P~11

522 45 1
                                    

Zeminine çöktüğümde tuvalete saklanmaktan başka çarem kalmış gibi hissetmiyordum. Bu kadar mıydı Alis mücadelen? Dakikalar önce yaşanan korkunç olaylar içindeki durumun ciddiyetini kavramamı sağlamıştı nihayetinde. Ne yaptığımız hırsızlık ne de ormandaki kovalama oyunumuz... Hiçbiri bir şeylerin ciddiyetini anlamama yardımcı olmamıştı. Şimdiyse yaşadığımız korkunç olay kafama vua vura öğretmişti günün sonunda.

''Alis şu kapıyı açacak mısın yoksa kırayım mı?'' Cevat'ın öfkeli sesiyle birlikte sırtımı dayadığım kapı da aynı anda sallanmaya başladı kapıyı yumrukladığı için. Ruhum vücudumu terk etmeye hazırlanır gibi uyuşukluk geziniyordu hücrelerimde. Öyle ki uyuyakalabilirdim bile bu hijneyik olmayan yerde. Kapının dışındaki sesler git gide artmaya başladı. Uğultuların arasında Aykut'un tanıdık sesine de rastlamıştık bir süre sonra. O an aklıma çok ama çok alakasız bir gerçek geldi. Yaşadığınız ciddi olaylardan sizi korumak adına beyin gerçeklikten kaçmanız için alakasız tepkiler verebilir; ciddi ortamlarda gelen gülme isteği gibi.

Elimi cebime atarak telefonumu çıkardım ve galeriye girdim. Çaldığımız belgenin fotoğrafını çeksem de incelemeye fırsatım olmamıştı yaşanan hengameden dolayı. Titreyen ellerimin arasında duran telefonun ekranından yansıyan belgenin üzerindeki yazıları okumak için yaklaştırdım. Her şey netlikle yazılsa bile kafamın içi allak bullak olduğu için anlamakta güçlük çekiyordum.

'Ali isminde öldürülen polis memurunun süregelen davasındaki duruşmaların kanıtları ve sonuçları yazılıydı. Gözlerim yazıları takip ederken bir an önce okumak için kendimi acele ettiriyordum. Tanıdık isimler bir bir gözümün önünden geçiyordu; Cevat, Aykut ve Ted...

Cevat Ufuk'un sahte delil yerleştirme ve soruştumanın seyrini değiştirmesinen dolayı açılan davanın hala sürdüğünü... Ted Nikolaidis'in ise Cevat Ufuk'a yardım yataklıktan davaya dahil edildiği için her ikisinin akademiden uzaklaştırılmasıyla sonuçladığını okumuştum.' Ağzım bir karış açıldı okuduklarımı sindirmekte güçlük çekerken. Cevat'ın bunu yapacağına dair inancım olmadığı halde içimde yeşeren şüphe tohumları kafamdan ağır darbe almışım hissi uyandırıyordu. Her şeyi birbirine bağlamaya çalışıyordum umutsuz şekilde.

''Üç saniye içinde geri çekilmezsen kırdığım kapının altında kalacaksın.''

Cevat'ın öfkeli sesini duyduğumda rüyadan uyanır gibi sıçradım. Vakit kaybetmeden kendimi kenara attığım anda kapı büyük gürültüyle açıldı, daha çok kırıldı tabiri yakışırdı. İçeri dalan Cevat avını arayan aslan gibi keskin gözlerle etrafı tarıyordu. Mavi gözleri benimle buluştuğunda üzerime yürüdü. ''Cevat, ne bok yaptığını sanıyorsun? Ona zarar gelirse kafanı uçururum senin!'' Peşinden Aykut içeri girdiğinde beni gördüğü an duraksamıştı nedense. O kadar mı korkunç görünüyordum ya?

Cevat kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı hatta biraz fazla güç uyguladığı için ayaklarım kısa süreliğine yerden kesilmişti. Ayaklarım tekrardan zeminle buluştuğunda beni öldürecek gibi bakmasına anlam verememiştim. Onun yüzünden yaşanmıştı ya tüm bunlar! Bana niye öyle bakıyorsun beyinsiz herif! Az önce okuduğum gerçekler gözümün önünden geçtiğinde kendimi geri attım.

''Açsana şu kapıyı!'' Sesini dener gibi bütün gücüyle bana bağırdığında korkudan kendime gelmiştim bir anda. İçime kaçan iç sesim bile uyanmıştı. ''Ses tonunu mu ayarlıyorsun, ne böğürüyorsun öküz gibi?'' Göğsünden ittirdiğimde birkaç adım geriledi. O sırada Aykut araya girdi. Salağa bak! ''Bu kızı asistan diye yanına gönderdiğimde bunu mu kastetmiştim ben?'' Aykut kendini tutamayıp küfür etmeye başladığında dehşetle gözlerim ardına kadar açıldı.

''Ya ona zarar gelseydi? Nasıl yaparsın lan böyle bir şey? Başına bir şey gelseydi ailesine ne derdim, benim yüzümden beyinsiz herifin yanında işe girdi sonu da böyle oldu mu?''

Pırlanta/1 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin