-10-
MARDİN
GEÇMİŞ
Kapının önünde volta atan adamı izledikten bir süre sonra o da tıpkı konağın kâhyası gibi ellerini arkasında birleştirip bir o yana bir bu yana yürümeye başladı. Adamın bunu neden yaptığını hiç bilmiyordu, fakat hoşuna gitmişti. Babası gelip "Azad ne yapıyorsun burada? Ayak altında dolaşma, odana git." diyene kadar volta atmaya devam etti çocuk.
"Bana ne, ben de bebeği göreceğim."
"Nesini göreceksin oğlum, bebek işte. Kalabalık yapma, hadi odana."
"Hayır diyorum sana, ben de görmek istiyorum!"
Oğluna söz geçirmek çok zordu. Henüz 7 yaşındaydı fakat kişiliği, karakteri çabuk oturmuş bir çocuktu. Her söyleneni yapmıyor, mantık çerçevesinde hak verdiği sözleri dinliyordu. Fazla üzerine gitmek istemedi Bilal Ağa, yakın arkadaşı Hasan Efendinin yanına geçti. "Ne oldu Hasan?"
"Ağam, valla bilmiyorum ki. İçeriden sesler kesildi, bir haber de yok. Korkmaya başladım."
"Korkulacak ne var bunda? Şimdi çıkarlar."
Yıllardır isteyip de kavuşamadıkları bebeğe sahip olmak üzereydi, nasıl korkmazdı? Bir aksilik çıkacak, başına bir şey gelecek diye aklı çıkıyordu. Bu bebek onlara Allah'ın geç de olsa bahşettiği bir armağandı. Ebe kadın dışarı çıktığında elinde küçük battaniyeye sarılı bir bebek vardı. "Müjdeler olsun Hasan Efendi, güzeller güzeli bir kızın oldu. Pembe pembe yanakları var maşallah... İçeride kızlar seve seve bitiremediler, ondan geciktik."
Bebeğini kucağına aldığında her şeyi unuttu adam. Gözlerini o minik, güzel şeyden ayırmadan sordu. "Her şey yolunda değil mi? Amine..."
"İyi çok şükür, her şey yolunda..."
Bakmalara doyamadı adam. Kocaman gözleriyle ona bakıyordu minik yavrusu. "Kızım... Canım..." Bağrına bastı onu, kokusunu içine çekti. Bu bebek kokusuna yıllarca hasret kalmıştı. "Sen bizim çiçeğimizsin, Asmin'imizsin. Bundan sonra senin adın Asmin."
Merakla babasına döndü Azad. "Asmin ne demek ki?"
"Dağ çiçeği demek." Oğlunun önüne eğilip "Oldu mu, için rahatladı mı? Şimdi odana gidecek misin?" diye sordu sakince. Öte yandan kendi kendine "Allah'ım, neden bana da diğerleri gibi uysal, söz dinleyen bir evlat vermedin?" diye tatlı tatlı sitem ediyordu. Çok meraklı ve başına buyruktu Azad. Daha bu yaşında konaktaki herkese kök söktürüyordu.
Şimdi de "Hayır, bebeği göreceğim." diye tutturdu çocuk. Israrla yeni doğan bebeği görmek için çırpınıyordu.
"Gördün ya işte!"
"Hayır, görmedim!" Kâhyaya döndü ve "Hasan Efendi, bebeği kucağıma almak istiyorum." dedi.
Güldü Hasan Efendi. "Olmaz Ağam, düşürürsün." diye uyardıysa da dinletemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
Narrativa generaleGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...