❅ Kırılmış Kum Saati | 9

4.5K 360 77
                                    

-9-

İSTANBUL

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İSTANBUL

"Bir el, yumuşak dokunuşlarla saçlarını okşuyordu. Yaklaştı ve saçlarının kokusunu içine çekip sevgiyle öptü. Başının üzerine koydu başını. Gözlerini araladığında karşısında sevgi dolu bakışlarıyla Azad duruyordu. 'Azad...' Gördüğüne inanmakta güçlük çekiyordu, bu gerçek olamazdı. 'Sen... Gerçek misin?'

'Ben gerçeğim Asmin. Sevgim, aşkım gerçek... Ya sen? Sen gerçek misin, sevgin gerçek mi?' O sevgi dolu bakışlar birdenbire öfke ve kin doldu. Adamın bakışlarında kabına sığamayan bir canavar yatıyordu."

Gözleri halâ kapalıydı, uzandığı koltukta sağa döndü. Zor bir ameliyattan çıkmıştı ve çok yorulmuştu. Odasındaki koltuğa biraz kıvrılıp dinlenmek isterken tembellik yapıp uykuya daldığının farkında değildi. Rüyasının kâbusa dönüştüğü an irkilerek uyandı. "Gerçek değilmiş..." diye fısıldadı yutkunarak. Nemlenen saç diplerine dokundu sıkıntıyla. Mümkün olmayacağını bildiği halde onun geldiğini sanmıştı bir an. Saçlarını okşayan, öpen oymuş gibi gelmişti. Bu onun hasta, ölü ruhunu anlık da olsa iyileştirip canlandırmıştı. Sonra bakışlarının kırgın, kızgın ve kinli bir hal alması... Bu ölümden de beter gelmişti. "Sen gerçek misin?" diye sormuştu adam. Ve öyle gerçekti ki... Asmin soluk soluğa kalmıştı.

"Yine onu mu gördün rüyanda?"

Çalışma masasını karıştıran arkadaşını ancak ses verdiğinde fark etmişti ve tekrar korktu. "Ödümü kopardın Merve!" Derin nefesler almaya çalıştı. "Ne işin var orada? Sinsi sinsi gelmeden iş yapamıyor musun sen?"

"Dün incelemen için sana verdiğim dosyayı geri almaya gelmiştim. Kapıyı çaldım, ses vermedin. Ben de daldım içeri."

"İyi halt ettin." Koltukta doğrulup toparlandı. Her şey öyle gerçekti ki, bir an o rüyanın büyüsüne kaptırmıştı kendini. O şefkatli bakışların suçlayıcı ve kızgın hale dönüşünü unutamıyordu. Kendini öyle aptal hissediyordu ki... Her şeyi tek bir hareketiyle mahvetmiş, yerle bir etmişti. Kendi hayatıyla birlikte başkalarınınkini de sonsuza dek karanlığa boğmuştu. Bunun vicdan azabıyla ve kalp sancısıyla sonsuza dek nasıl yaşayacaktı?

"Madem onsuz yapamıyorsun, o zaman ne halt etmeye halâ saklanıyorsun? Çık karşısına 'Ben yaşıyorum.' de."

Gözlerini devirerek arkadaşına baktı. "Aradan 14 yıl geçsin ve ben hiçbir şey olmamış gibi Azad'ın karşısına çıkıp 'Ce eee, ben yaşıyorum!' diyeyim öyle mi? Sen bu söylediğine inanıyor musun Merve?" Arkadaşı ne yazık ki her şeyi biraz fazla basite alıyordu. Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildi. Yıllar sonra onun karşısına geçip ben geldim, diyemezdi. Nitekim buna hakkı da yoktu. Onun bir yuvası, ailesi vardı. Her şeyden önce o artık Mardin sınırları içerisinde ölüydü.

"Ya, tamam kulağa biraz saçma gelebilir ama sonuçta o da seni unutamamış. Kendi ağzınla söylemiştin. Seni halâ seviyor..."

"Olabilir. Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Onun bir ailesi var artık, kendinden önce düşünmesi gereken çocukları var." Sonra birden bakışları boşluğa daldı, dolan gözleri içler acısı bakıyordu. Bildiği şeyleri tekrar hatırlamak hiç iyi gelmemişti. Solgun yeşil gözlerinden süzülüp çıkık elmacık kemiklerini istila eden yaşlara hakim olamadı. "Eğer kaçıp gitmeseydim onun karısı, çocuklarının annesi ben olabilirdim. Şimdiyse o şansımı kaybettim... Artık onun karşısına çıkıp hayatını alt üst etmeye hakkım yok. Yıllar önce bir seçim yaptım ve konu kapandı."

Kırılmış Kum SaatiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin