Uzun yıllar ailesi ile Amerika'da yaşayan Kim Jongin ailesinin Kore'ye dönmek istemesiyle kendisine yemek yapabilecek ev arkadaşı aramaktadır.
Do KyungSoo üniversite öğrenimi için gittiği Amerika'da kalacak yer arar.
Taleplerin getirdiği birliktelik...
Biten mesai ile çıkmak için hazırlanırken arkadaşları onu iş sonrası kafa dağıtma etkinliğine davet etmişlerdi. Bir zamanlar, işe yeni başladığı zamanlarda, bu etkinlikleri kaçırmazdı. Sonraları insanları tanıdıkça bu etkinliklere katılımı seyrekleşmişti. KyungSoo'nun gelişi ile tamamen bırakmıştı. Onlarla birlikte takılması demek KyungSoo'yu en az beş saat görememek demekti. Eve sarhoş döneceğini de hesap ederse görse bile gördüğünden bir şey anlayamayacaktı. Ertesi günkü berbat baş ağrısı ise cabasıydı. Üstelik midesi kötü olacağı için KyungSoo'nun hazırladığı kahvaltıyı da yapamayacaktı. Kaçıracağı akşam yemeğinin üstüne kahvaltı .. Nereden bakarsa baksın KyungSoo'suz bir çok şey ile zarardaydı Jongin. Arkadaşlarını yorgun olduğu gerekçesi ile geri çevirdi.
" Hey adamım evde bekleyenin mi var?"
" Evet Jongin her gün doğruca evine gidiyorsun."
" Artık bizimle içmeye de gelmiyorsun. "
" O güzelliği bizimle de tanıştırsana."
" Yengemizle tanışmak istiyoruz."
Jongin, arkadaşlarını atlatana kadar epey yalan söylemişti. Onlara KyungSoo'dan bahsetmek istemiyordu. Bunun onların beklentisinden uzak bir yenge profilinden mi yoksa KyungSoo'yu kimselere göstermek istemeyişinden mi bilemiyordu. Sadece onu kendine saklamak istiyordu. Şizofreni gibi onu sadece kendinin görebileceği gerçek bir düş olsun istiyordu. KyungSoo'nun üniversiteye gidişine dahi içerliyordu. Ama bu zaten onun mesai saatlerine denk geliyordu.
Arabası ile her zamanki yolları geçerken her zaman gördüğü mağazalarda gözleri geziniyordu. Gözüne takılan görüntü ile arabasını uygun bir yerde durdu. Burada böyle bir yer olduğunu ilk defa görüyordu. El işi ürünler satan küçük bir dükkanda orta yaşlı bir bayan burnunun ucuna düşen gözlüğü ile elindeki kumaşa odaklanmıştı. Jongin'in dikkatini çeken asıl şeyse vitrindeki baykuş desenli mutfak önlüğüydü.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Renginin pembe olmasına takılmıştı. Ama bu renk de küçüğüne kesinlikle çok yakışacaktı. Önlüğü hediye paketi yaptırıp arabasına döndü. Hediyesini aldığındaki tepkisini merak ediyordu.
Arabasını garaja park edip kapıya yöneldiğinde her zamanki gibi güler yüzü ile o karşısındaydı. Üzerinde yine annesinin çiçekli önlüğü vardı.
"Geciktin."
" Evet. Üzgünüm. Arkadaşları atlatmak zorundaydım."
Jongin bir yandan odasına ilerliyor bir yandan da bağıra bağıra olanları KyungSoo'ya anlatmaya çalışıyordu.
" İçmeye davet ettiler. Zaman zaman yaparlar bunu."
Elini yüzünü yıkayıp mutfağa gelmişti. KyungSoo akşam yemeği için masayı çoktan donatmıştı.
"Sana küçük bir hediyem var. Bana seni hatırlattığı için almak istedim."
Jongin kazağının altına gizlediği paketi çıkarıp KyungSoo'ya uzattı. KyungSoo heyecanla paketi aldı. Paketin üzerindeki desenleri ezberleyecek kadar bakmıştı.
" Açmayacak mısın?"
KyungSoo paketi dikkatlice açtı. Paketten çıkan baykuşlu pembe önlüğe şaşkın şaşkın baktı.
" Sana yemek yaptığım için mi beni hatırladın bununla."
" Hayır. Üzerindeki baykuş sana benziyor."
KyungSoo önlüğün üzerindeki desenleri inceledi.
" Pembe."
" Sevmez misin?"
" Pembe iyidir."
" Hediyemi beğendin mi? "
" Evet. Çok iyi. Teşekkür ederim."
"Sana giydirmemi ister misin? Üzerinde nasıl duracak merak ediyorum. "
"Tamam."
Jongin yerinden kalktı. KyungSoo'nun elindeki önlüğü aldı. Başından dikkatlice geçirip kuşağını bağlamak üzere ona yaklaştı. Sanki sarılıyor gibi kollarını ona sardı. Bağlayışını görmek için diğerinin omzundan arkasına baktı. Kuşağı bağlayınca geri çekilip KyungSoo'nun üzerindeki duruşuna baktı. Beyaz teninde yanaklarına yayılan allıklar ile pembe önlük, onu olduğundan daha sevimli aynı zamanda güzel göstermişti.