P~39

259 21 40
                                    

Finale son bir bölüm

Pim Stones – Neon Lights


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


~••~

Zamanın akışı içinde saatlerin kıymetini bilemezken saniyeleri sayacağımı hesaba katmamıştım. Çarpışmanın etkisiyle bir süre zaman ve mekân algımı yitirmiştim. Gözlerim yavaş yavaş kendiliğinden açıldığında etrafı algılamaya çalışıyordum. Neler olmuştu? Neredeydim? Silinen hafızamın kendine gelmesine beklerken olduğum yerden kıpırdamak istedim fakat bütün vücuduma kilit vurulmuş gibiydi. Elimi zorlukla kaldırarak kemerimi çözdüm. Arabanın kapısını açarak ağır adımlarla dışarıya çıkarken ayaklarım vücudumu taşıyamadı. Öylece asfalta yığılırken çevredeki insanların dikkatini çekmeyi başarmıştım.

Arabasından inen genç bir kadın hızla yanıma koştuğunu gördüm. Eliyle nabzımı yokladığını hissetsem de tepki verecek durumda değildim. "Beni duyuyor musun?" Kadının telaşlı sesine karşılık göz kapaklarımı kaldırmaya çalıştım. Bulanık görüntünün arasında telefonla ambulansa haber verdiğini görmüştüm. Zamanım azalıyordu. Geri sayım benim için değildi, hak etmediği sonluğu yaşamaya mahkûm edilmiş Cevat Ufuk içindi. Adaletin peşinde olduğu için elimizden böyle kayıp gitmesine izin veremezdik. Kendimi dizginleyerek yerden destek aldım kendimi doğrultmak için. "Ne yapıyorsun? Hareket etmemen lazım." Kadın bana engel olmaya çalışsa da ayağa kalkmak için arabadan destek aldım. Çevredeki insanların korku dolu bakışlarının sebebi yüzüm olmalıydı. Çarpışmanın etkisiyle bir yere çarpmış olmalıyım. Ama umurumda değildi. Kafamı sağa çevirdim bana çarpan arabanın ne durumda olduğuna bakmak için. Fakat orada yoktu. Bana çarpıp kaçmış mıydı? Kafama üşüşen sorularla birlikte ters giden bir şeylerin olduğunun yeni farkına varıyordum. Aksayarak kadının yanından geçtim ve arabanın önüne geldim. Derya'nın elimden kaçmadan önce söylediği kelimeleri hatırlamaya çalışıyordum.

Onu kim ve ne için zorluyordu? Kulağımı polis ve ambulans arabasının siren sesleri doldururken omzumun üzerinden geriye baktım. Ezgi, Aykut'a haber vermiş olmalıydı. Tuzaktı... bu planı yapan her kimse Derya'ya ulaşacağımı biliyordu. Arabayla onun peşinden gitmem, başka bir arabanın bana çarpması... bilerek önceden tasarlanmış bir oyundu. Amaçları beni öldürmek değildi fakat neden bir yere kadar peşlerinden sürüklediler o zaman? Yaklaşmakta olan siren seslerine daha yeni çözüme kavuşturduğum olayın patlak vermesiyle düşüncelerim örtüştü. Ayağımın altındaki yerin silkelenmesine sebebiyet veren güçlü bir patlamanın etkisiyle kendimi yerde bulmuştum. Yüzüstü yere yatarken ellerimi kafamın üstüne götürdüm. İnsanların korku dolu çığlıklarını duyarken olduğum yerde yok olup gitmek istemiştim. Çünkü yardım edemeyişim bir kenara çaresiz bir şekilde yardıma muhtaç bir duruma düşmüştüm. Ellerimi kafamın üzerinde indirerek yavaşça ayağa kalktım. Çok da uzakta olmayan binadan çıkan dumanları izlerken gerçekliğe hiç bu kadar uzak olmamıştım. Ne korku ne de endişe... hiçbir şey hissetmiyordum. Bu patlamanın da olay örgüsüyle bir ilişkisi var mıydı? İçimdeki bir ses 'evet' diyordu. Peşlerinden gitmelerimi istemişlerdi, ardından da patlamayı görmemi istedikleri yerde bir araba benimkine çarpmıştı. Tesadüf değildi....

Pırlanta/1 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin