P~13

434 37 1
                                    

Stromae - Quand C'est

Ne kadar korkunçtu bir insanın bu kadar kolaylıkla ölebilmesi?! Ne kadar kolaydı parmakları parmaklarının arasından kayarak hayatımızdan aniden ayrılması?! Tüm bunlar sadece zaman için kolaydı, bize uzak olan kişiler için kolaydı. Yokluğumuz alışılacak bir durumdu ve bu da bu kadar kolaydı. İnsan, güzel hatıralarla anılmak ister. Hatıralarsa güzel anılar ister. Kötü bir hatıra, korkunç bir kabustur. Fakat öyle bir kabus ki sadece karanlığı beklemez, güneşin ışıkları altında saklanarak tenimizi yakar.

Dizlerimin üzerinde otururken ağırlaşan bedenimi Cevat'a çevirdim. O da benim gibi dizlerinin üzerinde oturmuş kollarıyla tüm gücünü kullanarak ona sarılıyordu. Yarı baygın vücuduyla direnirken özür dilercesine ağlıyordu bu sefer. Kimden özür diliyordu? Bizden mi, ya ölüme ittiği hayallerinden mi?

"Geçti Hira, geçti."

Ben bile inanmıştım o güzel yalana. Ben de çok güzel yalan söylerdim fakat kendime. Bunu Hira'nın yapmasını istemiyordum o yüzden elimden geldiğince yardım edecektim ona. Cevat ayağa kalkarken ben de ayaklandım fakat dizlerimin titrediğini hissetmiştim. Onu uçurumun kenarından uzak bir yere oturttu. Saçlarını yüzünden geriye iterek gözlerine bakmasını sağladı. Sessizce ağlaması iç çekişlerine çevrilmişti.

"Beni, beni seviyor sanmıştım."

Galiba Erdem hakkında konuşuyordu. İnsanları bu hale getiren o katilin cezasını çekmesini istiyordum. İnsanların hayallerini kullanması korkunçtu.

"Hayır, seni sevmediğini biliyordun. Sadece seni kandırdı, o bu işi çok iyi yapar."

"Nereden biliyorsun?"

Avuçlarını gözlerine bastırırken sessizce onları izliyordum. İnsanlara yardım eden bu Cevat'ı sevmiştim. Merhamet kime yakışmazdı ki zaten?

"Çünkü beni de kandırdı.."

Sanki rüzgar bile durmuş gibiydi. Kulaklarımda o adamın sözcükleri dolaşırken unutacağımı sanmıyordum. Ya onu nasıl kandırmıştı? Ruhunu uçurumdan itip cismini mi yaşatarak kandırmıştı? Hayalinde nasıl canlandırmıştı ölümünü? Nasıl intihar etmişti? Onunla ilgili o kadar sorum vardı ki bir gün cevaplanmasını isterdim.

"Şimdi polisler gelecek, olayları hiç çekinmeden olduğu gibi anlat. Evine git ve asla bir daha onları bırakma."

Ellerini ellerinden çekerek ayaklanırken Hira'nın gözlerinde farklı bir korku yaratmıştı. Bu kadar çabuk alışmıştı işte ona.

"Sen de mi gidiyorsun?"

"Merak etme, tekrar buluşacağız. Hem de çok sık."

Yüzündeki gülümseme garip bir şekilde oturmuştu göğsümün üzerine. Normalde bile umursamaz görünse bile iş, birisinin hayatına geldiğinde hiç olmadığı kadar anlayışlı ve yardımsever birisi oluyordu. Galiba peşinden koştuğu insanlara aşıktı, sadece işine değil.

Cebinden çıkardığı küçük taşı Hira'nın avucuna bırakarak yumruk yaptı. "Onlar gelene kadar açma" dedi. Hira bir şey anlamasa da sadece kafasını salladı burnunu çekerek. Gözlerime kısa bir bakış attıktan sonra arabaya doğru ilerlemeye başladı.

"Onu da getir."

Hira'nın yüksek çıkarmaya çalıştığı sesinden sonra ona çevrilirken Cevat yürümeye devam ediyordu. Beni kastetmişti galiba. Yüzümdeki aptal sırıtmayla koşar adımla ona yetişmeye çalıştım her zaman ki gibi.

"Belki."

Dediği şeye kaşlarım çatılırken kendimi yolcu koltuğuna attım. Kemerimi de takarak arabayı hızla oradan uzaklaştırmasını izledim. Yine dönmüştü o eski haline. Birazdan laf sokmaya başlardı bile. Arabayı düz yoldan değil de ara yollardan kullanırken aniden durdurdu. Hafif öne giderek tekrar arkaya gittim ve eski konumumu aldım. Olduğumuz yerden ana yolun küçük bir kısmı gözüküyordu. İlk polis arabalarının seslerini duymuştum, peşinden kendileri geçip gitmiştiler. 

Pırlanta/1 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin