Bölüm 21: Gece Baskını

459 43 0
                                    

Gece ayazında Telfi'nin oldukça güneyindeki kampa geri döndü Archanger ve saçındaki siyah bandanayı çıkartıp silkeledi. Crangor ona bir matara uzattı ve Archanger zevkle birkaç yudum aldı. Ağzının kenarlarından akan şarabı elinin tersiyle sildi.

"Hazırsak çıkalım. Karanlık çöktü." Archanger'in sesindeki sakinlik, Crangor'u büyülüyordu. Telaşla arkasını döndü ve içeri gidip ekibi uyandırdı.

Sancester, uykunun verdiği sersemlikle sallanırken, "Yine mi sen," diye söylendi. Duvara itilmiş sandalyeyi çekip otururken kendine gelebilmek için gözlerini ovuşturdu.

Hemen peşinen, Rainen ve Walcomir geldi. Crangor her birine birer bandana uzatınca Archanger dâhil hepsi, bandanasını burnunun üzerinden bağlayarak, arkasında sıktı ve ucunu boynuna sarkıttı.

Archanger pelerinini çıkartıp Crangor'a uzattı. Pelerini alan Crangor çadırın arkasına geçti. Geri geldiğinde, elindeki pelerinin yerini üç kılıç almıştı. Sırtında bir yay ve dirseklerinden sarkan iki çanta vardı.

Kılıçlarını aldıklarında, Walcomir iri yayı Crangor'un omzundan aldı. Kayışını boynundan geçirerek sırtına taktı. Rainen elini uzattı ve Sancester'in bileğini kavrayarak oturduğu sandalyeden kaldırdı. Archanger uyuklayan ekibine baktı. O aşina oldukları komutan, yine kendini belli ediyordu. "Gidiyoruz."

Çadırdan koşarak çıktı ve arkasından gelen hızlı adımları duyarak, daha da hızlandı. Koşarken uzun saçları geriye yatıyor ve ardından bir kuyruk bırakıyordu. Uzun bir yolu koşarak geride bıraktıklarında, Telfe kalesi önlerinde duruyordu.

Archanger düzlüğe çıkınca durdu ve soluklandı. Hızlı soluklarının arasında bedeni sarsılıyordu. Hemen arkasında dostları dizildi ve Crangor'un sesi duyuldu: "Kancanın ağırlığı bu yay için bile fazla. Yaklaşmamız gerek."

Archanger uzun bir süre öylece durdu ve yükselen duvarları gözledi. Yer yer çıkıntılı duvar, üzerinde meşale ile gezen nöbetçiler tarafından aydınlanıyordu. Griye çalan duvar, kenarlarındaki iki yüksek kule ve ortasındaki demir kapı ile donatılmıştı.

Archanger cebinden bir çift eldiven çıkarttı. Parmaklarını gererek geçirdi ve bilek kısmında bulunan ipleri sıktı. Elini gözünün hizasına getirerek, parmaklarını oynattı ve hoşnut bir gülümseme ile elini çevirerek inceledi. Arkasına son kez bakıp, "Gidelim," dedi.

Ekip tekrar koşmaya başladığında, Archanger'in gözü duvardaydı. Kurak arazide koşarlarken, Archanger'in sesi duyuldu. "Yat!"başta Archanger olmak üzere tüm ekip kendini yere attı ve göğüsleri yere değmeden, ellerinin üzerinde bekledi.

Hepsinin gözü, duvarın üzerindeki nöbetçideydi. Nöbetçi duvarın arkasına geçip meşalenin ışığı kaybolana kadar beklediler ve Archanger'in kalkmasıyla birlikte hepsi koşmaya başladı. Duvara ulaşana dek nefes almaksızın koştular ve kurak araziyi hızla geçtiler.

Duvara ulaştıklarında yaslanıp, uzun bir süre soluklandılar. Walcomir kendine geldiğinde, sırtındaki yayı çıkarttı ve duvarın üstüne doğrulttu. Kancalı oku ipe bağlayıp bir gözünü kısarak nişan aldı ve oku saldı.

Kanca kalın bir ıslık eşliğinde ilerlerken, yerdeki ip yumağı hızla azalıyordu. Peşindeki iple birlikte duvarın metrelerce üzerine çıktı ve yavaşlayarak durdu. Başı aşağı dönünce hızlanarak düşmeye başladı. Archanger kancaya bakarken, "Ejderhalar ezsin seni Fırtına," diye söylendi ve ekibi iterek, kancanın düşeceği yerden uzaklaştırdı. Kancanın hızlı düşüşünü kafalarıyla takip eden ekip, kanca yeri boyladığında Archanger'a döndü. Archanger duvara baktı. Aklına bir şey gelmeyerek omuzlarını kaldırdı ve dudak büktü. "İpi kancadan ayır Crangor," diye öne atıldı Rainen. Crangor ipi çözerken, tüm gözler bu sefer Rainen'e dönmüştü.

Archanger Destanı: İkinci Kısım (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin