim yapmacık bir gülümsemeyle. Kız tam cevap vereceksen içeri hocanın gelmesiyle yerine oturdu. Umarım tanışma faslı olmaz diye dua ederken yaşlı hocanın yeni öğrenci kendini tanıt bakalım demesiyle ayağa kalkıp:
![](https://img.wattpad.com/cover/28884145-288-k288252.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Aydınlığa
Fiksi RemajaBir cinayet. İki görgü tanığı. Ve tıpkı kâbuslar gibi bitmek bilmeyen olaylar. Karanlıktan çıkmak istiyorlar ama karanlık üstlerine çökmüş, ruhlarıyla harmanlanıp vahşi bir hayvan gibi kemiriyor zaten tükenmekte olan aydınlığı. Bu hikayede sorulma...