Broken Hearted Girl

595 36 22
                                    

Kemik gözlüğümü masaya bırakıp gözlerimi ovuşturduktan sonra kaldığım sayfayı katlayıp, kitabı kapattım. Kambur oturduğum için sırtım felaket bir şekilde ağrıyordu. Bu içtiğim kaçıncı ağrı kesiciydi bilmiyordum ama bir tane daha ağzıma atıp bardakta yarım kalmış suyu içtim. Sabahtan beri başım çatlıyordu vr buna bir de sırt ağrısı eklenmişti. Günüm mükemmel geçiyordu!

Sandalyeyi hafif geri çekip ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim. Tezgahın üzerinde titreyip duran telefonumu elime alıp ekranda gördüğüm "Sara" yazısıyla gülümseyip telefonu kulağıma götürdüm.

"Selam bebeğim." dedi her zamanki enerjikliğiyle. Gülümsedim "Sanada bebeğim,"  dedim onu taklit ederek. Kıkırdayışları kulağımda yankılanırken oturma odasına geçip kendimi yumuşak koltuğa bıraktım.

"Bilet işini ne yaptın?" Demesiyle elimi alnıma sertçe vurup yüzümü ekşittim.

"Ah, tamamen aklımdan çıkmış, bilirsin bu sıralar fazla yoğunum."

"Şu Bay Casey için uğraştığına inanamıyorum, reddedeceğini söylerken gayet kararlıydın. Ne değişti?"

Yutkundum. Sanırım haklıydı, ama bir şeyi atlıyordu. Paraya ihtiyacım vardı. "Bu işe ihtiyacım olduğunu biliyorsun, Sara. Başka çarem yoktu."

Yine aynı konuyu açacağını biliyordum. Ancak susup cevap vermesini bekledim. "Hayır vardı, isteseydin kuzenim Jeremy seni şirkete aldırabilirdi." Ve evet, doğru tahmin etmiştim. Her zamanki cümlemi sıkılmadan tekrarladım. "Getir götür işlerini yapabileceğimi sanmıyorum. Ben bu şekişde mutluyum, hayatım düzene girmişken şu konuyu kapatsak olur mu?" Dedim ayaklarımı masaya uzatırken "Pekala," diye mırıldandı. Sesi bu sefer tuhaftı. Sanki bir şey söylemek için can atıyor, ama cesaret edemiyordu. Daha fazla kıvranmasına izin vermeyerek konuştum.

"Neyin var?"

"Ha? Neyim varmış ki? Bir şeyim yok, iyiyim. Eşyalarını ne yaptın?" evet, kesinlikle bir şey vardı.

"Sara, seni tanımadığımı mı zannediyorsun?" Biraz gevelemeye kalksada kurtulamayacağını anlayıp boğazını temizledi. "Belki de kızacaksın ama sadece konuşmama izin ver. Sonra istersen küfür et, istersen geldiğinde beni becer." dedikleri karşısında gözlerimi devirdim.

"Sara, konuş." Derin bir nefes aldığını duymuştum. Ancak bu sefer hiç beklemeden konuşmaya başladı.

"Cameron," telefonun diğer ucundan duyduğum isim kalbime bir ateş düşmesini sağlarken mideme bulantı gelmişti. Ellerim ise beklenmedik bir şekilde titriyordu. Aylar sonra, belki de yıllar sonra ismini duymak garip hissettirmişti.

"O, dün buraya geldi. Uzun zaman düşündüm, belki de söylememeliydim ama bunu bilmek hakkındır diye arayıp vicdanımı rahatlatacağım."

O gün, onun beni kandırdığını öğrendiğim gün her şeyin bir rüyadan ibaret olması için hüngür hüngür ağlayıp Tanrı'ya yalvarmıştım ancak gerçekler tekrardan yüzüme çarpmıştı. Daha sonra deli gibi sarhoş olup önümü bile göremeyecek hale gelmiştim ve köprüye gidip telefonumu denize atıp kendimi de atmak üzere hazırlanmıştım. Ancak yapamamıştım, buna cesaretim yoktu. Korkağın tekiydim. Gözlerimi kapatıp işimi bitirmek için yüreklenmeye çalışıyordum ancak olmuyordu. Sarhoştum ama bunu yapacak kadar cesaretli değildim. O gün orada kaldım. Gece yarısına doğru hava iyice soğumuştu ancak ben soğuğu hissetmiyordum. Ruhumu binlerce parçaya bölüp kalbimi ellerime vermişti ve ben artık hiçbir şeyi hissedemeyecek hale gelmiştim.

Sabahında gidecek yerim olmadığından Sara'nın kapısına dayanmıştım ve o Nick'i evden kovup haftalarca benimle ilgişenmişti. O gün anlamıştım, bana değer veren asıl insan Sara'ydı. Cameron sadece beni oynatan bir kuklacıydı.

Excellent | Cameron DallasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin