P~40 (FİNAL)

472 28 79
                                    


Bölüm şarkısı: Natasha Blume - Black Sea

Rauf & Faik - Can't buy me loving

~••~


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Esen rüzgârın beni üşüttüğü o çatı katında ürpermem artarken bacaklarımı kendime doğru çektim. Ömrümün sonuna kadar bu zaman aralığında, bu çatıda kalmayı teklif etselerdi hiç şüphesiz kabul ederdim. Ayağa kalkıp hayatımın geri kalan yarısını yaşamaya gücüm kalmamıştı. Havada asılı kalan veda sözcüklerimi ona iletmem imkansızdı bu saatten sonra. Çünkü onu kaybetmiştim, sonsuza kadar. Şimdi bir başkasını sevecek durumum da yoktu kalbimi koca bir mezarlığa çevirdiğim için. Gözlerimi sıkıca kapatmış bundan sonra olacakları hayal etmeye çalışıyordum. Güneş ışıkları tekrardan her tarafa saçılmaya başladığında olaylar da yavaştan başlayacaktı; muhtemelen katiller iletişim kurup Cevat'ı teslim edeceklerdi. Babaannesinin olduğu mezarlığa, onun yanına gömerlerdi. Cenazede annesinden uzak bir yerlerde durmam gerekecekti çünkü gözlerine yansıyan acıyı kaldıramazdım. Herkes gittikten sonra bir türlü edemediğim veda sözcüklerimi tekrar söylerdim Cevat'a. Belki dinlerdi kim bilir? Acaba Mine'yle karşılaşmış mıydı öteki tarafta? Onun da mezarını çiçeklerle süslerdim her ne kadar bu hareketimi 'geri zekalı' ca bulsa da.

Göğsümün üzerinde artan ağırlıkla birlikte olduğum yerden doğruldum nefes almaya çalışarak. Hayali bile beni nefessiz bırakırken yarın bunları canlı olarak yaşayacaktım. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Binanın sonuna doğru giderken parmaklarımın ucunda uzanan boşlukla bakışmaya başladım bir süre. Kendimi bırakmak istediğim boşluğa gözlerim dalmıştı. Boğuştuğum nefessizlik canımı yakacak türdendi. Her şeye son vermek istiyordum, tüm bu yaşananlara son vermek istiyordum.

"Kokunla buluşacağım zamanın mutluluğunu, her an yutulmaya hazır olduğum uçurumun korkusunda harcıyorum işte."

Tam da düşmek üzereyken elini uzatıp yakalamıştın beni o gece. İçimde bir gram bile korku yoktu söylediklerimin aksine. Çünkü ne zaman düşecek gibi olsam ya da düşsem beni yakalayan kişinin sen olduğunu biliyordum. Şimdi de öyle... bıraksam kendimi bu boşluğa, yakalar mısın beni? Ağlayamıyorum Cevat. Gözyaşlarımı biriktiriyorum dayanılmayacak acıların bulunduğu o gelecek için... Çünkü ne zaman işler çıkılmaz bir yolda girse kendimi bir boşluğa değil de yaşamaktan korktuğum gerçekliğin kollarına atlamamı sen öğrettin. Bu yüzden geri çekiliyorum.

Adımlarım geri geri giderken bakışlarımı saksıların olduğu yere çevirdim. Ara sıra şiddetlenen rüzgâr saçlarımı önüme siper ediyordu. Ondan geriye kalan tek hatıralar. Ya da sahip olduğu tek gerçek mi demeliydim. Yaşama sebebi olan vakalardan geriye kalan tek hatıralar. Ağır adımlarla üzerinde 'Hira'  yazan saksının önüne gelerek dizlerimin üzerine çöktüm. Parmaklarımın ucunu yeni yeni çiçek açan bitkinin üzerinde gezdirdim. Amacım bu değildi. Zihnimde dolaşan o sözcükleri tekrar tekrar düşünüyordum. Yüzeysel olan şeylere bakmam gerekiyordu, derinlere indikçe amacımdan sapıyordum. Parmaklarımı bitkinin gömülü olduğu toprağa daldırdım. Daha derinlere daldırarak aramaya devam ettim en sonunda parmaklarım yabancı bir cismin varlığını hissedinceye kadar. Dikkatlice onu bulunduğu yerden çıkardım. Toprağa bulaşmış kâğıt parçasını açsam da karanlık yüzünden okuyamıyordum. Titreyen ellerimle telefonumun ışığını açtım ve kâğıtta yazılanlara odaklandım.

Pırlanta/1 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin