TTSK:5

58K 1.5K 38
                                    


Not: müzikte ki klibi bölümün sonunda Matt'in hayaliyle bağdaştırdım Sizde izleyin istedim :D


Venedik Santa Lucia istasyonundan trene binerken hala aklım taksiciye vermek zorunda olduğum kolyemdeydi. Biliyorum beni ele veren adam Lupe(Lup)'Namı diğer Macnair'  fakat aynı zamanda beni bu yaşıma kadar koruyup kollayan himayesine alan adamda oydu.

Bir yanlış yaptı diye onu Tamamiyle silemezdim. Bu nankörlük değil de neydi? Dahası geçmişimi silmek herhalde şuanda bu durumda yapacağım en son şeydi. Annem beni bir sebepten ona emanet etmiş olmalıydı. Neden o şekilde yaşadığım ve yetiştirildiğim konusunda hiçbir fikrim yoktu.İnsan öldürmek konusunda berbattım fakat ağır yaralamak gizli dosyaları ele geçirmek ve istediğim yere sızmak. Merak ettiğim bir çok şey geride bıraktığım hayatımda öylece hediye paketi olmuş şekilde dururken koltuğa sırtımı yasladım. Camdan dışarıya takıldı gözüm. Güzel manzara gözlerimin önünden akıp giderken 'Ajan olup doğrunun yolundan gitmeliymiş annen' dedim kıkırdayarak göbeğimi okşadım. Daha sonraları ne yaptığımı fark edip kendime ağır bir küfür savuruverdim. Neler oluyordu böyle değişim geçiyordum. Kendimi tanıyamayacağım birine dönüşmüş olarak bulmak istemiyordum.


Kafamı yolcu koltuğuna koymuş manzarayı izlerken gideceğim, bundan sonra yaşayacağım yeri düşünüyordum. Artık özgürdüm. Bu düşünce o kadar hoşuma gidiyordu ki içim kıpır kıpır oluyordu. Gözlerimi sevinçle yumup birazcık uyku dilendim bu karnımda ki şeyden nefret ediyordum. Beynimin 'ACİL!' kotasına not edip kurtulacaklar listesine ekledim. Derin uykuma daldım.

***
Matthew öfkeyle ofisinde geziniyordu. Uyuyamamıştı tam da beklediği gibi yatağa her yattığında lanet anılar beynine doluşup onu rahat bırakmıyordu. Bir de galiba özlemişti...

Bugün ilk defa birinin kokusunu aramış yastığıyla hasret gidermişti.
'Kadınım' diye mırıldandı. Boş yere demiyordu ki Aletta'ya 'kadınım' diye orda bir sahipleniş bir ihtiyaç bir sevgi vardı. Orada aradığı sıcaklık vardı. Ona sorsalardı bir kelimeyle bütün hayatınızı özetleyin diye cevabı terettütsüz KADINIM olurdu.

Aletta'dan sonra nefes almış ondan sonra yaşadığını fark etmişti Matt. Aletta'nın yoksunluğunu bir eroin bağımlısı gibi hissediyordu. Şimdiden tüm bedenini saran halsizlik ve kaslarının seğirmesi iyiye işaret değildi.


Krizin yaklaştığını hissedince ayakta dikildiği yerde iki büklüm oldu. Vücudu kasılıyor bir titreme sarıyordu bedenini bunun nedeni hastalığı değildi. Hayatını mahveden o adamın kalıcı bir işaretini taşımasıydı.
Nefret bedenini bürürken gözlerinin önünde on beş yaşlarında bir delikanlı belirdi. Yerde yatan kadının önüne kendini siper etmiş küfrediyor tehditler savuruyordu. Acizdi o zamanlar zayıf ve güçsüzdü.

Karşısındaki adamları sadece güldürüyordu bu güç gösterisi. Dayanamadı kendisi de bağırdı. 'Yaklaşmayın gebertirim sizi lanet piç kuruları!'. O zamanlar neyle geberteceğini düşünememişti zayıf kollarıyla mı? Çıplak ince parmaklara sahip kalemden ve piyanonun tuşlarından başka bir şeye dokunmamış ellerle mi? Tabi ki de gülerlerdi bu karşılarında ki cılız narin bedenden gelen tehditlere.

Gülmüşler sonrada küçük genci öldüresiye dövmüşlerdi.

Görüntü kaybolurken başka bir anı netlik kazandı. Koluna bağlanan sarı kordon ve o içinde neler olduğunu bilmediği şırınga... 

Daha sonraları güzel hayallerle geçen akşamlar takip ediyordu. Nice zaman sonra iple çeker olmuştu bu şırınga zamanlarını. İlaç diye deliriyordu. Hasta olduğunu düşünüyordu vurunmazsa acıların dinmeyeceği bir hastalığa yakalanmıştı. Teşhisin adı Eroin bağımlısı olarak konan bir hastalık.

Görüntü kaybolurken o da iki aydır unuttuğu şeyi hatırladı: İlacını.(!)
Kasılan bedeniye yataktan inerken vücudu tüm gün yorgunluk elleri yüzünden kaybettiği kan ve bedeninin kasılmalarından bitap düşmüş halde yere yığıldı.

Matt'in ağzından tek bir fısıltı tekerrür ediyordu. 'Aletta kadınım'

***
Aletta'yı uykusundan uyandıran ağlama sesi oldu. Gözlerini açıp kabini kolaçan ederken kimseyi göremedi. Tam yanlış duyduğuna kanaat getirip geri yumacaktı ki bir hıçkırık sesi daha duydu. Kabinde ki koltukların altından geliyordu.

'Sen orada ki!' diye gürleyip eğildi bu kaçak yolculardan biri kaçak olmak için yanlış kabin seçmişlerdi(!)

Sinirle kızı kolundan yakalayıp çekiştirdi biraz uğraştan sonra onu çıkardı. Kızı başta anlamadığını düşünse de konuştuğu dili tanıyordu. Her dili kendi dilinde telaffuz ederek sordu.

'İngilizce, almanca fıransızca italyanca ispanyolca...'

'Evet' diye bir yanıt gelince devam etmedi. Nitekim annesine içinden hayır dualarını gönderiyordu küçükken o kadar ülke değiştirmiş o kadar farklı okula gitmişti ki, gittiği her ülkenin dilini en azından derdini anlatacak kadar biliyordu.

'Burada ne arıyorsun?' dedi en fazla on iki yaşlarında olan kız çocuğuna.
Kız dilini konuşan birini bulmanın sevinciyle Aletta'nın boynuna atılıp sarıldı.

'Beni ve diğer çocukları aldılar bir yere koydular havasız kaldık. Sonra buraya getirip bindirdiler ben gizlice kaçtım...' diye açıklamaya başladığında Aletta çoktan o çocukları kurtarmanın planına başlamıştı. O annesinin kızıydı. Zamanında o kurtarmış . asil kadın,çocuk ticaretini durdurmuş açığa çıkarmıştı. Bunu canı pahasına ödemiş olsa da annesinin yaptığı şey kahramancaydı onun gözünde.

Kızı sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da İspanyolca her şeyin düzeleceğini söylüyordu. Kızın elini tutup tirenin kapısını açmasıyla tren bölmesine iri yarı üç adam daldı. Ellerinde ki silah ve jop yeteri kadar göz korkutucuydu.

Adamlardan biri Alettaya doğru tuttuğu silahla pis pis sırıtırken Alettaya nereden geldiği belli olmayan deli cesaretiyle adamın elinde ki silaha attığı tekmeyle düşürüp bir anda sırtını dönerek dirseğiyle adamın karnına geçirdi. Adam iki büklüm yerde yatıyordu.

Diğer adamlarda öfkeyle Aletta'nın üzerine doğru gitmeye başlayınca küçük kız gözlerini kocaman açmış korkuyla çığlığı basmıştı. İşte burada hata yaptığını çok geçmeden fark edecekti.

***
Matt yarım yamalak uyku ve hayal arasında yaşadığı süre kaybolunca gözlerini açabildi. Neredeydi? Aklına gelmesi gereken ilk soru bu olması gerekirken onun ağzından 'Aletta nerdesin?' çıkmıştı. 

Vücudunda ki pis şeyin panzehrini de çalmışlardı ondan. Hayat ona neden adil davranmıyordu ki? Odaya dalan daha doğrusu potoslama odanın içine yere çakılan iri kıyım adamların ardı sıra ceketinde ki tozları temizleyerek içeriye giren Macnair göründü. Dikkatini Matt'a verdiğinde oğlunu endişeyle süzerken her baba gibi azarlamadan geçmedi.
'Ben sana demiştim uyarmştım Matt! O kız Gülşah'ın kızı demiştim!' ama kim dinler... Gülşah gibi Aletta da bağımsız kapatılmaya bağlanmaya karşıydı. Onlar birer amazondu Macnair'in gözünde. Savaşçı amazonlar.
Oğlunun elinden tutup kolunu omuzundan attı ona dayanak olarak akşamdan beri yığılıp kaldığı yerden kaldırdı. Koltuğa oturturken yerde baygın yatan devlere baktı.

'Görünürde erkek gibiler ama hepsinin içi boş, Aletta'nın onları atlatması kolay olmuş olmalı.' öğrencisinin hünerlerini yakından biliyordu nede olsa.

Matt babasının dediklerine sinirlense de şimdi ona laf yetiştirecek halde değildi.

'Aletta nerede?' dedi hemen konuya girerek.

Macnair dağılmış yatağın köşesine otururken oldukça düşünceliydi. 'Aletta'nın babasını aramam gerek' dedi düşüncelerini belirtircesine.
'Sinan Akarçay öldü' dedi Matt bilmiş bilmiş sırıtırken. Aynı sırıtış babasında da oluştuğunda bir şeylerin ters gittiğine emin oldu. Bilmediği şeyler vardı.

'Onun babası Sinan Akarçay değil ki.' sırıtmasını daha da büyütürken konuşmaya devam etti. 'O uyduruk öz geçmişe inanmadın değil mi?'

Oğlunun suratında ki ifadeyle kahkahayı patlattı. 'O kız Azat'ın kızı!' kahkahasına devam ederken arada 'Ta-tabi Az-azatı da bilmiyorsun sen' dedi.
Bu haber Matt'in zihnine bomba gibi düşmüş her şeyi yerli bir etmişti. Yani Aletta burada ona kendisini ilk kez sunarken her şeyi doğru söylemişti. Kalbini büyük bir pişmanlık dehlizinde boğarken Aletta'yı bir kez daha özlediğini fark etti.

O kızın küfürlerini dahi özlemişti.

Onu bulduğu zaman bu sefer demir kafesin içine tıkacaktı.  demir zincirler ve daha bir çok şey düşüncesi onu sakinleştirmeye başlamıştı.

Özel demir odanın içinde güzel bir koltuk ve karşısında ki demir kafeste üzerinde hiçbir paçavra olmadan kadını. Kaçamayacağını gösteren ayak bileğinde ki demir zincirler...

'Delirdin mi, ne sırıtıyorsun?!' Macnair'in korkulu şaşkın çıkan sesi onu kendine getirdi. 

'Sırıtıyor muydum?' dedi Matt gözlerini irice açarak.

'S*keyim, düşüncesini bile sevmişim!'


Not: EVET BU BÖLÜMDE DÜZENLENEREK 700 KELİMEDEN OLUŞAN BÖLÜM BİN KELİMEYİ GEÇEREK DÜZENLENMİŞ SİZ OKURLARIMA SERVİS EDİLMİŞTİR. BEN BEĞENİ İSTERKEN YORUM YAPMAYIN DEMEDİM Kİ NEREDE BENİM YORUMLARIM? HANİ BİRLİKTE DÜZENLEYECEKTİK YORUMLARINIZLA BANA YARDIMCI OLACAKTINIZ.

MlsSmyÖngt

TUTSAK!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin