Cansu (Kral kobra)

49 1 0
                                    

İçim acıyor . Ruhum darlanıyor. Nefes alamıyorum. Diğerleri alıştı belki ama ben alışamıyorum. İnsan genim daha fazla galiba anlayamıyorum . Sinsi bir yılan olmalıyım halbuki ama olamıyorum. Zehirlemek öldürmek istiyorum ama hayvanları değil bizi olduğumuz hayattan koparıp böyle saçma bir yere getiren insanları öldürmek istiyorum. Neden biz hem ne alaka nükleer savaşmış bana ne . Neden sadece 13 aile kurtulacak .

Ahh delirmek üzereyim.

Buraya gelmeden önce çok güzel bir hayatım vardı. Hergün ama hergün o hayatı özlüyorum.

Türkiye'de yaşıyordum. Yemyeşil cennet gibi bir doğası vardı . Her adımda başka bir yaratılışa aşık oluyorsunuz. Dört mevsim o kadar dolu dolu geçiyordu ki insan her mevsime hayran kalıyordu. Sadece bir ablam vardı. Ailemiz biz küçükken ölmüştü. En azından bana söylenen buydu . İnsanlar harikaydı. Herkes sevecen , saygılı , korumacı ve babacandı. Çok mutluydum. Ablamı çok seviyordum. Birde Can vardı. Benim ilk aşkımdı. Kapı komsumuzdu. Sarışın mavi gözlü atletik bir yapıya sahipti. Onunla büyüdüm denebilir. Zavallı bunlardan haberi olmadığı için bana birden kaybolduğum için çok kızgındır. Geri dönüp onu bulup onu ne kadar çok sevdiğimi ama onunla aramızdakilerin sadece arkadaş ve dostça kalmasını istediğimi söylemeliyim.

Buraya zorla getirildiğimde kapının önünde onu görünce Can'a aslında aşık olmadığımı hemen anlamıştım.

Can'dan daha atletik ve seksiydi. Gözleri , dudakları , yarım güldüğünde çıkan gamzesi tam bir Yunan heykeliydi.

Arkasından Demir'i görmüştüm. Aman Allahım gri mi o saçlar yoksa buraya gelirken renk körü falan mı oldum diye gözlerimi defalarca kapatıp açmıştım. Toprak ilk o zaman gülmüştü. Demir de dehşet yakışıklıydı. İkisine de hayran kalmamak elimde değildi. Demir benim için daha çok abi gibi ona hayranım evet baktıkça bakasım geliyor evet ama hepsi bu ben tamamen Toprak ' a aidim.

Daha sonra Andrey'i gördüm. Kafam karıştı evet ama uzun sürmedi. Andrey'le istem dışı insanı çeken cinsel bir elektrik vardı.

Daha geleli iki hafta olmuştu ki odamdan çıktığımda karanlık koridorda beni yakalamış ve öpmüştü. Tabiki kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Evet çok güzeldi. Bu çocuk bir kadını nasıl öpmesi gerektiğini biliyordu. Tamamen kafamı karıştırmıştı. Ona aşık oldum sandım. Neyse ki uzun sürmedi. Geldiğimin üçüncü haftasında Demir'le ava çıktığımızda karşıma bir panter çıktı. Çok hızlıydı. Genç ve tehlike doluydu. Tek ihtiyacım olan boynuna zehrimi akıtmaktı. Düşündüğüm gibi olmadı. Üstüne atladıgımda beni yere yatırıp pençesini omzuma bastırdı. Hayatımda böyle bir acı hissetmemistim. Omzumu hem çıkarmış hemde derimi kemiğim görünecek kadar soymuştu. Kafamı kaldırıp boynunu ısırmak istediğimde kafasıyla engel oldu. Bu hareketiyle kafam hızla geri düştüğünde bu sefer boynum kırılmıştı. Gözlerim gökyüzündeydi. Birkaç damla düştü. Nefesim çıkmıyordu. Ölüyordum. Ölmek istemiyorum. Biri panteri üstümden almıştı. Etraf kararmadan tek gördüğüm parlak gri saçlardı.

Bu yüzden panterlerden nefret ediyorum!!!

Tekrar gözlerimi açtığımda bu sefer Toprak karşımdaydı. Konuşamadım . Nefes bile zorla alıyordum. Öldüm de Toprak neden burda yoksa oda mı öldü. Sonra sonra herseyi yavaşça anladım. Uzun süre yatmam gerekti. Ölümsüz olduğumuzu öğrendiğimde o kadar ağladım ki herkes şok olmuştu. Sevinçten falan ağlıyorum sanmışlar. Öyle değildi. Bu hayatın gerçek olduğunu anlamıştım . Burdan kurtulmak için ölme hakkımız bile olmadığını anlamıştım...

Toprak başımda beklemişti. Endişeliydi. Korkmuştu. Uyandığımda anlımdan öpmüstü. Saçlarımın arasında birseyler söylemişti.

Kalktığımda o iğrenç anılarla tekrar başbaşa kalmıştım. O ilacı alıp hayatımın hatırlamadıgımı söyledikleri kısmı hatırlamak tam bir işkenceydi. Hala da öyle şimdi değişik iğnelerde yapılmaya başlamıştık. Yatmadan önce aşırı acı veren iğneler. Ne zaman son bulacak. Cevap hiçbir zaman...

Kayıp +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin