-29-
Kalbi öyle hızlı atıyordu ki, hoyrat sesi kulaklarında çınlıyordu. "Sen..." Bir şeyler söylemek istedi fakat gevelemekten öteye gidemedi. Tüm vücudu felç olmuş gibiydi.
"Buraya nasıl geldim, seni nasıl buldum değil mi?"
Kadının sesinde kinayeli bir ton hâkim değildi. Aksine, aldatıldığını öğrenen bir kadına göre fazla sakin ve anlayışlıydı. Asmin'i korkutan da buydu ya zaten. "Hiçbir şey sandığın gibi değil. Biz Azad'la sandığın tarzda bir ilişki yaşamadık."
"Bana açıklama yapmak zorunda değilsin Asmin. Kocam da sen de kötü insanlar değilsiniz, bunu biliyorum. Azad'la da her şeyi bile bile evlendim ben. Sandığın gibi buraya pislik çıkarmaya da gelmedim."
"Hayır, ben öyle düşünmedim." Üzerindeki şoku biraz olsun atlatmıştı, artık sakince konuşabiliyordu. "Bak Zühre, seni çok tanımam. Ama pislik çıkaracak birine benzemiyorsun. Şuan beni burada görmek seni çok üzdü, bunun da farkındayım ama biz-"
"Ben her şeyi biliyorum Asmin, boşuna kendini yorma. Kadın bilir, hisseder her zaman. Nitekim Azad saklamadı da hiçbir zaman. Hep seni sevdi, evlendiğimiz ilk günden beri bu böyle oldu. Ama buraya gelişim... Yani seninle karşılaşmayı ummuyordum ama..." Biran cümlelerinin devamını getiremez olmuştu. Konuşamayacağını hissetse de tüm gücünü toplayıp devam etmeye karar verdi. "Buraya sana yalvarmaya geldim. Bak, neredeyse 8 yıl Azad'a kadınlık ettim. Ona adadım kendimi. Her şeyden önce bizim çocuklarımız var. Kendimi düşünüyorsam ne olayım. Ama onun peşini bırak Asmin, zar zor toparladığım yuvamı yıkma. Çünkü biliyorum ki, Azad seni görünce her şeyi unutur. Çocuklarını..."
"Zühre, buna izin vermem. Biliyorsun. Konuşmanın başında da dediğim gibi, senin için bir tehlike teşkil etmiyorum."
"Lütfen, sözümü kesme." diye durdurdu Asmin'i. Şuan ne kadar saçma bir durumun içinde olduğunu fark etti ve buna gülmemek için kendini zor tuttu. Kocasının çocukluk aşkını karşısına almış kırk yıllık ahbap gibi konuşuyordu. Başka çaresi var mıydı? Elbette yoktu. İyilikle olmazsa hiç olacağı yoktu çünkü. Asmin'in yaşıyor olduğu gerçeği onu yeterince şaşırtmışken ağzından çıkanları kontrol edebilmesi güçtü. "Senin yoluna taş koyacak değilim. Söyleyeceklerimi tehdit olarak da algılama ama bunu söylemek zorundayım. Ailemin dağılmasını istemiyorum Asmin, beni anlamanı bekliyorum. Eğer sen Azad'ı yuvasına, çocuklarına geri gönderirsen, onu bize bağışlarsan seni gördüğümü unuturum. Adını dahi unuturum, inan bana! Sadece bir cümle duymak istiyorum senden."
Karşısında konuşan kadın ne kadar kibar olursa olsun, bu öyle onur kırıcı bir durumdu ki... Kendini yuva bozan kadın pozisyonunda hissetmesine sebep olmuştu. Öte yandan Zühre'ye de kızamıyordu. O yalnızca ailesini bir araya toplamaya çalışan bir kadındı. Bugün dışında hayatı boyunca Mardin toprakları dışında hiçbir yere ayak basmamış, oraya ait bir kadındı. "Buraya kadar boşuna zahmet etmişsin." dedi soğuk bir sesle. "Benim niyetim sizi ayırmak olmadı hiç. Birbirimize dürüst olalım, eğer isteseydim bunu yapardım ama aklımdan dahi geçmedi. Azad'ın yeri çocuklarının yanı Zühre, sen gelmeseydin de bu böyle olacaktı zaten. İçin rahat olsun."
Sessizce ayağa kalktı kadın. Minnet dolu gözlerle "Allah senden razı olsun." dedi ve usulca odadan çıkıp gitti. Her şeyin yoluna girmesi için uğraşıyorsa bu kesinlikle kendisi için değil, yalnızca çocuklarının iyiliği içindi. Kendini düşünmeyi unutalı çok olmuştu. Artık kendi için yaşamıyordu ki. Düşündüğü, endişelendiği tek şey çocuklarının mutluluğu ve geleceğiydi. Birbirine âşık olmayan iki insanın evliliğiyle bu ne kadar mümkün olurdu bilmiyordu. Ama o bir anneydi, çocukları için gerekirse herkese yalvarabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
Ficção GeralGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...