-6-
"Diri diri toprağa gömsünler sizi; tabutsuz, kefensiz... Çıkmaya çalışın ama çıkamayın. Nefes almaya gayret ederken burnunuzu istila eden topraklar genzinizi ölüm korkusuyla acımasızca doldursun. O an ölmeyin; fakat günbegün, usul usul öldürsün bu his sizi. Nefes alamayın, debelenin ama hiçbir faydası olmasın. Ne hissedersiniz?"
-Azad
MARDİN
GEÇMİŞ
Yemyeşil çayırda, sevdiğiyle baş başaydı. Hayattan çaldıkları nadir dakikaları aşkla yaşıyorlardı. Çocukluk aşkıydı onlar, sevdaları dillere destandı. Dizlerini başına koymuş kıza baktı uzun uzun, ipek saçlarını en nadide mücevhermiş gibi okşadı. "Asmin'im..."
"Azad'ım..." diye mırıldandı kız, içindeki endişeleri yutmaya çalışan bir hali vardı. Hayalleri gelmişti aklına; öyle uçuklardı ki... Hem okuyup doktor olacaktı, hem de sevdiği adamla evlenip onun çocuklarına annelik yapacaktı. Yaşına veriyordu bu imkânsızı isteyen şımarık, bencil hallerini. Böyle bir şeyin mümkünatı olamazdı ki. Azad izin verse büyükler ne derdi? Daha kendi babası bile "Okumayacaksın, kırıp dizini oturacaksın!" diye gürlerken Azad'dan böyle bir fedakârlığı nasıl beklerdi? Gerçi daha önce hiç böyle bir şeyi konuşmamışlardı ama... Cevap açık ve net değil miydi? Sevdiğinin vereceği cevap evet bile olsa büyükler hayır dedikten sonra konu kapanmıştı. Başını iyice gömdü Azad'ın bacaklarına.
"Senin bir şeyin yok değil mi?"
Kız "Yok, hayır..." dedi. Sustu. En konuşkan susmalarıydı bunlar. İç sesi konuşmaktan nefes alamasa bile dışarıdan ağzını bıçak açmazdı. Belki de bir hayaline veda etmesi gerekiyordu. Azad'dan vazgeçemeyeceğine göre... "Azad..."
"Efendim meleğim..."
Her şey dilinin ucuna kadar gelmişti. Bir anda tüm suskunluğunu bozup kalbindekileri anlatacaktı. Fakat yine sustu. Yutkundu ve sustu. "Seni seviyorum." dedi usulca. Başka ne diyebilirdi ki? Yavaşça eğilip saçlarını öpen sevdiğine baktı. Daha çocuklardı, belki bir gün Azad sıkılır, ondan yüz çevirirdi. Nice ziyan olmuş efsane aşkların kokusu vardı bu topraklarda. Çok sevip de kavuşamayan, kavuşup da birbirine yüz çeviren insanlar ne çoktu buralarda. Böyle bir şeyin başına geldiğini düşündüğünde midesine kramplar giriyordu. Sahi, o zaman ne yapardı Asmin? Üzerine kuma gelmesine, bir başka kadının Azad'a dokunmasına katlanabilir miydi? Bu düşünceler onu yiyip bitiriyordu. Her iki ihtimalde de onu ayakta tutacak bir mesleği olmalıydı. Onu ondan başka kimse düşünmeyecekti, herkes "Azad erkektir, yapar. Sen yerini bileceksin." diyecekti. Yaprağında solup gidecekti. Sevgi neydi ki insanların gözünde? Kalıcı olup olmadığını bile bilmezken... Bu kadar güven fazla değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
פרוזהGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...