Bölüm 41 - 2.Kısım

815 38 43
                                    

Bölüm şarkısı; Elvis Presley- Are You Lonesome Tonight

Gözlerimiz buluştuğunda bana doğru bir adım attı. İçimdeki ürperme ile bir adım gerilerken, bana yeniden bir adım daha atarak yaklaşmaya gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadan devam etti. Tedirgin bir şekilde ürpermiş ve ürkmüştüm. Üzerimde bıraktığı etkiler her seferinde tüylerimin diken diken olmasına neden oluyordu.

"N-ne yapıyorsun?" Dedim titreyen ellerimle üzerimdeki elbiseyi tutarken. Elbiseyi aniden o kadar sıkı kavramıştım ki, avuçlarımın içi yanmıştı. Ne kadar ellerim kumaşı sıkmaktan yansa da, gevşetemiyordum. Yeşilin en koyu tonuna bürünmüş gözleri soğukkanlı bir ifadeyle üzerimde gezinmeye başladı ve yavaş yavaş büyük kabinde bana doğru ilerlemeye devam etti. Kendinden emin adımlarla yürüyor olması yutkunmamı sağladı. Sırtım kısa bir süre sonra soğuk ayna ile buluştuğunda, üzerime doğru gelmeye ara vermedi. Aramızda bir adım kadar boşluk kaldığında yaklaşmayı keserek bana bakmaya devam etti. Ne yaptığını anlayamıyordum. Onun karşısında böyle olmaktan nefret ediyordum. Beni bir bakışıyla olduğum yere kelepçelemeyi başarıyor, tüm gücümü etkisiz hale getiriyordu.

"Arkanı dönecek misin Mevsim? Fermuarı çekeceğim." Dediği an derin bir nefes alarak arkamı döndüm. Sıcak elleri soğuk tenimle buluştuğunda, istemsizce gözlerimi kapattım. Bana dokunması iyi değildi. Neredeyse bütün saçlarımı zaten utanarak önüme çektiğimden sırtımda kalan son saçları özenle önüme itti ve iki saattir çekemediğim fermuarı saniyesinde çekti. Önüme geri döndüğümde, saçlarımı nazik bir şekilde düzelterek, elbisenin kollarıma düşmüş olan kalın askılarını da omuzlarıma yerleştirdi. Dokunuşu saç uçlarıma kadar ürpermemi sağlamıştı. Ben bakışlarımı gözlerinden kaçırırken, bütün vücudumu yavaş bir şekilde baştan aşağı süzdü. Bakışları bacaklarımla buluştuğunda, kaşlarını çattı ve eğilerek elbisenin katlanmış olan etek kısmını yavaşça aşağı doğru çekti. Daha sonra doğrulup tekrar baktığında onaylarcasına kafasını aşağı yukarı doğru bir saniyeliğine salladı. Ben ne yapacağımı bilemez bir şekilde ona bakarken ilk konuşan o oldu.

"Bence güzel oldu. Sen beğendin mi?" Dediğinde 'Güzel' demesi yanaklarımın kızarmasına sebep olurken kendimi görmek için arkamı döndüm. Aynaya çok yakın olduğumdan bir adım gerilemek zorunda kalmıştım. Bu kadar yakın olduğumuzu unuttuğumdan, ona hafifçe çarptım. Vücutlarımız buluşurken, kalp atışlarım hızlandı. Güzel kokusu burnuma dolduğunda, bütün dengemi kaybettim. Düşeceğimi sanmış olmalı ki hızla belimden tutarak, kendime gelmemi sağladı ve ellerini belimden çekerek bir adım geriledi. Daha sonra da kapının kilidini açarak kabinden çıktı. Tuttuğumu yeni fark ettiğim nefesimi dışarı verdiğimde, iki üç dakika sonra ancak kendime gelebilmiştim. Ona bu kadar yakın fakat aynı zamanda uzak olmak, bütün dengemi tıpkı az önceki gibi alt üst ediyordu.

Boşluğa takılmış bakışlarımı kendime geldiğimi hissettiğimde aynaya odaklayarak, üzerimdeki elbisenin duruşunu detaylı bir şekilde incelemeye başladım. Tahmin ettiğimden daha güzel olmuş ve göğüs kısmı tam üzerime oturmuştu. Hatta biraz dar olduğu bile söylenebilirdi. Göğüs kısmı her ne kadar aşağıya doğru düz bir çizgi ile dekoltelendirilmiş olsa da, kesim olarak hafif bol ve biraz fazla açık tasarlanmıştı. Bacak boyu kısa ama güzeldi. Bronz olan ten rengimi tamamen ortaya çıkarttığından bu elbiseyi fazlasıyla beğenmiştim. Rengi her ne kadar sevdiğim bir renk olmasa da, kumaşından dolayı rahat olduğu için giyebilirdim. Modeli çok güzeldi. Aynaya doğru tekrar yan döndüğümde bu sefer fermuarını rahat bir şekilde açabildim ve rahat bir şekilde üzerimden çıkarttım. Üzerimi giyinip kabinden çıktığımda yine karşımdaki koltukta oturuyordu. Beni görünce ayağa kalktı.

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin