Bölüm : 31

874 52 3
                                    

Korku insanı karanlığa itebilecek kadar kindar, lakin direndiğinde ise o karanlıktan çıkartabilecek kadar aşağılık bir duyguydu. İnsan korktuğunda yalnız ve heyecanlı hisseder, vücudundaki bütün işlevlerini kaybettiği düşüncesine kapılırdı. Öyle ki bu düşünce zamanla beyine kazınır ve nefes almayı bile korkar hale getirerek saniyeleri insana zehir eder hale gelirdi. Kaçınılmaz ve her insanın yaşadığı, hayatı boyunca da yaşayacağı olan duygu korku kimisinin en büyük silahıyken, kimisinin ise tek savunmasız olduğu an olmasıyla tanınırdı. İki seçenekte de iliklerinize kadar tedirginlik ve pinhan işlerdi. Acımasızca, zalimce sizi esiri altına almak isterdi korku. Yine de unutulan birşey vardı; Korkuya direndiğinizde, korku sizi şaşırtarak sizden kaçardı.

"Benim defterime dokunmaya nasıl cüret edersin?!"

Kurduğu cümle olduğum yere çivilenmemi sağlarken, umutsuzca yutkundum. Şimdi korkuyordum...

Sevdiğim adamdan, uğruna korkuma yürüdüğüm adamdan amansızca korkuyordum.

"B-ben." diyebildim zorlukla nefes alırken. Boğazım düğümlenmiş, nefes almak bile bana işkence eder hale gelmişti. Korku, tüm hücrelerime işliyordu kararlı bir şekilde.

"Sen ne?" diye gürlerken üzerime doğru yürümeye başladı. Yatakta olduğumdan, çift kişilik yatağın kenarına doğru sürünmeye başladığım an hızla üzerime doğru hamle yaparak, bileğimi yakaladı ve bana yaklaşmaya başladı. Gözleri acımasızca gözlerimle buluşurken, suratına bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. Eğer o ateş misali yanan gözlere bakacak olursam, o ateş beni merhametsiz bir şekilde etkisi altına alarak her saniyesinden zevk alarak kavururdu.

"Ben kitaplığından kitap alıyordum. Sonra-" Cümlemin devamını getiremeden bileğimi daha da sıkı kavradı. Aniden nefes alarak ağzımı kapattım. Canım çok fazla acısa da sadece gözlerimi yumarak tepki vermemeyi denedim. Ona bunu belli edemezdim. Eğer anlarsa, hissederse daha çok üzerime gelebilirdi. Korku böyle bir duyguydu. İnsan tüm zorluklara dirense de gün geliyor, sevdiği adamdan korkar hale geliyordu. Korkunun çekim alanına isteği olmadan giriyor ve o mekanizmanın onu etkilemesine tepki veremiyordu.

"Bana yalan söyleme!" Derken çoktan acıdan kaskatı olmuştu bedenim. O kadar acıyordu ki, başıma bir anda bir ağrı saplandı ve gözlerimi daha da sıkı kapattım.

"His-hissetmiyorum." dedim zorla ve acıyla daha fazla dayanamayarak inledim. Bileğimdeki eli gevşemezken nefes almakta da zorlanıyor, gözlerimin sulanmasını da engelleyemiyordum. Çoktan bileğimi hissetmemeye başlamıştım.

"Kes!" derken gözümden düşen bir damla gözyaşını hissettim. Onunlayken hep ağlıyordum.

Yavaşça eli gevşerken yumduğum gözlerimi araladım ve hemen diğer elimle bileğimi ovalamaya başladım. Bileğim çoktan kıpkırmızı olmuş, kenarları morarmaya başlamıştı. Öyle ki oynatamıyor, hissedemiyordum.

Acıyla inlerken gözyaşlarım tezat olmayacak bir şekilde süzülüyordu yanaklarıma. Her tenimde gezindiğinde ise bedenimi yakıyor, yaktığı yerlerde yeni yaralar açıyordu.

"Bileğim." dedim zorlukla yeniden. "Hissetmiyorum."

Etrafımdaki görüntü bulanıklaşırken, buğulu gözlerimle zorlukla gözlerinin içine baktım.

"Ne-neden yaptın?" dedim acıyla inlerken. Bileğimin morarmaya başlamış görüntüsü zihnimdeki yerini daha da net bir şekilde alırken, kalbime saplanan acı tarifsizdi.

Ben bileğimi tutarken, elindeki defteri yanına tutarak gürledi.

"Bir daha bu deftere dokunmayacaksın!"

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin