Bölüm 31: Kralın İradesi

305 35 0
                                    

Yazarın notu:
WattPad'de Azazel ile ilgili bir hikayem daha var. Gerçi henüz birkaç bölüm yazabildim ancak okuyanlarınız vardır diye düşünüyorum. Bu bölümde oradan çağrışımlar görebilirsiniz. İnce bir mesaj var, diyelim. :)

Merdivenlerin üzerinde, kolonların her birine dizilmiş birer muhafız vardı. Camprich sarayının en bilindik özelliklerinden olan bu muhafızlar, sarayı korumakla görevli olsa da, Archanger'a karşı hareket etmiyorlardı. Archanger dikkatli bir şekilde merdivenleri çıkarken Crangor açıkladı. "Onlar kralı veya sarayı korumakla değil, hanedanı korumakla görevli. Aynı kandan seçim yapamazlar. Rahatla." Kapının iki yanında elinde mızraklarıyla duran iki asker son sefer olduğu gibi geçişi kapatmıyordu. Hepsi kapıdan geçtiğinde mızraklarıyla geçişi engelleyip, başkasının girmesine izin vermeyecek şekilde pozisyon aldılar. Archanger, "Artık biz bizeyiz," dedi. Hole kadar rahatça yürüdüler. Holde bekleyen dokuz kişilik bir süvari vardı. Rengârenk kılıçlarını çoktan çekmiş, taht odasına çıkmalarını engellemek için bekliyorlardı. Lord Kane elini Arch'ın omzuna koydu. Burası bizde, devam et." Anseim'e baktı ve Anseim kılıcını çekip Lord Kane ile süvarilerin karşısına dikildi. Lord Kane güldü. "Siz kralın geçmesini engellemek için buradasınız ya hani. İşte, biz de sizin geçmenizi engellemek için buradayız." Kılıcını doğrulttu. Sancester büyük bir adım alarak Kane'in önüne geçti ve masanın üzerindeki elma kasesine uzandı. Kendine kendine, "Elma yiyen bir at kadar sağlıklı olacağım," dedi. O kaseyi alıp geri çekilirken, Lord Kane yana doğru bir adım atıp koridoru kapattı ve Archanger gizli koridoru kullanmaları gerektiğini anlayıp o tarafa yöneldi. Geçen sefer girdikleri kapı mühürlenmişti. Tekrar böyle bir şey yaşamak istememeleri çok normaldi. Sancester kapıya omuz attı ve mühürler dağıldı. Yine boş odanın içinde buldular kendilerini. Duvardaki gedik hala duruyordu. "Sen olsan kapatmaz mıydın, diye sordu Crangor. Archanger, "Bence de bir terslik var," dedi.

Avucunda bilye büyüklüğünde iki alev topu belirdi ve tünelin iki yanında hızla ilerledi. Bıraktıkları gibi duruyordu. Hiçbir şey değişmemişti. Archanger kılıcını tünele doğrulttuğunda dumanlar yükselmeye başlamıştı. Herkes Kintaro'nun odaya sığmayacağını biliyordu ama bir şey demediler. Dumanlar olması gerektiği kadar yükselmeden durdu ve kılıcın ucunda Kintaro'nun kafası belirdi. Sadece başını kılıçtan çıkartmış, tüneli alevlere boğuyordu. Dördü birden "Nasıl ya," diye sordu. Archanger geçiştirdi. "Urhundiel sadece dondurmayı öğretmedi."

Normalde Kintaro'dan çok daha fazla aydınlatıp, çok daha fazla alev kusabilirdi Archanger ama şu an, tahtın hemen önünde olduğu anda güçlerini harcamamalıydı. Kılıcı önünde kalacak şekilde tünelde yürümeye başladı. Ciyaklayan birkaç farenin sesinden başka bir şey duyulmuyordu. Birkaç adım sonra önlerine öncekine benzer bir duvar çıktı. Archanger bu duvarın da arkasını hissedemiyordu. "Engellenmiş başka bir duvar var," dedi. Crangor eski çizimlerini gözünün önüne getirdi. "Saf tarafınızda mutfak olması gerekiyor ama yine de hoşuma gitmiyor bu olay." Arch ve Crangor nereye gideceklerini karşılaştırırken, Sancester ve Rainen elmaları mideye indirmekle meşguldü.

Walcomir, mutfak doludur, boş olsa bile tezgahlar arasında ilerlemek uzun sürer. Solda ne var," diye sordu. Crangor biraz düşündü. "Sanırım bir şey yok." Sol tarafındaki taşlar iki yana ayrıldı ve iyice sıkışıp geçidi oluşturdu. "Hadi gidelim." Kintaro yine yolu aydınlatıyordu. Birkaç adım sonra, "Yukarı çıkarabilir misin," diye sordu Crangor. Üstlerinde büyük bir delik oluştu ve altlarındaki toprak yükseldi.

Auro Wera'da bir Penta olarak yapabileceği şeylerin, sınırlarının farkına varabilmişti ve bu sınırları elinden geldiğince zorluyordu. Normalde toprağa şekil vermek kolay bir büyüydü ama toprağı daha da sıkılaştırarak yol açmak, vadiye gitmeden önce Arch için bile imkansızdı.

Archanger Destanı: İkinci Kısım (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin