Bölüm: 44

747 41 3
                                    

Bölüm şarkısı: İkiye On Kala - İyi Ve Güzel Kadınlar Hep Ağlar

Ve şimdi güz geldi,
Kurudu ağaçlar yapraklar.
Öpüşmüyor aşıklar,
Boşalmış bütün sokaklar.
Şimdi güz geldi,
Bu şehire.
Senin için bu şiir,
Sen güz olma, gülümse.

Hastane kokusunun sindiği rutubet kokan duvarların arkasından ikisini izliyordum. Karanlık odaya giren tek ışık, dışarıdan gelen cılız ışıkken, içimden bir şeylerin koptuğunu ve bunun canımı fazlasıyla yaktığını hissettim. Yine de de yutkunarak, bu hissi görmezden gelmeye çalıştım.

"Burada ne yapıyorsun?" Nefesini boynumda hissederek ürperdim. Güzel kokusu burnuma dolarken, gözlerimi kapattım.

"Cevap vermeyecek misin?" Dediğinde bana bu kadar yakın olmasının doğru olmadığını defalarca kez yeniden anladım. Tüylerim diken diken olmuştu.

"Ne yaptığımı zaten görüyorsun." Diyebildim sadece. Yorulmuştum. Aramızdaki gelgitli iletişimden, sürekli başka yerlere sürüklenmekten yorulmuştum. Karanlık bir odadaki tek ampül elimde patlamıştı. Işığa ulaşmaya çalışırken, ışığın benden kaçması beni yormuştu. Herşey için savaşmak yorucuydu ama sevgi için savaşmak yaşarken ölmek gibiydi. Yine de pes etmiyordu insan, ruhunun çekeceği acıyı ne pahasına olursa olsun göze alarak seviyordu.

Sıcak elleri soğuk bileğimi zarifçe kavrayarak, beni kendine çevirdi. Karanlık odadaki tek ışık, gözlerine yansıdığında yeşilin en koyu tonu olan gözleri gözlerimle buluştu. Bir kasırganın hapsolduğu bu gözler gözlerimin içine işlerken, kendimi ona kaptırdığımın farkındaydım. Bu kasırganın beni yok edeceğini biliyordum, yine de ondan uzaklaşamıyordum. Eli hala bileğimdeyken, yavaş yavaş yukarı doğru çıkmaya başladı. Yüzüm kızarırken, kafamı önüme eğdim. Eli omzumun üzerinde durduğunda yavaşça omzumu okşadı.

"Yüzüme bak." Dediğinde kafamı yavaş bir şekilde kaldırarak gözlerimi gözlerine sabitledim.

"Benden korkuyor musun?" Dedi stabil bir ses tonuyla. Boynundaki damarlar yavaş yavaş seğirmeye başlamıştı. Bana mı sinirlendi diye düşünürken, hastaneye girerken de sinirli olduğunu hatırlayarak istemsiz bir şekilde rahatladım.

"Hayır. Korkmamı gerektiren bir sebep mi var?" Birbirimize gözümüzü bile kırpmadan bakarken, kalbime çöken ağırlık daha da arttı. Zehir kanıma tamamen karıştığını hissettiğimde, o ağırlığın altında ezileceğimi ve zehrinin beni öldüreceğini düşündüm.

"Öyle davranıyorsun. Seni senden iyi tanıyorum Mevsim. Bana nedenini söyle."

"Beni sevmemen, seviyormuş gibi yapman ve en kötüsü bana dokunman. Bana dokunduğunda, bana yaklaştığında nasıl hissettiğim hakkında hiçbir fikrin yok." Dedim kendime engel olamayarak aniden.  Hızlanan kalp atışlarım adrenalin salgılamaya başlamıştı. Ölü vücut hücrelerimi uyandıran bu adrenalin, o zehirle birlikte kanıma karışmıştı.

"Var. Benim kalpsiz olduğumu düşünüyorsun ve sana ne kadar adım atmaya çalıştığımı görmüyorsun. Hâlâ deniyorum ama senin önyargın çelikten bir zırh gibi, o zırhın ardını göremiyorum!" Dedi bağırarak. İyice seğiren damarları gözlerimin önüne serilmişti. Pencereye doğru geriledim istemsizce. Sözleri üzerimde anlam veremediğim garip hisler bırakmıştı.

"Neden vazgeçmiyorsun o zaman?" Diyebildim kısık bir sesle. Kısık sesle konuşmamın asıl nedeni vereceği tepkiden kaynaklı değildi. Ben bu soruyu sadece ona sormamıştım aslında. Bu soruyu kendime soruyordum, kendimle yüzleşmek için.

"Yapamıyorum!" Dedi gürleyen bir ses tonuyla ve sinirle yandaki duvara yumruğunu geçirdi. Sert tuğla ve kemik sesi odada yankı yaparken, gözlerimi ellerime sabitledim. Tuttuğumu yeni fark ettiğim nefesimi serbest bıraktığımda, bir an kalp atışlarımın sesini duyacağımı zannettim.

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin