Bölüm 32: Tahtın Mutlak Sahibi

203 28 0
                                    

Genç kral taht odasına girip kapıyı ardından kapattı. Güneş çoktan batmış olsa da içerisi oldukça aydınlıktı. Odayı incelemeye başladı.

Kapıdan başlayıp odanın neredeyse diğer ucundaki tahta kadar uzanan kırmızı halı, iki yana dizilen kolonların arasındaki yola tam oturuyordu. Kolonların her birinde bir tutacak, tutacakların üzerinde yanan uzun mumlar duruyordu. Kırmızı halının kenarlarındaki altın rengi işlemeler mumların alevinde parlıyordu. Kolonların üzerindeki spiral işlemeler, yaklaşık bir karışta bir kendini tekrar ediyordu. Dikdörtgen şekilli taşlardan örülen duvar, üzerine çakılan çivilerin taşıdığı Camprich bayrağı ve kraliyet sancağı ile örtülüydü. Archanger alay edercesine güldü. Kaşları kalkmış, dudağı tek taraflı gerilmişti. "Seni tahtta bulmayı umuyordum."

Çenesini kaplayan sakalları aralandı ve ağzı gözüktü. "Dediğim gibi hala babamın buyruğundayım. O hayatta olduğu sürece tahta oturamam." Sağ bacağını sol bacağının üzerine atmış, tahtın yanındaki koltukta, varis olarak oturması gereken yerde oturuyordu. Kısmen çekik gözlerinin üzerinde gezdiğini görebiliyordu Archanger ve biraz üzerine gitmesi gerektiğini düşündü. "Üzgünüm ama o koltuğu sana bırakmam. Naibim olarak oraya Crangor'u oturtacağım." Oberon'un tepki vermesini beklemeden devam etti. "Aslında düşündüm de, üzgün filan değilim." Oberon yamuk burnunu kaşıdı. Bu arada ne diyeceğini düşünüyordu. Ayağa kalkıp halının ucuna, tahtın önüne geçti. Arch'ın yolu o kadar kusursuz kapatıyordu ki vücuduyla, Arch bu düelloyu reddedemezdi. Zaten istemezdi de...

- Bunu nasıl halletmek istersin?
- Geleneklere saygın olmadığını biliyorum ama en azından tahtın ve sancakların huzurunda layıkıyla yapalım.

Archanger teklifi kabul etti ve kılıcını çekti. Tahtı olması gerektiği gibi kılıcıyla alacaktı. Arch üzerine gelirken Oberon da kılıcını kınından ayırdı ve bekledi. Archanger, "Demek tahtın savunucusu sensin ve ben de onu gelip alacak kişiyim," deyip İlk hamleyi yaptı ve soldan sağa savurdu. Kılıcı göremeyen Oberon kendi kılıcını yanına çekip gardını aldı. Şans eseri bu hamleden kurtulmuştu. "Görebildiğim bir kılıçla beni yenemeyeceğinin farkında olman ne hoş." Archanger kılıcına baktı, gözleri kardeşine geri kaydı. "Haklısın, unutmuşum." Kılıcı bir anda alev aldı ve kılıcının her hamlesi görünmeye başladı. Bileğinde çevirirken bile havada alevlerin izi görünüyordu. "Demek ilk hamlede bitireceğiz. Öyle olsun." Oberon da kılıcını alevlerle kapladı. Bu sefer hamleyi o yaptı ve yoklamak istercesine kılıcını çok da hızlı olmayacak şekilde savurdu. Arch kılıcının ucunu yere doğrultup sola çekti ve kardeşinin hamlesini blokladı. Sınandığını anlayan Archanger hemen sağ ayağıyla bir adım aldı ve kardeşiyle arasındaki mesafeyi kapattı. Ucu yere dokunan kılıcını hareket ettirmeden tutuşunu değiştirdi. Kolları sarkık dururken kabzası arkaya ve ucu öne bakan kılıcı, artık avucunun alt kısmından çıkıyor ve kolları düz durduğunda geriye bakacak halde duruyordu. Adım aldığı sağ ayağı ile hafifçe dönüp kardeşine karşı yanlamasına durdu. Daha kendi etrafında dönerken sol kolunu da çekip, tuttuğu kılıcın kabzasını kardeşinin suratına indirdi. Kendi dönüş hızı ile birleşen kol gücü Oberon'u tek hamlede yere serdi.

Oberon'un yerden kalkması oldukça uzun ve iniltili oldu. Gözündeki yaşları silip tekrar kılıcını doğrulttuğunda, Archanger vurduğu yere bakıyordu. Belirgin elmacık kemiği o kadar hızlı renk değiştirmişti ki, bunun bir hile olabileceğini bile düşünüyordu Arch. Vururken de, bakarken de kemiğin kırıldığında emindi. Ancak buna rağmen hala ayağa kalkabilecek gücü kendinde bulabilmişti.

"Normalde rakibini küçümsememeni öğütlerdim kardeşim ancak buradan çıkamayacağın için öğütleri yersiz buluyorum." Gardını indirmeden kardeşine baktı. Ayakta durmak için bile kendini parçaladığını görebiliyordu. Nefes almakta güçlük çeken, bacağı seğiren ve acıdan gözleri dolan kardeşine acımak istiyordu ama şüpheliydi. Sağ elinde bir küp buz belirdi. Yavaşça kardeşine attı. "Yolumdan çekil kardeşim." Oberon buza dokunmadan yana eğildi. "Senden gelen hediyeleri kabul etmem." Archanger somurttu. "Savaşacak durumda değilsin, onurunla çekil." Oberon kılıcını doğrulttu.

Archanger Destanı: İkinci Kısım (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin