Bölüm : 26

986 62 11
                                    

Bakışlarımız buluştuğunda babam baktığı noktayı anlamış olmalıydı ki; kafasını bir anlığına bana çevirdi.

"Bir yere mi gidiyorsun?" dedi normal bir ses tonuyla. Sesindeki sadece saf meraktı.

Oğuzhan'a tüm kötü bakışlarımla bakarken, yüzünde tek bir mimik oynamadı. Sanki rutin bir hareketimmiş gibi...

"Evet, bir arkadaşıma ulaşamıyorlarmış. Ailesi, arkadaşları heryerde onu arıyorlar. Bende gideceğim ama... Aslında diyorum ki hiç gerek yok, başına birşey gelse de sorun değil." dedim tüm sinirimi Oğuzhan'a bakarak kusarken.

Oğuzhan hep Aybars hakkında kötü şeyler söylüyordu, onu sevmiyordu. Ne yapsam son zamanlarda beni engelliyor, kendi çapında saçma şeyler söylüyordu. Sebebi artık belliydi. Onu kesinlikle tanıyordu! Onu sevmediğini zaten biliyordum ama tanıdığı fikri sinirlerimi bastırmama engel oluyordu.

Babam kaşlarını çattı. Önce bana daha sonra da Oğuzhan'a kısa bir bakış attı. Hafif sert bakması nedensizce içimde bir kuruntu oluşturdu. Birşeyler söyleyecek gibiydi.

"Herşeyi biliyorum." dedi direkt lafı uzatmadan. Ufak bir şok dalgasına uğradı bedenim.

Kaşlarımı sorarcasına kaldırdım babama bakarak. Bu telaşımı hissetmesi isteyeceğim son şeydi.

"Oğuzhan da biliyor Mevsim."

Pardon?

Oğuzhan babamı bildiği halde, bana söylememiş miydi? Aybars'la yakınlaşmamı babam yüzünden mi öğrenmemi istemiyordu. Babamı mı tanımamı istememişti? O da mı bana yalan söylemişti? Neler oluyordu burada?

Beynimdeki soru yağmurunu durdurmak istercesine içimden dua etmeye başladım. Allah'ım lütfen bunun Murat'la bir bağlantısı olmasın diye geçirdim içimden.

Resmen Murat'tan kaçıyordum, evden çıkmıyordum zaten okula da hala gitmemiştim. Raporu babam uzatmış, devamsızlıkları halletmişti ama büyük ihtimal bu yıl kalacaktım. Yine de Murat'ın beni rahatsız etmemesi fırtına öncesi sessizlikti ve ben o fırtınanın kopmasından ölesiye korkuyordum.

"Oğuzhan bana yalan mı söyledin?" dedim en soğuk sesimle düşüncelerime ara vererek. Öyle düz söylemiştim ki bunu, sesim öyle hissiz ve hayalkırıklığı barındırıyordu ki kalbim sızladı.

"Mevsim." dedi o yumuşak kadife sesiyle. Elimi kaldırıp onu durdurdum gözlerine bakarken.

"Sus." Ağzını açmaya yeltendi. "Sus Oğuzhan!"

"Hatta bizimle çalışıyor." dedi babam, herşeyi batırdığından dolayı toparlamak istercesine. Mimiklerinden anladım, pot kırdığının bilinceydi oysaki... Oğuzhan sıkıntıyla elini alnına vurdu, daha sonra ofladı ve yerinden kalkarak bana doğru yürümeye başladı.

"Gelme!" diye bağırdım babam şok olmuş bir şekilde bana ve bu tepkime bakarken. Hemen merdivenlerden çıkmaya başladım. Herkes bana yalan söylüyordu, en katlanamadığım şey olmasına rağmen. Annem, Aybars, şimdi de Oğuzhan. İnsanlar yalancıydı, acizdi. En sevdiklerimiz mi bizi hassas noktamızdan kırmak zorundaydı hep?

Hızla tam odamın kapısını çarpmış içeri giriyordum ki, kapıyı eliyle sert bir şekilde itti ve içeri girdi.

"Dinle... Lütfen."

Gülmeye başladım, dayanamıyordum. Sinirden heryeri dağıtabilir, parçalayabilirdim.

"Bana yalan söyledin? Sen de mi en nefret ettiğim şey olmasına rağmen bana yalan söyledin Oğuzhan?!" diye gürledim adeta.

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin