-18-
Gök gürültülü sağanak yağışlıydı sevdiği adamın bakışları, o gözlere baktıkça üşüyordu Asmin. Artık onun için eski Asmin olmadığının farkındaydı. Azad'ın gözünde adi, yalancı, düzenbaz kadının tekiydi. Yıllarca onu kandırmıştı bir kere! Ötesi var mıydı, aldatmıştı işte. Şimdi ne yapsa değiştiremezdi geçmişi. O an yer yarılsaydı da yerin dibine girseydi, yine de Azad onu bir yalancı olarak görmeseydi keşke. Bu anın geleceğini hep hayalinde canlandırmıştı. Mümkün olmadığını bile bile düşünmüştü hep. Azad geliyordu, onu görüp sevinçten havalara uçuyordu. Ona sıkı sıkı sarılıp kollarına alıyor, odanın etrafında deli gibi döndürüyordu. Sevinçten çıldırıyordu. İkisinin de mutluluktan başları dönüyordu.
Ve bugün, imkânsız dediği şey gerçekleşmişti Asmin için. Sevdiği adam onun yaşadığını öğrenmişti. Ama hayallerindeki büyük buluşmadan eser yoktu. Adamın gözlerinde sevinç değil nefret görüyordu. Öfkeden alev almıştı Azad'ın yeşil bakışları.
Gözlerine inanmakta güçlük çektiği için birkaç adımda genç kadının yanında buldu kendini. Ona sıkı sıkı sarılmak için yanıp tutuşuyordu. Yüzünün her karesini deli gibi öpüp saçlarını koklamak istiyordu. Ona dokunmak istiyordu. Fakat o sadece gerçek olup olmadığını kontrol etmek için omzuna dokunmakla yetindi. "Gerçekten... Yaşıyorsun. İnanamıyorum!" Bir yanı mutluluktan ölmek üzereyken diğer yanı sinirden deliye dönmüştü. Duygu karmaşası yaşıyordu. O ilk şoku atlattığında kendini aptal yerine konmuş gibi hissetti. Ayakları iki adım gerilediğinde kendini odanın ortasında buldu. Bir yanında her şeyden fazla güvendiği babası, diğer yanında 14 yıldır her dakika yokluğundan kavrulduğu çocukluk aşkı... "Bunu bana nasıl yaptınız?" O an söyleyebileceği tek cümle buydu. Hayal kırıklıkları kalbine batıyor, acıtıyordu. Canından çok sevdiği babası ve onsuz yaşayamam dediği aşkı, yıllardır mutsuzluğuna sebep olan bir yalanın başrolüydü. Buna inanmak istemedi. Karşısında duran iki insan, ona bunu yapamazdı. Babası, her geçen gün Asmin diye diye yanıp kavrulduğunu, küllerinden doğmaya çalıştığını fakat başaramadığını göre göre onu kandırmış olamazdı. Hele Asmin... Sevdiği adamın bir yerlerde onun yokluğunu çektiğini biliyor olmalıydı. Buna rağmen Azad'ı bırakıp gidemez, yaşadığı halde bu ölüm oyununu oynayamazdı. Kendinden bile fazla güvendiği bu iki insan, aynı zamanda onun güven duygusunu öldüren iki katil... Yo, yo hayır! Bu olamazdı.
Gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Genç adama söyleyebileceği tek söz yoktu. Çok haklıydı çünkü. Seven insan sevdiğinden bir şey saklamazdı, onun arkasından iş çevirmezdi. Başını öne eğdi, kabahatini bilip cezasına razı oldu. Belki de cezası, sonsuza dek Azad'ı kaybetmekti.
Hem babasından hem de Asmin'den cevap gelmeyince "Nasıl yaptınız?" diye kükredi tekrar. Bu defa sesi yırtıcı bir aslan gibi çıkıyordu. Etine sivri bir diken batırılmışçasına acı çeken, ağlamaklı bir ses tonu hâkimdi. Yaşadığı şok anını ölse dahi unutamazdı. Öyle bir acıydı ki bu, sıradan bir kalp sancısı gibi değildi. Midesinden yukarı bir sıvı tırmanıyor, onu boğmak istercesine genzine baskı yapıyor gibiydi. Gözyaşları hem yanaklarına, hem de kalbine akıyordu. Ama ne yazık ki o gözyaşları yaşadığı hayal kırıklıklarını, sevdiği insanların ona oynadığı onunun kirini temizleyemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
Narrativa generaleGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...