Not: Matt'in ailesi hakkında ki karışıklık umarım giderilmiştir. İyi okumalar :) yorum ve beğeni yapmayı unutmayın lütfen :)
Kapı çarpılıp açılırken Helen yaşlı adamın peşi sıra girdi odaya. Matthew'e büyük bir korkuyla bakarken gözleri dilinde ki sözcüklerle de kendini savunmaya çalışıyordu.
'Efendim beklemesini söyledim lakin beni dinlemedi!'
Matthew elini kaldırıp kızın gitmesini işaret ederken Kır saçlı adam deri koltuğa kurulmuştu çoktan.
Koyu gri takım elbisesinde ki olmayan tozları silip ceketinde ki sigarasını çıkardı.
Matthew adamın rahatlığından dolayı sinirli bir halde parmaklarını ritmik hareketlerle masaya vurdu.
'Ne var Macnair özlediğin için gelmedin herhalde?'
Adı Macnair olan adam koltuktaki pozisyonunu değiştirirken ince dudaklarıyla yandan bir gülüş attı.
'Matt , Matt benim küçük sevimli oğlum biraz daha kibar ve saygılı olmalısın babana karşı.Ben sana böyle terbiye vermedim.'
Bu sözlerin üzerine Matthew'in tepkisi ani olmuştu yerinden o kadar hızlı kalkmıştı ki altında ki sandalye yere düşmüştü. Yumruğu masasına indirirken sert bakışlarını dikti adama.
'Ne saygısı!' diye gürledi.
Adam rahat tavrından hiçbir taviz vermeyerek gülümseyişine devam etti. Oğlunu baştan sona süzerken tek düşündüğü ne kadarda büyüdüğüydü.
Gözleri oğlunun titreyen eliyle kesişince. Hüzünle baktı endişesini belli eden bir ses tonuyla 'Hala uyuyamıyor musun?'
Ani gelen bu ilgili soruyla bir an afallayan Matthew'in kendisini toparlaması çok sürmedi.
'Seni ilgilendirmiyor Macnair, sen o hakkı on beş sene önce kaybettin!'
Macnair oğluna acı bir gülüş gönderirken geniş anlına düşen siyah perçemleri kendisininki gibi dipsiz iki koyu siyah gözleri ve oğlunun annesine benzeyen kalın dudaklarını gözlemlemesi onu gençliğine götürmüştü, konuyu kapatmak adına sözü Aletta'ya getirdi.
'O kızı ne zaman bırakacaksın?'
Matthew babasının bu konudan konuya keskin geçişlerinden dolayı anlık şaşkınlık yaşasa da durumu kısa sürede kavrayabiliyor rezil olmuyordu en azından babası olacak bu adama karşı!
'O benim' diye tısladı dişlerinin arasından. Bu konu onu gereğinden fazla zorlamıştı 've benim kalacak!' Babasının bu konuya karışmasına hiç hakkı yoktu.
Macnair büyük bir kahkaha atarken oğlunun Aletta'ya kapılmasına hem sevinmiş hemde endişelenmişti.
Nede olsa Aletta annesinin kızıydı.
'Bana kızıyorsun ama o Gülşah'ın kızı Matt. Sen ne yapıyorsun?'
Oğlunun tamamen olmasa da kısmen olan bu haksız tutumundan rahatsız olmuştu. Matt kaşlarını çatarak babasına baktı. Gücünü gereğinden fazla hissettiriyordu odasında. Bunu yılların kurdu (Lupe'si) olan adamda fark etmişti. Oğlu ona düşündüğünden fazla benziyordu.
'Senin bir ailen varken başka bir ailen daha vardı Macnair ve sen ne yaptın? Hem eşine hem metresinle oldukça rahat ve zevk sefa düşkünü bir hayat sürdün. Seni öyle kabul etmiş ikinci aileni-metresini ve ondan olan çocuklarını-, İlk ailenin -nikahlı eşinin-katliyamı yüzünden suçladın. 'Sonuç mu?' dedi Matt yerinde duramayarak masanın etrafını dolaşıp Macnair'in tam önüne geçti. İki eliyle alkışlarken onu alaycı bir sesle haykırdı 'o Gülşah denen kadın ve çocuğunu himayene alıp bizi terkettin!' Alkışlaması solmaya yakın Macnair'in yüzünde ufakta olsa bir suçluluk duygusu ve pişmanlık aradı lakin onda görebildiği sadece boş bir duvardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK!
ChickLit\\+18 Lütfen hikayeyi uyarıyı dikkate alarak okuyun// Tanıtım: Kaybolmak istedim, yok olmak. O adamın tenime elleri her dokunduğunda hissettiğim şey tam da buydu. Bedenimden iğreniyordum. Kendimden ve bu karnımda her geçen gün büyümeye başla...