-12-
MARDİN
Hızlı adımlarla konağın merdivenlerinden aşağı inerken karısı Dilşên Hanımın balkondan bağırışlarını duymuyor gibiydi.
"Ağam, nereye bu saatte? Ağam!"
"İçeri gir Dilşên Kadın!" Bir açıklama bile yapmadan kapının önünde kendisini bekleyen arabaya bindi. Deli gibi endişeliydi, korkuyordu. Telefonda duyduğu son şey Asmin'in yardım çığlığıydı. Sonrasında ne olduğuna dair en ufak bir fikri olmaması yaşlı adamı deli ediyordu. O an alelacele polisi aramıştı ama bir daha Asmin telefonunu hiç açmamıştı. Bir kez bile. Bilal Ağa deli gibi korkuyordu. Yıllarca onu kızı gibi sevmiş, değer vermişti. Onun canı için kendi itibarını ortaya koymuştu, her şeyini tehlikeye atmıştı. Şimdiyse başı beladayken elleri kolları bağlıydı! Sinirini şoförden çıkarırcasına gürledi. "Hızlı sür şu arabayı!"
"Tamam Ağam."
Biricik oğlu Azad'ı benzersiz bir sevgiyle seven tek kadın, Asmin... Onu hiçbir zaman bu kadar üzmek istememişti. Elinde olsaydı, düğünlerini kendi elleriyle yapardı ama... Ama olmamıştı. İki sevdalı kalp, birbirinden uzakta yarım yamalak atmak zorunda kalmıştı. Kendi kendini teselli edercesine "Sen... Yaşayacaksın." diye mırıldandı.
"Bir şey mi dedin Ağam?"
"Hayır, hızlı sür!"
GEÇMİŞ
Kapının önünde duraksadı ve kendisine bakan kıza sevgiyle sarıldı. "Ben gelene kadar kendine dikkat et, derslerine de iyi çalış."
"Tamam, Bilal Baba..." Çekinir gibi olsa da "Şey... Bir dahaki gelişinde Azad'ın parfümünden getirir misin?" demeyi başardı.
Merakına yenik düşmüş bir şekilde "Kızım ne yapıyorsun sen bu parfümleri, içiyor musun?" diye sordu. "Sıkma demiyorum, sık ama astım hastasısın. Çok abartma. Hem her geldiğimde getiriyorum, bu defa ne çabuk bitti?" Kız cevap vermeyince "İyi, tamam getiririm." diyerek konuyu kapattı.
Yaşlı adamı uğurladıktan sonra odasına girdi bitkin bir halde. Günün yorgunluğunu uyuyarak üzerinden atabilecekti. Fakat ondan önce yapması gereken bir şey vardı. Komodinin üzerinden parfümü aldı ve tüm odaya sıktı. Onun parfümü. Asmin için aşkın kokusu Azad'ın parfümüydü. Terki diyar eylemişti sevdiği adamın yurdunu, şimdiyse elinde kalan sadece birkaç fotoğraf, yaşanan güzel anılar ve bu parfümdü. Odadaki yoğun kokuyu ciğerlerine çektikten sonra yatağa uzandı ve nasıl olduğunu anlamadan uyuyakaldığında gözlerinin önüne onun buğday teni ve capcanlı, ışıltılı bakan yeşilleri geliverdi. Yine eskisi gibi kendisine aşkla bakıyordu o gözler, bir çizgi haline gelmiş dudakları kıvrılmıştı. Sevgiyle gülümsemişti Asmin'e.
İSTANBUL
GÜNÜMÜZ
Yatakta başını çevirdiğinde Azad'ın kokusu yanı başındaydı. Gözlerini açtığındaysa hastanede olduğunun ayrımına vardı. Burası az önceki gibi Azad'ının kokusu kokmuyordu. Soğuk, basık ve fazla hijyenik bir koku hakimdi odada. Dudaklarını araladığında bu mide bulandırıcı koku genzini yaktı. Yanında tanıdık iki ses birbiriyle konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
General FictionGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...