-35-
Elindeki telefona bakarak duraksadı genç adam. Son arayışında da hattın meşgule düşmesi üzerine iyice meraklanmıştı. Tamam, Asmin meşgul bir insandı, bunu kabul ediyordu. Ama daha önceleri mutlaka aramalarına dönerdi. Nesi vardı? Yine Azad'la durumlar kötü mü gidiyordu? İçine mi kapanmıştı Asmin? Merak ediyordu, hastaneye gitmeyi düşündü fakat son anda vazgeçti. Her gün gidip tepesinde dikilemezdi. Onun gözetmeni değildi sonuçta. O an Caner'in aklına dayısı geliverdi. Asmin uzaktan da olsa Berk'in tedavisiyle ilgileniyor, onun iyileşmesine ön ayak oluyordu. Bu sebepten mutlaka dayısıyla görüşmüş olmalıydılar.
Kırık beyaz zeminli koridorda yürüyerek Galip'in odasına vardı. Kapıyı çaldığında ses soluk çıkmamıştı. "Bugün herkesin nesi var böyle?" diye söylenerek içeri girdiğinde dayısını odasında göremedi. Hayret! Hâlbuki günlerdir bu odadan çıkmamıştı. İşlerini bile bu odadan halleder olmuş, kendini dış dünyaya kapatmıştı. Şimdi başka nerede olabilirdi ki? Caner etrafa bakınarak "Dayı!" diye seslendiyse de hiçbir cevap alamadı. Çalışma odasındaki küçük kapılı bölmede olsaydı mutlaka duyar, cevap verirdi. İçeri girdiğinde Galip'in bundan hoşlanmayacağını düşünse de geri adım atmadı. Adamın çalışma masası daha önce görmediği kadar dağınıktı. Biraz incelediğinde şaşkına döndü. Karışıklığı oluşturan şeyler tamamıyla Asmin'le ilgiliydi. Onun fotoğrafları, onun isminin geçtiği dosyalar, raporlar, onunla ilgili bilgiler... Ne demekti bu şimdi? Anlaşılan dayısı Asmin'i araştırıyordu, sıkı takipte olduğu her halinden belliydi. Peki, ama neden? Sadece ondan hoşlandığı için olamazdı değil mi? Arkasından odaya giren Galip, tüm sorularını yanıtlayabilecek tek kişiydi. Merak taşan bakışlarını adama çevirdi. "Dayı?"
"Efendim."
Adamın yüzündeki o rahat ve sakin ifadeye rağmen halâ soru dolu bakışlarını onun üzerinde gezdirmeye devam ediyordu. "Dayı, masandaki şeyler..." Bir an kafası karıştı. Gördüklerini nasıl ifade edeceğini bilemez haldeydi. Kafasını toparladıktan sonra "Asmin'i neden araştırıyorsun?" diye sordu. Bu çok saçma değil miydi? Birinin hoşlandığı insanı araştırıp onun hakkında her şeyi öğrenmek istemesi... Kendisine halâ ifadesiz bakan dayısını pür dikkat izledi. Cevap vermeye niyetli görünmüyordu. "Bunun bir açıklaması var değil mi?"
"Elbette var. Sadece seni ilgilendirmiyor, hepsi bu."
"Ne demek ilgilendirmiyor?"
"Caner, seninle alakalı olmayan şeylere burnunu sokma. Yoksa zarar görürsün ve ben bunu hiç istemem."
"Mafyaya bulaşmışsın gibi davranmayı keser misin? Alt tarafı şu saçma dosyaların sebebini sordum! Asmin'i sevdiğini biliyorum, ama insanlar sevdiği her kişiyi araştırmazlar. Bu çok saçma değil mi?"
"Sana son kez söylüyorum Caner, bu işe burnunu sokma. İçinde bulunduğumuz durum, yalnızca Asmin'e olan duygularımdan ibaret değil. Bu kadar basit değil. Her şey yeterince karışık, bir de sen girme işin içine." Yeğeninin zarar görmesi onu korkutuyordu. Bunun ihtimali bile tüylerini diken diken ederken o büyümüş ve karşısına geçip kendisinden hesap sorar olmuştu. Onun haddinden fazla şeyler bilmesi tehlikeliydi. Fazladan her bilgi, onun için hayati tehlike taşıyordu. Gayet sakin ama otoriter bir ses tonuyla "Şimdi odamdan çıkabilirsin." dedi adam.
"Umarım Asmin'in ortadan kaybolmasıyla alakan yoktur dayı."
"Ortadan kaybolması mı?"
"Bugün hiçbir şekilde aramalarıma yanıt vermedi."
Rahatlamış bir yüz ifadesiyle "İşleri vardır." dedi ve endişeyle aldığı nefesi geri verdi. Her saniye bu korkuyla yaşamak iğrenç bir duyguydu. Abdülhan Ağa'nın bir sonraki adımını eli kolu bağlı beklemek... Bu korkunçtu. Acaba önce hangisine zarar verecekti? Berk mi, Caner mi yoksa Asmin mi? "Öyle bir anlattın ki, haftalardır haber alamıyormuşsun gibi geldi. Ne olmuş yani? Ameliyatları falan vardır, başı kalabalıktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
Fiksi UmumGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...