TTSK:6

19.4K 436 33
                                    

Not:DÜZENLEME OLMAMIŞTIR  TAMAMEN YENİ BÖLÜMDÜR.


2 YIL ÖNCE-

Elimde ki sigaradan bir kez daha içemeden oda yanıp tükenmişti. Karşımda duran adam alaycı mavi gözlerini bana dikmiş sanki normal bir hobisinden bahsedercesine geçmişimi anlatıyordu. Ömrüm boyunca verdiğim en büyük sınavlardan biriydi o adamın yaşıyor olması.

'Gülşah...' ağzın da şarap gibi yudumlayıp bekletiyordu kelimeleri. Bu Aletta'yı daha da çileden çıkarıyordu.

'Evet annem ne olmuş ona?' 

'Bildiğiniz gibi Gülşah Türkiye'nin sayılı zenginlerinden birinin kızıydı.'  Duraksayıp çiğ mavi gözleriyle tekrar süzdü beni. Peyniri arayan bir fare her yeri nasıl koklarsa şuan her bana bakışında onu hissi yaşıyordum. Bende bir şey arıyordu. Peyniri kadar değerli bir şey. Daha sonra apaçık ortada duran ayrıntı göze çarptı.

Gülşah mı? Hanım nereye kaybolmuştu? Sanki bir ahbabından bahseder gibi kelimelerinde oluşturduğu samimiyet sinirlerime vurgun yapıyordu adeta. Eğer bu adamın uzun süre araştırdığı gerçeklere ihtiyacım olmasaydı ilk temizliği onu alnının ortasından vurarak yapabilirdim.

'Anneniz adeta Tanrıçalaşmış bir marka' Buruş buruş kurumuş ellerinin Deri markalı çantasının yüzeyine dokunduğu anda kulaklarında o kuru deri sürtünmesinin çıkardığı hışırtılar yankılandı. Diş gıcırtısından yemek yerken ki şapırtıdan ne kadar rahatsız oluyorsa o kadar rahatsız hissediyordu. Adamın çantadan dosyayı çıkarması saatler sürmüştü sanki. Gitgide paranoyaklaşmaya başladığını fark edince dikkatini adamdan duvarda ki saate verdi. Saat hala üçü çeyrek geçiyordu. bir dakika bile oynamayan yelkovana şaşkınlıkla baktı. Bozulmuş olmalıydı.

'Romantik komedi tadında bir hayatı varmış. Entrikalar eğlenceler... Keşke öyle de kalsaymış' diyen adamı duymaktan öte saatin bozulduğuna kanaat getirmeye çalışıyordu ki ince kırmızı çizgi halinde yavaşça süzülen saniyeyi gördü. 

Adamın verdiği aynı renkte ki dosyayı elime alıp açtığımda annemin resmiyle yüz yüze gelmiştim. Uzun kızıl saçları omuzlarından sırtına doğru akarken bir otelin beyaz mermerli balkonunda dirseğini mermere dayamış dışarıya bakarken ki habersiz halini gördü karede. Beyaz bir gecelik vardı üzerinde. Hoş ve davetkar...Gençliği... Çok güzel görünüyordu. Bu kadar dalgın halde nereye baktığını merak etti. Güzel bir o kadar yalnız görünen poz çok fazla mükemmeldi. Öyle ki bakışlarında ki boşluk umutsuzlukla adlandırılabilirdi.. Güzel asil ve umutsuz.

Bu kadın tanıdığım annemden çok uzak biriydi. Tüm sıcaklığı ve şefkati kaybolmuş hüznü ve acısı fark ediliyordu.

'Ne olmuş?'

Sorum ağzımdan benden bihaber çıktı öyle ki odadaki yankılanan sesim beni daldığım hülyadan sıçratarak uyandırdı.

'Anneniz sosyeteyi birbirine kattıktan sonra karanlık işlere bulaşmış desem çok mu klişe olur?' Demin ki tapınmadan sonra böyle bir basit ve aşağılayıcı anlatım beklemiyordum. 

Gözlerimi kıstım. Sinirimi avuç içime geçirdiğim tırnaklarımla bastırmaya çalışıyordum.

'Senin klişe dediğin hayatı ben ve annem yaşadık  be adam anlat!'

Sesimi yükseltmemden dolayı rahatsız olmuş yerinde oturuşunu düzeltip dikleştirdi. Bu adama ne açıdan bakarsam bakayım tek gördüğüm şey fareydi. Pis hastalık taşıyan lağım fareleri.

'İkinci ve üçüncü sayfa sadece onun hakkında ki haberlerden oluşuyor.'

Ben gazetenin kupürlerini okumaya başlarken o da anlatmaya kaldığı yerden devam etti.

TUTSAK!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin