-Ziyanı Yok-

19.7K 592 65
                                    

(Mert anlatır)
Bugün yeni sekreter gelicekti dün bana baya tavır yaptı. Adı damlaydı, korkmuştu sanki kolumdaki yaraları görünce , isteyerek yapmıyordum sadece sinirlerimi durduramayınca illa birine yada kendime zarar vermezsem daha kötü oluyordum. Şirkete gitmek için evden çıktım.
-1 saat sonra-
Her zamanki fırtına estiren yürüyüşümle şirkete girdim. Gizeme kahve istediğimi söyleyip odamın olduğu koridora ilerledim. Dün bir şeyler olmuştu. Kendime kızgın olmamıştım bugüne kadar. Sonra dün o kendini bilmez kız geldi. Gerçekleri bir kasırga gibi yüzüme vurdu. Ardından da gitti. Ben bugüne kadar yaşadığım hiçbir şeyden kendimi suçlu bulmamıştım. Ön yargılı olduğum düşüncesi düştü dün gözlerimin önüne. Eski defterler açıldı sert rüzgar vuruşlarıyla. O defterin içindeki ne varsa gelip yüzüme çarptı serin deniz dalgası gibi...

Annem beni doğururken ölmüştü. Doktorlar ya bebek ya siz demişler bunu babam beni o deri kemeriyle döverken anlatmıştı. Annem de kendi hayatını hiçe sayıp beni tercih etmiş,ben yaşarken o ölüme gitmişti. Babam annemin ölümünden sonra ciddi anlamda kafayı yemişti. Her gece içip kafa bulduktan sonra sanki günlük rutingi'ymiş gibi o kemeri sayamadığım kadar indirirdi. Çıkan sesler canımı yanışından daha azdı. Sevdiği kadının ölümüne sebep olduğum için oğlu olduğumu unutup resmen intikam alıyordu. Sahi o kadar çok mu sevmişti? Benim için ölümü göze alan annemi?? Hiçbir zaman baba-oğul gibi oturmadık. Beni iki yaşımdan itibaren dövmeye başlamıştı. Üç yaşımda da yetimhaneye vermişti. Ama hafta sonları yanına alıyordu. Ve yine o ölsem de unutamayacağım meşhur kemeriyle dövüyordu. Eski defterimin rüzgarlı sayfalı kapının açılmasıyla yüzüme kapatıldı. Gelen kişi Damlaydı.  Bordo mini kazağı göbeğinin yarısını açıkta bırakırken altına giydiği kot etek bacaklarının sadece diz üstünün bir iki karış yukarısını kapatıyordu. Kafasında da siyah Michael Jackson tarzı bir şapka vardı. Sarı-siyah saçları omuzlarının biraz daha altındaydı. 

''Kapıyı çaldım ama duymadınız Mert Bey. Çalışmaya nereden başlayayım?''dediğinde biraz düşündüm. Onun yanımda olması gerekliydi.

''Benim özel sekreterim olarak işe başla. Şu masa senin masan.''dedikten sonra gözlerimle karşımdaki masayı gösterdim ve hemen anladı. Masaya doğru yürüdü. Bordo rengi botlarıyla kazağı acayip bir ahenk içerisindeydi. Çantasını fotokopi makinesinin olduğu kısma bıraktı.  Masamdan kalkıp elimdeki dosyalarla beraber onun masasına yöneldim. Elimdeki dosyaların çokluğu onun gözünü korkutmuş olmalıydı ki bana dönüp;

''Hop! Yavaş gel.''dedi.Tam masasına koyuyordum ki çöpe takılıp yalpaladığımda elimdeki dosyaların içindeki evraklar yerlere dağılmıştı.Demek ki hop yavaş gel demesinin sebebi buydu. 

''Ziyanı yok,alışkınım ben geçmişimden. Her şey tam iyi giderken tökezleyip düşmeye değil tökezleyip yalpalamaya. Çünkü düşmemeyi öğrenmek zorunda kaldım.''

Merhaba arkadaşlar bölümlerimi özenle  yazmaya çalışıyorum ve yazım hataları olmamasına ayrıcada sıkılmayarak severek okuduğunuz bölümler yazmak için çaba gösteriyorum. Sizleri seviyorum yeni bölümü yarın akşam paylaşıcağım iyi okumalar...

Psikopat Aşık(Düzenleniyor!!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin