Bölüm: 43

750 40 20
                                    

Bölüm şarkısı: Birsen Tezer - Delikanlı
Bu şarkıda hep Alp'i hayal ediyorum. Buse beni bu güzel şarkıyla tanıştırdığın için ve hayalini benimle birleştirdiğin için çok teşekkür ederim. Bu bölümü sana ithaf ediyorum, seni çok seviyorum!

"Eylül hızlı koş!" Dedim Eylül'ü çekerek koşmaya devam ederken. Nefes alış verişlerim hiç olmadığı kadar hızlanmış ve bana yabancı bir şekilde adrenalinin verdiği heyecanla vücudumun baştan aşağı titremesine sebep olmuştu. Bacaklarım uzun süre koşmaktan o kadar yorulmuştu ki, arkama bakmayı hiç akıl edememiş, onun yerine Eylül'ü çekmekle uğraşmıştım. Aniden durarak, arkama döndüm. İz yoktu.

"Oh be, atlattık!" Dedi Eylül nefes nefese kalmış bir şekilde sevinçle bana bakarken. Elindeki büyük ve ağır çantadan dolayı, koşmakta fazlasıyla zorlanmış ve yorulmuştu. Onu sürüklediğimden dolayı ben de fazlasıyla yorulmuştum. İz ikimizin de sandığından fazlasıyla hızlı ve bizi yakalamakta kararlı çıkmıştı.

"Gel hemen başka ara bir sokağa gidelim, belki buralardadır."

"Bekle biraz, çok yoruldum!" Dedi sitem eder bir tonda ve hızlı bir şekilde kaldırıma oturdu.

Ben de mecbur bir şekilde yanına oturarak etrafı incelemeye başladım. Dar ve küçük bir sokaktaydık. Hava kararmaya başlamış, soğuk kendini net bir şekilde ortaya çıkartmıştı. Kaldırıma oturduğumuzdan dolayı yavaş yavaş üşümeye başlamıştım. Üzerimdeki deri ceket fazla ısıtmıyordu.

Bir anlığına kafamı Eylül'e çevirdiğimde onun da kollarını bedenine sardığını fark ettim. İkimiz de birbirimize baktığımızda aynı anda ayağa kalkarak yürümeye başladık.

"Caddeye çıkalım, orada bir taksi bulur eve geçeriz." Dediğinde kafamı salladım.

"Güzel kızmış." Dedim Eylül'e net bir sesle. Bana göre kilosu olsa bile gerçekten güzeldi. Hem tarzı da fazlasıyla hoşuma gitmişti.

"Alp'in yanındaki kızları bir görsen... O zaman böyle düşünür müydün, şüpheliyim." Dedi imalı bir şekilde.

"Zaten bunu bir atmatalım onu da konuşacağız." Dedim gözlerimi gözlerine sabitlerken.

Tam sokaktan çıkmaya yaklaşmıştık ki, boş sokaktan içeri giren kişi gözlerimi büyültmemi sağladı. İz, Eylül ve bana doğru yürüyordu.

Eylül'ün kolunu dürttüğümde İz'i görür görmez bir adım geriledi.

"Peşinizi bırakacağımı mı zannettiniz?" Dedi üzerimize doğru hızlı adımlarla yürürken. Ne yapacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Eğer tek başıma olsaydım belki birşeyler yapabilirdim ama Eylül olduğundan dolayı bu şu anlık imkansız görünüyordu.

"Ne yapabilirsin? Göster!" Eylül'e şok olmuş bir şekilde bakarken, İz'e doğru yürümeye çoktan başlamıştı. İkisini izlerken, İz elindeki iki çantayı yere attı ve çizim olduğunu düşündüğüm omzundaki, yuvarlak çantayı açarak içinden ok ve yay çıkarttı. Oku yaya takıp Eylül'e doğrulttu ve gülümseyerek ikimize bakmaya başladı. Gözleri bir benim bir de Eylül'ün gözleri üzerinde seri hareketlerle dolaşırken, parlıyordu. Şaşkınlıkla neler olduğunu anlamaya çalıştım.

"Bekliyorum. Eğer konuşmazsanız neler olacağını tahmin ettiğinizi düşünüyorum." Dedi ve yayı iyice gerdi. Elindekinin basit bir set olmadığı okun parlak ucundan bile belli oluyordu. Simsiyah yay fazlasıyla büyük, ok ise başlı başına ürkütücüydü. Ucu o kadar sivriydi ki, büyük bir zarar verebileceğini ilk bakışta bakan herkes anlardı. İz'in, tıpkı Alp'inki gibi simsiyah gözleri ve gülümseyen yüzü elindeki okla birleştiğinde, ikimizi de yerle bir etmeyi çoktan başarmıştı.

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin