"So Cold"

939 93 17
                                    

İlk olarak şunu söyleyeyim. Şu sıralar votelere ihtiyacım var ve yorum atanların çoğu votelemiyor. Ya da her bölümü okuyanların. Bu durum moralimi aşırı bozdu ve yazma isteğim gitti. Durum böyle devam ederse ya yayımdan kaldıracağım ya da ara vereceğim. Neyse iyi okumalar.

Sahilin kenarındaki banklarda oturup denizin dalgalarını izliyordum. Tek dert ortağım dalgalardı. Güzel kokusu burnuma dolarken arkamdan gelen ince sesin adımı seslenmesiyle omzumun üzerinden baktım. Bu Sara'ydı. Gözleri dolmuştu. Hızla bankın önüne geçerek elimden tutup ayağa kaldırdı ve kollarını boynuma doladı. Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken söze başlamıştı.

"Hani birbirimizi bırakmayacaktık," karşılık vermeden ellerini çekmesi için bekledim. Öylece durduğumu görünce burnunu çekti ve kollarını kendine çekti.

"Ben seni değil, sen beni bıraktın. Onca gün ne yaptım, nerede kaldım sormadan, merak etmeden nasıl uyudun? Biliyor musun? Ben kötü hissediyorsundur diye hiç uyumadım. Belki bir mesaj atar diye. Ama yok. Sen kendini düşünmekten başka bir şey yapmıyorsun! Nick'i kaybetmek istemiyorsun. Çünkü Nick giderse her şeyini kaybedersin. Çevreni, popülerliğini, saygını... Korkuyorsun. Sana başından güvenmekle en büyük hatayı yaptım ben!" Gözlerinden akan yaşlar canımı acıtmıyordu artık. Ona karşı ne acıma, ne de başka bir duygu besliyordum.

O artık bir hiçti. O, Nick'i seçmişti. Önünden çekip giderken hıçkırıklara boğulduğunu duyuyordum. Neden ağlıyordu ki? Nick hala yanındaydı. Lise 1'de hep ezilen biriydi ve en büyük hayali popülerlikti. Şimdi elindeydi ve bu yüzden Nick'ten ayrılacağını kedinlikle düşünmüyorum.

Gözlerim kara bulutlar gibi gözyaşlarımı tutuyordu. Her an bir yağmur gibi yağabilirdi. Ve yağarsa, durduramayabilirdim.

Koca sahilde tek duyduğum dalgaların ve topuklarımın çıkardığı tuhaf seslerdi. Kulağımı dolduran hoş deniz sesi, içimde bir hayranlık oluşturmuştu. Şu birkaç gündür büyük sorunlar yaşamıştım ve toparlanmam gerekiyordu. Ayrıca bir an önce kalacak yer bulsam iyi olurdu. Son yaptığım şeyden sonra oraya geri dönmek bir hata olurdu. Ve o kadar yaptığım hatalar yetmezken yepyeni bir hata yapmak istediğim en son şeydi.

Kimin kapısına gidebilirdim ki? Tek dostum Sara'ydı ve onu da kaybetmiştim. Beni kimse evine almazdı. Ortada kalmıştım ve sanırım yatacak yer olmadığından akşam buraya gelip banklardan birinde uyumalıydım.

Ancak şimdi gözlerden uzak olacak bir yere gitmeliydim. Cameron'dı bu. Sanki üzerimde GPS cihazı varmış gibi uzaya çıksam bile beni bulurdu. Bulurdu ve evine götürürdü.

Bir geceliğine bile olsa o da rahat uyumalıydı. Hem beni korumak için gece boyu uyumayıp, o da yetmezmiş gibi koltukta uyuması yumuşacık yatakta yatsam bile çivi yatağında yatıyormuşum hissi veriyordu. Günlerdir uykusuz kalan onu düşünemiyordum bile. Ancak benim durumum da pek farklı sayılmazdı. Ben de uykusuzdum. Bugün, ikimiz için de rahat bir uyku çekme vakti.

Telefonum titrediğinde okyanus kadar derin düşüncelerimden sıyrılıp çalan telefonuma baktım. Cameron'dı. Evet, beni merak etmeye başlamıştı. Aramaya cevap vermeden sessize aldım ve arama sonlandırıldığında telefonu tamamen kapattım. Bir gün olsun herkesten uzak olmak en iyisiydi. Hem benim için hem de onlar için.

Kafam bulanıktı. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile ayırt etmek matematikten daha zordu. Az önce Sara ağlarken arkasına bile bakmadan giden kişi Destiny olamazdı. Masum Destiny'yi öldürmüşlerdi. Belki de platonik beni bu yüzden artık sevmiyordur. Ve görünüşe bakılırsa Cameron'da benden soğumaya başlama evresindeydi. Onsuz yapamazdım. Ancak o bensiz daha mutlu olabilirdi. Daha iyileri karşısına çıkacaktı. Ve o gülümsemeyle başkalarına ilham olacaktı...

《》《》《》《》

Hava kararmıştı ve soğumuştu. Tüylerim diken diken olurken ben umursamayıp yıldızları izliyordum. Dikkatimi çeken iki parlak yıldız vardı. Bu yıldızlar diğerlerinden farklıydı. Bana ben ve Cameron'ı anımsatmıştı. Aralarında ne kadar mesafe, ve arada yüzlerce yıldızın olmasına rağmen bir bütünlerdi. Ama biz başaramazdık. Başaramıyorduk. Uykum gelmeye başladığında banka uzandım. Ne diye hırka giymediysem. Kim bilir Cameron ne kadar çok aramıştır. Acaba şu an ne yapıyor?

Şu an biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı. Ve bu da ne kadar benden soğumuş olsa da platonikten başkası olamazdı.

Telefonum açılırken yerimden doğruldum. Gökyüzünde bir yıldız daha aramaya başladım. Ancak platonik için bir yıldız yoktu? Acaba o da Cam ve benim aramdaki o küçük yıldızlardan mıydı?

Telefonum açıldığında kendisine gelmesini beklemeden whatsappa girdim. Her zamanki gibi bomboştu ve bu beni günden güne üzüyordu.

Destiny: Sana ihtiyacım var

Gönderir göndermez çevrimiçi olması tuhaftı. Sanki benden mesaj bekliyormuş gibi.

Bilinmeyen Numara: Tanrım

Bilinmeyen Numara: Ne oldu?

Bilinmeyen Numara: Sen iyi misin?

Destiny: Üşüyorum.

Bilinmeyen Numara: Destiny, sen neredesin?

Destiny: Beni almaya gelir misin? Korkuyorum...

Bilinmeyen Numara: Nerede olduğunu söyle. Seni alacağım.

Destiny: Gerçekten mi?

Bilinmeyen Numara: Evet, söz veriyorum.

Destiny: Sahilin kenarında ışıkların oradaki banktayım. Ne olur acele et.

Çevrimdışı olduğunda geldiğini anladım. İçim kıpır kıpırdı. Ne yani? Onu görecek miydim? Bir an önce gelmeliydi. Hatta mümkünse ışınlanmalıydı. Onu görmek için can atıyordum.

BÖLÜM SONUU

Nasıldı?

Başta söylediğim şey hala geçerli. Eğer böyle giderse yazmayı bırakacağım.

Neyse sizi seviyorum<3







Excellent | Cameron DallasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin