Bölüm 43

7.1K 585 2
                                    

43.BÖLÜM

Gözlerimi açtığımda onun dokunuşlarını ya da kokusunu hissettiğime yemin edebilirdim. Bir kaç kez gözlerimi kırptığımda bir yerde uzandığımı anladım. Yavaşça doğrulmaya çalıştığımda bir el beni göğsümden yavaşça bastırdı ve tekrar geri yatırdı.

"Dinlen lütfen."aynı kadının sesi. O anda son sözleri hatırladım. Şaşkınlıkla başımı çevirdiğimde kadının yanımda oturduğunu gördüm.

"Sen."dedim boğuk bir sesle. Kadınsa ağlamaklı gözlerle bana bakıyordu.

"Evet, ben senin teyzenim canım."Bir hıçkırık döküldü dudaklarımdan.Gerçekti,her şey gerçekti.Yavaşça doğrulduğumda bu kez beni engellemedi.

"Beni nasıl buldunuz."dedim.

"Aslında seni çok uzun zamandır arıyorduk.Ama ben sana ulaşamadan beni genç yakışıklı bir adam buldu.Aleksander..."Onun adını duymuş olmak daha çok ağlamama neden olurken fısıldadım.

"Neden?"Kadın elini omzuma koydu.

"Bana tek istediği şeyin senin mutlu olman olduğunu söyledi."Başımı kaldırıp kadına baktım.

"Her şeyi öğrenmek istiyorum."dedim.Kadın hüzünle gülümsedi.

"O zaman acıklı bir aşk hikâyesine hazır ol canım."dedi ve ellerimi tuttu. Gözlerime baktı.

"Anneni sakın suçlama ve şu anki aileni de."derin bir nefes aldı.

"Kız kardeşim ailemizin en güzel kızıydı ve babamın da göz bebeği..."Anlatmaya başladığında gözleri uzaklara daldı ve yaşlarla ıslanan yüzüne aldırmadı.

"Şımarık değildi ama çok fazla seviliyordu hepimiz tarafından... Çok inatçıydı. İstediği bir şey olduğunda onu kimse vazgeçiremezdi."Bakışları yine beni buldu.

"Ona o kadar çok benziyorsun ki. Ama gözlerin, gözlerini babandan almışsın."Ardından yutkundu ve yüzündeki yaşları sildi.

"Annen, Türkiye'nin sayılı zenginlerinden biriydi ve onun için planlanan bir geleceği vardı ama o 18.yaş gününde babanla tanıştı. Âşık oldu ve tüm yaşamını onun için elinin tersi ile itti."Başını eğip bana baktı.

"Ama baban henüz sorumluluk alabilecek bir adam değildi.22 yaşında bir müzisyendi. Annenin doğum günündeki orkestradaydı. Onu uyardım ama kimseyi dinlemeyecek kadar âşıktı. Babanla kaçtı. Bu olay tüm ailemizi etkiledi.1 sene sonra geldiğinde karnı burnundaydı."Ellerini uzatıp yüzümü okşadı.

"Sana hamileydi. Ama babam, katı bir adamdır. Prensipleri olan sert bir adam. Yinede her şeye rağmen Leyla'yı kabul etti."Ardından tekrar gözleri dolmaya başladı.

"Baban onu terk etmişti ve annen çaresizdi. Tek umudu sendin. Seni o kadar çok istiyordu ki."Başını eğip salladı ve koyu kumral saçları yüzünü kapladı. Ağlamaklı bir sesle devam etti.

"Leyla Hanım beni madem o kadar istiyordu. Bunca yıldır nerede?"İsyan etmek bağırmak istedim. Başını kaldırıp bana baktı.

"O seni doğururken öldü."ellerimi yüzüme kapattım. Beni istemeyen bir babaya ve canını feda edecek kadar çok seven bir anneye sahiptim.Sarsılan omuzlarımla ağlamamı durduramadım.

"Babam seni istemedi. Çünkü en sevdiği evladının katili olarak küçücük bir bebeği görecek kadar kördü. Ne yapacağımızı bilemedik. Babam Leyla'nın kaçışını da eve geri gelişini de senin doğumu da tamamen gizledi. Seni eve getirmememi emretti."Başımı kaldırdım.

"Beni sen mi verdin?"dedim. Ağlamaktan kızarmış gözleri ile bana baktı ve yavaşça başını salladı.

"Dila'yı uzun zamandır tanıyordum ve çocuklarının olmadığını biliyordum. Dila bir öğretmen, kuruluşunu yaptığımız okulun ilk öğretmenlerinden çok istemelerine rağmen çocukları olmuyordu. Çaresizdim Pelin. O zamanlar fazla söz hakkım yoktu. Dila'ya gittim. Doğumundan 1 hafta sonra ve onunla her şeyi konuştum. Seni görmek istedi. Seni ona götürdüğümde sana baktı ve bu benim kızım dedi. Büyükbaban öldüğünde onları çok aradım ama bulamadım. Adeta kayboldular."

Ellerimle yanaklarımdan akan yaşları sildim ve koltuktan destek alarak doğruldum.

"Gitmek istiyorum."dedim. Benimle birlikte kalktı.

"Pelin."dedi. Durdum ama ona dönmedim.

"Seni tekrar görebilir miyim?"Kafam allak bullaktı. Sonra yanıma geldi ve elindeki çerçeveyi bana uzattı.

"Bu annen, sende kalmalı ve lütfen seni görmeme izin ver."dedi yavaşça ona döndüm.

"Zamana ihtiyacım var."dedim. Hafifçe başını salladı.

"Elbette canım. Ama unutma, annen kalbinin sesini dinledi ve asla bundan pişman olmadı. Sende öyle yap ve her iki ailenin de seni ne kadar sevdiğini bil. Dila ve Halil senin için ailelerinden vazgeçtiler. Herkesten, her şeyden..."

Başımı çevirdim ve elimde sıkı sıkı tuttuğum çerçeve ile odadan dışarı çıktım. Beni görünce ayaklanan sekreteri umursamadan koridorda ilerledim. Asansörün önüne geldiğimde elimdeki çerçeveye baktım ve resimdeki gülen genç kızı gördüm. Koyu kumral saçları savrulmuş yeşil gözleri mutlulukla parlıyorken çok mutlu gözüküyordu ve kesinlikle gözlerim hariç tamamen ona benziyordum...

Büyük holdingin kapısından çıktığımda esen rüzgâr saçlarımı uçururken onları gördüm. Endişeli gözlerle bana bakan ailemi. Bir insanın anne olabilmesi için illa karnında bebeği taşıması mı gerekiyordu. Ona verilen emekle de anne olamaz mıydı bir insan. Hastalandığımda başımdan bir dakika bile ayrılmayan o değil miydi? Ya da küçükken düştüğümde beni kollarımdan tutup kaldıran ve ne kadar güçlü olduğumu söyleyen değil miydi babam. Camın kenarında babamı beklerken gelip bana sarılan değil miydi annem.

Onların canından olmama rağmen bana sonsuz sevgi ve şefkat veren beni okutmak için canını dişine katıp çalışan, kalbim kırıldığında bana kollarını açan... En kötü günümde nefes alamayacağımı düşünürken kollarında hayata döndüğüm insanlar değil miydi ailem... Aynı kanı paylaşmaya gerek yoktu sevmek için. Onlar benim ailem, benim çekirdek küçük ailem.

Annem bana baktı ve kollarını açtı. Düşünmedim sadece teyzemin dediği gibi kalbimin sesini dinledim ve koştum. Olanca gücümle bana açılan kollara koştum. Başımı mis kokulu annemin göğsüne koydum ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Aynı hıçkırıklar onların dudaklarından dökülürken annem ve babam bana sıkıca sarıldırlar.

"Sizi seviyorum."dedim boğukça.

"Bizde seni seviyoruz prenses."dedi babam. Annemse beni sarmalayıp ninnisini söylemeye başladı.

"Küçük bir kız varmış, üzgün ve kırılganmış. Kim incitti o altın yüreği, kim akıttı o güzel gözlerdeki yaşı... Ama annesi hep yanındaymış, onu daima sever ve kollarmış..."

*****

Bakışlarımı pencereden ayırmadan mırıldandım. "Mutlu ol Cindirella, benimle ya da bensiz mutlu ol."O ailesine sarılırken yaraları kapanmadan beni affetmeyeceğini biliyordum. Valeria yanımda seslendi.

"Şimdi sıra bizde Aleksi..."Başımı aşağıdaki görüntüden çevirmedim.

"Belki de şansımı fazla zorlamamalıyım."dedim. Omzuma sert bir yumruk gelmesi ile başımı Val'e çevirdim.

"Sen olmadan mutlu olacağını sanıyorsan tam bir ahmaksın demektir."dedi öfke ile. Hızla kaşlarımı çattım.

"Umarım bu kez planın daha iyidir."O anda o gözlerde gördüğüm ışıltı ürpermeme neden oldu. Tanrı aşkına bu kadın gerçektende tehlikeliydi.

"Bu kez düğün yerini ben seçeceğim."dediğinde kesinlikle kendinden emindi.

"Onunla evlendikten sonra nerede olacağının benim için bir önemi yok."dedim. Kızıl saçlarını savurup bir kahkaha attı.

"Aleksi, onunla evlendikten sonra bu iyiliğimin bedelini ödeyeceksin. Özellikle geçmişte beni bu kadar sinir etmişken."Kapıya doğru ilerlediğinde mırıldandım.

"Lanet olası kadınlar ve onların sinir bozucu istekleri..."

Konitopolous Serisi 4 Tatli BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin