P~9

535 51 11
                                    

Beynim sanki sekmeler açık kaldığı için donmuştu ve hiçbir şeye tepki veremiyordum. Sürücü koltuğunda oturan adama baktım yaşadığım şeylerin rüya olup olmadığını çözmeye çalışırken. Hayır, ben bir sabah uyanıp yaşadığım bütün şeylerin hayal ürünü olmasını diliyordum. Yılda iki kez gelen Aykut'u görme umuduyla sevinmeyi özlemiştim şimdiden çünkü ona daha fazla tahammül edemiyordum artık nedense. Alis, iyi  misin tatlım? Değilim iç  ses.

Aykut'un beyinsiz gibi davranmasına anlam vermemiştim. Belki de büyüdüğümüz gerçeğini göz  ardı ediyordum. Artık lisedeki çocukluk arkadaşım değildi, önceliği işi olan yetişkin bir adamdı. Cevat'ın yanında çalışmaya devam ettiğim sürece etrafımda daha çok insan eksilecekmiş gibi  geliyordu. Kendisine benzetiyordu beni de ruh hastası. Ay, Allah korusun, ya bir sabah uyanıp da onun gibi suratsız olursam? Kafamı dağıtmak bir tık işe yaramıştı. Kendimi toparlamam adına çantamı kurcalayarak telefonumu bulup çıkardım.

3 cevapsız çağrı

Yazısını görmüştüm fakat kim olduğuna bakmak için tıklayamadan tekrar ekrana arama kısmı çıktı. Beni bi salın lütfen. 'Abim' yazısında olmayan bir benimseyiş yatıyordu gizlice, kimsenin anlayamadığı biçimde. Abisiyle anlaşabilen insanlara imrenmişimdir her zaman. Kendisini bildi bileli hep dışarıda takılan, kendi çetesini kurup eve sadece uyumaya gelen bir abiden bahsediyorum. Abimle telefonda konuştuğumda en yakındaki binanın çatısından atlama isteğiyle yanıp tutuşuyordum. 'Neden şimdi aramıştı?' Sorusu değil de 'neden aramıştı' diye sordum kendime. Garipti, biliyorum farkındayım. Ayrıca Aykut'un babasının şirketinin olduğu şehirde üniversite okumama kesinlikle karşı çıktığı için daha çok bilenmiştim kendisine. Uyuz yaratık...

"Abi, ben aile evinde üniversite okumayacağım!"

"Kaydını bu üniversiteye yaptıracaksın ve anne babanın yanında okuyacaksın!"

"Çok istiyorsan sen oku o bölümü!"

"Başka seçim hakkın yok!"

"Hadi ya, sana akıl danışanda kabahat. Sıkıyorsa göndermeyin."

"Alis, uzatma. Bu kadar!"

"Ne bu kadar ya? Benim geleceğim söz konusu. İstemediğim bölümü okumayacağım. Ablam yurtdışında abi, ona nasıl izin verdin?"

"Ağzımı açtırma,  oraya Aykut için gittiğini bilmiyorum sanki!"

...

Anlayışlı bir abi benimle dertleşirdi, benim abimse beni anlar diye ödü kopuyordu. Sonuç olarak istediğimi yapmıştım ve bu da bana ağır sonuçlarla patlamıştı. Ekranı kaydırarak telefonu kulağıma götürdüm ve her zamanki gibi sustum. Çünkü ilk o konuşurdu.

"Alis..."

Ne kadar zaman olmuştu konuşmayalı? Belki bir ay ya da bir yıl. Açığı umurumda değildi, saymıyordum. "Efendim abi." Bakışlarım, tamamen unuttuğum Cevat'a kayarken yola baktığını gördüğümde takmamasına sevinerek önüme döndüm. Şimdi önünü almakta zorlandığı merakıyla salça olurdu konuşmama.

"Nasılsın?" Nasıl olayım, parasızlıktan sağı solu belli olmayan birisiyle belirsiz bir yere gidiyorum. Bir şeyleri çözeceğiz diye hapisten kaçma stratejileri geliştiriyoruz kendisiyle.

"İyi, her şey yolunda." Bana gurur yaptırıp parasız bıraktığınız için iyi değilim.

Konuşmayı hemen bitirmek ve daha az soru sorması adına henüz sormadığı bir soruyu da cevaplamıştım. Kim abisiyle böyle olmayı isterdi ki? Hayatı kararlarıma burnunu sokmadan önce düşünecektiniz; sen ve ablam. Şimdi kedi yavrusu gibi arayıp ağzımı ararsın işte. "Sevindim, paraya ihtiyacın var mı?" Para uğruna nelere katlandığımı bir bilsen?

Pırlanta/1 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin