BÖLÜM : 5

3K 127 11
                                    

İki gündür hayatım yine eskisi gibiydi.Bana orada sarılmıştı daha sonra eve bırakmıştı.Herşey o kadardı.Ne bekliyordum ki? Etkilenmiştim belki biraz...

Tek gariplik iki gündür Murat'ın bana karışmamasıydı.Bu evde yokmuşum gibi davranıyordu.Benim için böylesi iyiydi ama yine de altından birşey çıkabilirdi.

"Mevsim! Hadi gel kızım.Okula geç kalacaksın."diyen annemin sesiyle odamdan çıkmak için yatağımın üzerinden kalktım.Kapıya yönelirken bir an aynadan kendime baktım.

Yüzümün rengi solgundu ve çok yorgun görünüyordum.Saçlarım yıpranmıştı topuz olmasına rağmen anlaşılıyordu.Okul eteğim diğer kızlara oranla tam dizimde bitiyordu ve gömleğimi eteğin dışına çıkartmıştım.Okulumdaki kızların tam tersineydim.

Aynada gördüğüm görüntü moralimi bozarken kapıdan çıkıp annemin yanına gittim.

"Günaydın kızım.Geç otur."dedi görüntüsü bakımlı olsa bile yorgun duran annem.

Başta Murat,onun karşısında Doğu yanında da annem oturuyordu.

"Erken çıkmam gerek."diye yalan söyledim ve garipseyen bakışları arkamda bırakarak evden çıktım.Neden erken gittiğimi bile sormamıştı annem...

İki gündür Aybars mesaj atmıyordu.Tekrardan eski hayatıma dönmüştüm.

Şimdi okula gidecektim ve öğlen matematik sınavına girecektim.Daha sonra düşük aldığımı evdekilere söylediğimde annem sesini çıkartmayacaktı.Murat ise sözde öğüt verecekti fakat sonra ikinci kuralına uymadığımı bahane ederek beni yine dövecekti.Odamda yaralarıma bakıp ağlayacaktım.Ne annemin ne de umursamaz kardeşimin bundan haberi olacaktı.

İşte bir günümün özeti...

Otobüsten indikten sonra okula girdim.Otobüs durağının okulun tam karşısında olması büyük avantaj olduğundan vakit kaybetmeden okula girdim.

Dersin başlamasına tam kırk dakika vardı.Çantamı oturduğum en önün arkasındaki sıraya koydum ve
sırama oturarak kulaklarımı kulağıma taktım.

Boy Epic-Paralyzed çalarken güzel şeyler düşünmeye odakladım kendimi...

Kırk dakika boyunca müzik dinledim...Hayatımı düşündüm,kendimi düşündüm...Sonuç olarak birşey bulamadım.

Okulu öğrenciler yavaş yavaş doldurmaya çoktan başlamıştı.Boş gözlerle etrafıma bakarken kulağımdan kulaklığımın çekilmesiyle arkamı döndüm.

"Naber güzellik."diyen Oğuzhan'dan başkası değildi.

Sınıftaki iki arkadaşımdan biriydi o.Kurallardan dolayıydı."Kural 1:Arkadaş yok.Erkek arkadaş asla."

"İyi Ozi sen?"

"Fena sayılmam.Sadece biraz efkârlı hissediyorum."diyerek omuzunda olan kulaklıklarını gösterdi.

"Bakayım ne dinliyorsun Ozi.Umarım Arsız Bela değildir."dedim ve kullaklığını alıp kulağıma taktım.Duyduğum şarkıyla ona bön bön bakmaya başladım.

"Dam üstünde un eler, dam üstünde un eler tombul tombul memeler."

Oğuzhan,İbrahim Tatlıses açmış benimle kafa buluyordu.

"Üff Oğuzhan al şunları ya.Seni de hiç mi ciddiye alamayacağız?"diye sinirle kulaklığı ona fırlattım.

"Mevsim!Kulaklık o, kutsal hediye.Manyak mısın kızım sen?"dediğinde ellerimi havaya kaldırıp sabır dilemeye başladım. O ise sırıtıyordu.

En yakın ve neredeyse hiç olacak derece az arkadaşlarımdan biri de işte böyleydi.

Ders başladığında Oğuzhan'da ben de Eylül'ün yine uyuyakaldığını düşündük.Kesin ikinci ders gelirdi gelmese de mesaj atardı.Sonuçta bugün sınav vardı.Tabi eğer erken uyandırsa belki gelirdi.

İlk iki ders matematikti ve kafamı derse vermeye çalışıp başaramamıştım.Resmen beynim yorulmuştu.

Yürümek için koridora çıktım.Düz koridorda yürürken gördüğüm kişilerle yolumu değiştirmek için U dönüşü yapıyordum ki bana sırıtarak yaklaşmaya başladılar (!)

"Bakın burada kimler varmış.Mevsimcik!"dedi iğrenç gülüşüyle Su,Beyza ve Esra da onunla beraber güldüler.

Tepki vermedim.Bunun üzerime alayla omuzlarımdan itmeye başladı.

Etraftakilerin ilgisini çekmeye başladığımda yolumu değiştirmek için arkamı döndüğüm an Beyza bana çelme taktı ve yeri boyladım.

Onlar inatla alayla kahkaha atarlarken diğerleri de alayla gülüp yanımıza gelmeye başladılar.Herkesin bakışlarını üzerimde hissediyordum.

O sırada dizlerimin acısıyla bacağıma baktım.Dizlerim kanıyordu.Lanet olası kırmızı yine vardı...

Sinirle ve acıyla ağlamaya başladım.Bahsettiğim acı bacağımdaki değildi.Ne zaman kırmızı birşey ya da kan, yara tarzı birşey görsem aklıma,üvey babam olacak adamdan yediğim dayaklar geliyordu...Onların gülmesi artarken etraftan sesler duymaya başladım.

"Kurallara uyacaksın Mevsim!"

"Şu haline bak! Hayatın benim ellerimde!"

"İsminin anlamını biliyorsun değil mi Mevsim!"

"Arkadaş yok! Özellikle erkek!"

Duyduğum o sesle sürünerek duvar dibine gittim.Küçük ellerimle kulaklarımı kapattım sonra da gözlerimi yumdum.Hayır!Murat burada değildi bana zarar vermeyecekti...

Gözlerimi açmalıydım bir an önce.Gerçekle yüzleşmeliydim...Bilinçaltımın oyununa kanmamalıydım.

Zorla yavaşça gözlerimi açtım...Etrafıma bakmaya başladım.

Su, Beyza, Esra alayla gülerek bana bakıyor diğeleri de etrafıma toplanmış merakla bana bakıyorlardı.

Sinirle ve öfkeyle yerimden kalktım.Bana egoistçe bakan Su'ya yaklaşıp suratına bütün gücümle yumruk attım.Bu yumruk herşeyin acısıydı...

Şaşkına sarsılan Su sinirle dengede durmaya çalıştı.Elmacık kemiğine sertçe vurduğumdan narin canı bayağı yanmış olmalıydı.

"Tutun şu gerizekalıyı!"demesiyle Beyza ve Esra emir kulu gibi kollarımdan çekiştirerek beni tutmaya başladılar.Sinirle kurtulmaya çalıştığımda daha sert bir şekilde kollarım uyuşurcasına sıkıştırdılar.

Su'yun karnıma geçirdiği sert yumrukla direnmeyi kestim.

Etraftaki herkes merakla inşaatı izleyen yaşlı amcalar gibi bizi izlerken bir tane de kaşıma geçirdi.

Ardından dudağıma...

Hiçbir tepki vermiyordum çünkü acı hissetmiyordum.Vücudum dayak yemeye alışmıştı.

Tepki vermeme sinirlenmiş olan Su sinirle yüzüme manikür yapılmış uzun tırnaklarını geçirdi.Yüzüm yanmaya başlamıştı.Sanırım en kalıcılarından birisi bu olacaktı.

Dahs sonra hıncını alır gibi tartaklamaya başladı:

"Tepki versene! Desene dur diye...Yapma diye.Ağlasana!"diye bağırmaya başladığında etrafıma baktım neredeyse bütün okul bizi izliyordu ama kimse birşey yapmıyordu.

"Hadi Mevsim!Vur! Gel sen de vur!Bak sana nasil vuruyorum."diyerek yebi bir darbeyi daha karnıma geçirmesiyle öksürmeye başladığımda ağzımdan kan gelmeye başladığını fark ettim.

O an vücudumu aldığım son baş darbesiyle serbest bıraktım.Dün dayak yemedim diye sevinmemin acısı bugün çıkıyordu.

Mutluluğa inanmıyordum.Tek bildiğim şey:

Hayatınız acıdan ibaretse mutluluğa inanmazsınız.

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin