Işığım yanar yanmaz odamdaki seyyar zil de çaldı. (Hani istenilen yere takılan zil düğmesiyle, pille çalışan taşınabilen zil. Telsiz gibi.) Bu tabiki perdeni aç demekti. Perdeyi tamamen çektim ve camı açtım. Tam karşımdaki cam onun odasıydı. Sandalyesini camının önüne çekip yazı tahtasını ve kalemini aldı. Biliyorum telefon icat edileli çok oldu evet. Bu sadece çocukluğumuzdan kalma ve vazgeçmek istemediğimiz bir alışkanlıktı.
FLASHBACK
Evlerine gittiğimizde kıvırcığın annesi kolunu temizledi. ‘’Hadi gel Daphnie sana odamı göstereyim.’’ Elimden tutup beni tahta merdivenlerden yukarı çıkardı. Odasında süperman’li çarşafı olan bir yatak, ev şeklinde raf ve korsanlı gece lambası ile perdesi vardı. Yerdeki minik tabureyi aldım üstüne çıkıp kenara kaydım perdeyi kaldırdım. ‘’Gelsene marul.’’ O da tabureye çıktı. Karşıdaki evin tam karşıdaki penceresini işaret ettim. ‘’Orası da benim odam.’’
Eve gelince odama çıktım. Bir süre dışardan gelen tuhaf sesi dinledim. Odamdaki sandalyelerden birini camın altına taşıdım. Perdeyi açınca camda elindeki kaşıkla diğer elindeki metal kutuya vuran Harry’yi gördüm. Ona el sallayınca o da elindekileri bırakıp el salladı. Sonra bir süreliğine kayboldu ve elinde kocaman bir kâğıtla geri döndü. Kâğıdı bana çevirdi. Üzerindeki yazıyı heceleyerek okudum. ‘’Mer-ha-ba.’’
Bir şeyler yazıp tahtayı çevirdi.
‘’Bana kızdın mı?’’ Tahtamı alıp cevabımı yazdım. Neden bahsettiğini biliyordum.
‘’Hayır. Sadece bir kez olacağına söz verdin.’’
‘’Sadece bir kez.’’ Dedi masumca gülümseyerek. Başımı salladım. Tekrar bir şey yazdım ve tahtayı ona çevirdim. ‘’Uykum var, yarın sabah görüşürüz.’’ Kaşlarını çattı ve kollarını iki yana açtı. Ağzını oynatarak ‘’Hayır!’’ dedi. Bende ağzımı oynatarak ve ellerimi açarak ‘’Neden?’’ diye sordum. Tahtasına bir şeyler yazıp bana çevirdi. ‘’Bana yardım etmek zorundasın, yarın ne giymeliyim?’’ gözlerimi devirip tahtama cevabımı yazıp ona çevirdim. ‘’Tanrım! Ergen bir kız gibi davranıyorsun!’’ ellerini birleştirip yalvarır hareketle ağzını oynatarak ‘’Lütfen, lütfen…’’ diye yalvardı. Başımı tamam anlamında salladım. Bir şey giyip göstermesine hiç gerek yoktu aslında aklımda beyaz gömleği ve siyah pantolonu vardı. Ama o yine de pencerenin başından kalktı ve dolabına gitti. Elinde iki askıyla geri geldi birinde beyaz tişörtüyle siyah ceketi diğerinde beyaz gömleğiyle siyah pantolonu asılıydı. Tüm dişlerini göstererek sırıttı ve öylece kaldı. Sevimli!
Aslında ikisi de ona çok yakışıyordu bir süre düşündüm ama karar veremeyince bilmiyorum anlamında dudağımı sarkıtıp ellerimi iki yanımda açtım. 1 dk anlamında parmağını gösterdi ve camın önünden çekildi.
Birkaç dk sonra beyaz gömleğiyle ve siyah pantolonuyla geri döndü, Micheal Jackson gibi etrafında dönüp gözlerini kıstı, elini silah yapıp bana ateş etti ve işaret parmağına üfledi. Güldüm ve tahtayı elime aldım. ‘’Diğeri?’’ tekrar camın önünden çekildi. Beyaz tişörtü ve siyah ceketiyle geri döndü. Ceketinin yakalarından tutup hafifçe kaldırdı ve etrafında döndü. Bana doğru yan şekilde durunca sırıtıp göz kırptı ve elini yumruk yapıp öptükten sonra öpücüğü bana fırlatırmış gibi yaptı. Bende ona uyup öpücüğü havada yakaladım.
Sonunda bana döndü ve ellerini iki yanda açtı, dudaklarını oynatarak ‘’Hangisi?’’ diye sordu. Tahtayı ona çevirdim. ‘’Seçenekler sadece bunlar mı?’’ yüzümü beğenmemiş gibi buruşturdum. Gözlerini devirip tahtasını aldı, bir şeyler yazdı ve bıkkın bir bakışla bana çevirdi. ‘’Beni kandıramazsın bebeğim, bu ikisi senin favorin.’’ Gülüp onu sessizce alkışladım. Bir kolunu arkasına diğerini de önünde tutup selam verdi. Tahtaya ‘’Bu.’’ Yazıp ona çevirdim. Kollarını kocaman açıp ağzını oynattı. ‘’Seni seviyorum!’’ zıplayarak tuhaf tuhaf dans etmeye başlayınca güldüm. ‘’Pekâlâ, şimdi izin ver de biraz uyuyayım marul.’’ Tahtayı ona çevirdiğimde gülümsedi. Ona marul demem hem hala benim hem de onun hoşuna gidiyordu. Tahtasına bir kalp çizip bana gösterdi. Bende aynı şekilde yanıtladım. Camın önünden kalkmamı bekledi. Perdeleri hiç çekmezdik. Bu yüzden sadece el sallayıp pijamalarımı giymek için paravanımın arkasına geçtim…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)
RomanceFLASHBACK Saçları çok güzeldi, çok kıvırcıktı. Bir buklesini parmağıma doladım. ‘’Senin saçların neden marul gibi?’’ dudağını sarkıtıp başını önüne eğdi ‘’Bilmiyorum.’’ Ona sarıldım. ‘’Üzülme ben çok beğendim.’’ Güldü. Sarı uzun saçlarıma dokundu. ‘...