-20-
"Bazen, acı en derinlerine akarken en derin aşkı da yaşarsın aynı zamanda. Bu yüzden susarsın, ebediyete kadar gitmeyeceğini bilsen de susarsın."
-Asmin
Suyun üzerinde bir süre sırt üstü yattı ve o sessizliğin, dinginliğin tadını çıkarmaya çalıştı. Ama ne mümkündü, gözlerini kapadığı her saniye Azad'ın suçlayıcı bakışları üzerindeydi sanki. Onun hırslı yeşil gözleri şimşek gibi çakıyordu. Ve haklı olarak ondan hesap soruyordu Azad. Pozisyon alıp hırsla kulaç atmaya başladı. Her saniye o sözler çınlıyordu kulaklarında, engel olamıyordu.
"Sana gelince..."
"Kalbimde büyüttüğüm kadar değilmişsin, onu anladım."
O anı hatırladıkça daha hırslı yüzmeye başladı. Kolları yerinden kopana kadar debelendi. Derin bir nefes alıp suya daldığında nabzı kulaklarının dibinde atıyor gibiydi.
"İşte şimdi... Şimdi seni kalbimde öldürdüm Asmin. ŞİMDİ ÖLDÜN SEN BENDE."
Boğuluyormuş gibi hissederken hızla başını kaldırıp yavaş yavaş yüzmeye başladı. Sadece ayakları suda kalmış bir biçimde havuz kenarına oturduğunda kanlanmış gözlerinden yaşlar süzülüyor, havuz suyuyla karışıp gidiyordu. Derin nefesler almaya çalışırken hıçkırıklarına mani olamadı. Bağıra bağıra ağlamaya başladı. İçindeki birikmiş tüm öfke, sinir, üzüntü ve çaresizliği akıtırcasına bağırdı ağlarken. Kendine kızgındı, bunu Azad'a yapmaması gerektiğini iyi biliyordu. Tüm bunlara rağmen yapmıştı işte. Üzgündü, içinde bulunduğu durum için üzgün kelimesi yeterli olmuyordu. Sevdiği adamın gözünde bir hiçten farksızdı artık. Çaresizdi, çünkü geçmişe dönse yine yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Ve tüm bunları Azad'a anlatamamak, anlatmaya çalıştığında dilinin lâl olması... İtiraf etmeliydi ki, ne kadar güçlü bir insan olursa olsun bunlar ona bile çok ağır geliyordu.
Uğur'dan aldığı bilgiyle kendini yüzme havuzunun önünde bulmuştu. Tam duvara yaslanıp genç kıza "İşte yine buldum seni. Sanırım artık sana verici yerleştirdiğimi falan düşüneceksin ama yerleştirmedim, gerçekten." demişti ki, kızın inanılmaz üzgün olduğunu fark etti. İlk defa onu ağlarken görüyordu. "Asmin! Ne oldu, iyi misin?"
Onun varlığını fark ettiğinde kızgın bir ifadeyle "Senin ne işin var burada? Niye geldin yine?" diye söylendi. Aslında kızdığı kişi Caner değil, kendisiydi. Tek başına olduğunu düşünerek içini dökercesine ağlamıştı. İnsanlara bu yönünü göstermeyi, zayıf karakterli biri gibi görünmeyi hiçbir zaman istememişti.
"Ben... Sadece-"
"Git başımdan Caner, seni hiç çekemeyeceğim."
"Ya, tamam." Asmin'i öyle görmenin şaşkınlığını üzerinden atamamış bir biçimde olduğu yerde kalakaldı. Şezlonglardan birinin üzerinden havlu alıp genç kadının vücuduna sardı. "Üşütüp hasta olabilirsin." Karşısına diz çöküp oturdu. "Neler oluyor Asmin? Tamam, bak belki uzun zamandır tanışmıyoruz ama ben seni daha önce hiç bu kadar kötü görmemiştim. Her zaman dimdik, güçlü bir kadın modeli gibisin sen. Şimdi ne oldu, niye dağıldın böyle?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılmış Kum Saati
Narrativa generaleGERÇEK BİR HAYAT HİKÂYESİNDEN UYARLANMIŞTIR. "Kefenime sarılı umutlarım vardı benim..." Kusurlu topraklara hapsolmak var bir de. Öte tarafta dönüşü olmayan bir bilet kesmek var aydınlığa. Ben seçimimi yaptım, kaçtım... Ve k...