Bölüm 26: Kuşatma Öncesi

518 49 12
                                    

Savunma hattının ortasına dalan filo çok geçmeden donanmayı dağıttı. İkiye ayrılan filo çok direnemedi ve Camprich donanmasının etrafını saran gemiler onları teslim olmaya zorlayınca süvarileri dikkatlice alt güverteye hapsedildi. Artık önlerinde süvari engeli de kalmamışken, yollarına rahatça devam edebilirlerdi ancak tüm donanmayı arkalarında öylece bırakmak pek mantıklı değildi. Archanger mürettebatın öldürülmesini ve gemilerin yakılmasını da kabul etmediğinden, Seyl güvenliği sağlamak için adamlarının ve gemilerinin önemli bir kısmını başlarında bıraktı. Tüm mürettebat bağlanmış ve alt güverteye hapsedilmişti ancak yine de kaçmaya çalışan olur ve diğerlerini de serbest bırakırlar diye bu önlemi almalıydı. Gemiler yollarına devam etti ve planlandığı gibi çıkartma yapmaları gereken yere ulaştılar.


Nihayetinde koya girip demir attıklarından güneş batmak üzereydi. Yelkenler şişiyor, siyah flamaları dalgalanıyordu. Crangor pelerinine sarılıp, "Soğuk olmaya başladı," dedi. Archanger güldü. "Üşüdüysen gemileri yakayım?" Crangor reddetti. "Kendi soyunu katletmek için geldiğini biliyorum ama geçmişe saplanma." Archanger sordu. "Hatırasını yaşatmak istiyorum, diyelim mi?" Crangor, "Tarihe geçmiş bir şeyi yaparak tanınmanı tavsiye etmiyorum, her kralın kendi hamlesi olmalı," dedi. Archanger biraz düşündü. "Şehre kadar beklersen surları yakabilirim. Kendi surlarını yakan bir kral yok sanırım." Crangor kaşlarını kaldırdı. "Gemileri yakan da kral değildi." Archanger elini omzuna attı. "Bazı krallar taç giymez," dedi ve o giderken, Crangor arkasından "Umarım sen giyenlerden olursun," diye fısıldadı.

(Yazarın notu: Evet, Feanor'a göndermedir bu. Feanor taç giymese bile benim gözümde kraldır.)

Seyl ve adamları gizli koyun tüm erzak zulasını yağmalayıp güzel bir ziyafet çekmişti. Karadan gelen birliklerini de doyurduktan sonra, "Sabahı bekleyelim mi," diye sordu Seyl. Archanger başını iki yana salladı. "Galin bir yana, Clau ve adamları da şafakta surlarda olacak. Zaman kaybedemeyiz." Seyl omzunu tuttu, kızgındı. "Adamlarım yorgun Arch, kaleyi alabilirler ama şafakta şehre dayanamazlar." Crangor lafa daldı. "Kaleyi şimdilik bırakabiliriz. Şehir düştükten sonra kale zaten bizim sayılacaktır. Bu gece dinlenelim mi?" Arch yine reddetti. "Şehirde yeterince zorlanacağız. Bir de arkamızdan çıkacak bir garnizon riskine giremem. O kaleyi istiyorum. Siz yorgunsanız, gider tek başıma alırım." Crangor istemeyerek kabul etti. "Tamam, kaleyi alacağız. Lakin sen burada kalıp dinleneceksin. Kabul mü?" "Urhundiel'in eğitiminden sonra eskisi gibi yorulmuyorum bile! Ben niye burada kalıyorum?" Crangor'un cevap vermeden ayrıldı. Kısa bir sürenin sonunda, tüm süvarilerin toplandığını gördü. Yalnızca Walcomir onlara katılmamış, Arch'ın yanında kalmıştı.

Kendini sürekli Arch'ın koruması olarak gören Walcomir, bunun nedenini birkaç kez düşünmeye çalışsa da bilmiyordu. Onu kendinden daha iyi kimsenin koruyamayacağından emindi ve sanki kendi olmasa kudretli Archanger savunmasız kalacakmış gibi hissediyordu. Diğer herkesten daha bağlıydı dostuna. Yine dostuyla kalmıştı.

"Dört düzine kadar süvari yola çıktı," diye bilgilendirdi askerlerden biri Seyl'i. Seyl Arch'a döndü. Artık dinlenmen gerek. O kadar süvarinin bir kaleyi alması kolay olacaktır." Arch başını iki yana salladı. "Adamlarına söyle, hazırlansınlar. Yola çıkıyoruz." Seyl anlamadı ama kızmak üzereydi. Arch açıkladı. "Lord Kane tüm garnizonu o kaleye çekti. Güçlerimiz birleşeceği için onları burada sıkıştırmak istemiştim. O kale asker kaynıyor!" Seyl bağırdı. "Olur da gitmeye kalkarsan tüm adamlarımla geri dönerim. Burada kalıp dinleneceksin, bunca zahmete şehrin surlarında yorgun düşüp kaybedişini görmek için katlanmadım." Archanger duyduklarını umursamadı ve ejderhasını çağırmak için kılıcını kavradı. Daha kılıcını çekemeden boynunda o soğukluğu hissetti. Gece ayazına maruz kalan demirin insan vücudunda uyandırdığı hissi biliyordu Archanger. Boynuna dokundurulanın bir kılıç olduğunu anlaması için bakmasına gerek yoktu. Archanger kılıcını çekmedi ama kabzasını da bıraktı. Konuşup ikna etmeye çalışıyordu. "Süvariler ölebilir Seyl!" Seyl tepki vermedi. "Anlamak zorundasın!" Seyl sakindi. "Bir yere gitmiyorsun." Archanger gülerek sordu. "Kimsin ki bana emir verebiliyorsun?" Seyl sesini yükseltti, kralı bağlayın." Archanger kimsenin böyle bir şey yapmaya çalışmayacağından emindi lakin üzerine yürüyen mürettebat onu yanılttı. "Kim olduğumu unutuyorsun Seyl." Seyl kılıcını aynı noktada tutmaya devam etti. "Adamlarımın arasında duran ve henüz tahta çıkmamış bir kralsın. Bu noktada komuta bende Arch." "Hepinizi yenebilirim, bunu biliyorsun." Seyl hazırcevap yanıtladı. "Gidip ölmendense hepimizi öldürmek için uğraşıp surlara dayanamadan dönmeni tercih ederim."

Archanger Destanı: İkinci Kısım (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin