6. Bölüm

7.9K 279 44
                                    

Merhabaaa :)) Bu bölüm pek işime sinmedi aslında ama sizi daha fazla bekletmek istemedim :/ Bu arada kitabın kapk resmi multimedya da var, görünmediği için ekliyeyim dedim :)  Multimedyadaki şarkıyla okuyabilirsinizzz ^-^ Vote'layın lütfennn emeğe saygııı <3

Geometri kitabımın sayfalarını çevirip sıkıntıyla ve saatlerdir aynı pozisyonda oturmanın rahatsızlığıyla gerindim. Gözlerimi ovuşturup telefonumun saatine baktım sekiz oluyordu. Kıvırcığı ve neler olduğunu merak ediyordum. Ki odamın kapısı vurulup açıldı.

‘’Harry.’’ Dedim şaşkınlıkla. Kalkıp ona sarıldım. ‘’Daphnie.’’ Dedi bana ağzı kulaklarında bakarken. Devam et manasında başımı salladım.

‘’Onu öptüm!’’ tamam bunu bekliyordum ama… Bu kadar çabuk değil.

‘’Ah, güzel.’’ Amaris’ten başka öptüğü -ya da yaptığı her neyse umurumda değil – o kadar kız varken neden onu öpmesinden bu kadar nefret ettiğimi anlayamamıştım ama şu an Amaris’i parçalara ayırmak istediğimi söylememe izin verin. Tepki vermemi beklediğinin farkındaydım.

‘’Nasıldı?’’ diye sordum. Gerçekten merak etmiyordum ve bunu kendine saklamak istediğini söylerse de kesinlikle bozulmayacaktım.

‘’Harikaydı… Hayatım boyunca o an kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Bunun ikimizin de ilk öpücüklerimiz olmasını o kadar isterdim ki.’’ İşte bu acıttı. Zorlukla gülümsedim.

‘’Yani şimdi çıkıyorsunuz sanırım.’’ Diye mırıldandım umutsuzca. ‘’Evet!’’ beni kucağına alıp çevirdi. Yere bıraktığında bu saçma durumdan bir çıkış yolu bulmak adına saate baktım.  ‘’Üzgünüm marul ilacımı içmem gerek biliyorsun beni uyutacak.’’ Şu an o ilacı hiç sevmediğim kadar seviyordum.

‘’Ah evet, yarın görüşürüz Daph. İyi uykular.’’ Başımın üstünden öpüp gülümsemesini hiç bozmadan kapıdan çıktı. Masanın üstündeki ilacı alıp ağzıma attım ve suyla içtim. Işıkları kapattım ve yatağıma yattım.

Bu acıtmıştı çünkü onun Amaris’le değiştirmek istediği ilk öpücüğü bana aitti.

FLASHBACK

Çimenlerin üstünde otururken gülerek karşımızdaki mutlu çifti izliyorduk. Çocuk kıza bir gül uzattı ve ona ne kadar güzel olduğunu söyledi.

Marul kıkırdayarak gülerken çimenlerin üzerindeki mavi çiçeklerden bir tane koparıp bana getirdi. ‘’Çok güzelsin Daphnie.’’ Bende kıkırdayarak elindeki çiçeği aldım. Kızı taklit edip ‘’Teşekkürler sende çok tatlısın.’’ Dedim. Çocuk kıza yaklaştı ve dudaklarını dudaklarının üstüne bastırdı. Marul bana yaklaştı. ‘’Büyüdüğün zaman sevgiline anlatma tamam mı?’’ başımı salladım. O da yaklaşıp dudaklarımdan öptü ve geri çekildi. ‘’Ama unutmak yok söz mü?’’ diye sordu. ‘’Söz.’’    

Ben unutmamıştım. Ama o unutmuştu ya da ona göre çocukken olmuş aptalca bir anıydı. Neden bu kadar …kırıldığımı, anlayamıyorum , çocuktuk işte.

Gözlerim ilacın etkisiyle kapanırken birkaç hafta ya da birkaç gün sonra onu bana tercih edeceğini düşünmemeye çalıştım. Kıskanıyor muyum? Kesinlikle kıskanıyorum. O benim marulum, onu 5 yaşındayken o şişman çocuktan kurtardığımdan beri böyle. O kaybetmek isteyeceğim en son şey. Onu kaybetmek istemiyorum.

Hep açık olan perdelerimden karşımadaki aynaya oradan da gözüme vuran ışık sinirerimi zıplatıyordu. Zaten ilaç içtikten sonra gözlerimi açmak, yüz kilo taşımakla eş değer hissettiriyordu.

Birazdan saat çalacak ve Daphnie kalkacak, hava serin olduğu için sabahlığını giyecek ve – dev bir diş macunu gibi görünerek!- Harry’yi uyandırmaya gidecek, Harry’nin sabah huysuzluğunu çekecek ve eve dönüp inek gibi otlayacak, Harry’nin tüm yol boyunca Amaris’i anlatmasını dinleyecek okula gittiğinde Jolene’nin cadımsı bakışları altında zihinsel olarak ‘o dolabı açmak istiyorum’ diye bağıracak ve finalde resmi olarak çıkmaya başlayan yılın çiftinin öpüşmelerine puan verecek! Gerçekten plan bu mu?!  Yüce tanrım, pekala aramızın pek iyi olmadığını biliyorum ve kesinlikle bir sıfır öndesin! Ama bu çok acımasızca!

Ve saat çalar...Gözlerimi birkaç denemede açtım ve boş boş tavana baktım üstümdeki yorganı tüm gücümle tepip yere attım. Birkaç kez döndüm ve tekrar sırtüstü uzandım. Ters dönmüş kaplumbağalar gibi debelenip duruyorum!

Kapı üç kez çalındı. ‘’Hıı?’’ diye huysuzlandım olduğum yerden. Kapının aralığından görünen birkaç bukle gülümsememe aynı zamanda da kızmama neden oldu. ‘’Yine mı benden önce kalktın?!’’ İçeri girip yere attığım zavallı yorganı toplayıp kanepeme attı. Yanıma zıpladı ve yattı.

‘’Galiba biri kalkamıyor.’’ Dedi yanyan sırıtıp. Ellerim iki yanıma  açılmış çarmıha gerilmiş gibi görünürken hiç şaka kaldıracak durumda değildim, gözlerimi devirip kafamı bana bakan yeşilliklere çevirdim. ‘’Hadi ya, nasıl anladın?’’

‘’Kalkmaya halin yok değil mi?’’ yüzüstü yatıp dirseklerinden kuvvet alarak otuz iki dişiyle ve ağzının kenarında matkapla açılmış gibi duran gamzeleriyle bana baktı. Gözlerimi kıstım ‘’Beni diri diri gömmek gibi bir planın mı var?’’  gözlerini çevirip ofladı.

‘’Hayır, Hannibal Lecter gibi önce öldürüp sonra yemeyi planlamıştım, sürprizimi bozdun Daphnie.’’ Bu haline güldüm. ‘’Kalkamama fazla sevindin, aklıma ne gelmeliydi ki?’’ sırıtışı anında geri geldi. ‘’Bu!’’ diye bağırıp üstüme çıktı ve gıdıklamaya başladı…

Emniyet kemerimi çözüp arabadan indim. Çantamı omzuma alıp kıvırcığı bekledim. Telefonunu karıştırarak yanıma geldi, kolunu omzuma attı ve içeri doğru yürümeye başladık. ‘’Ben Amaris’in yanına gidiyorum, sonra görüşürüz tamam mı?’’ kendine çekip başımın üstünden öptü. İç çektim. ‘’Tamam, bende… Jolene ve Cansas’ın yanına gideyim.’’  Diğerleriyle takılmak istemiyordum, zaten Harry varken başkalarıyla takılma ihtiyacı duymadığımdan çok samimi olduğum birileride yoktu, yani bilirsiniz bir grubun içine girersiniz ve yaptıklarından konuştuklarına kadar konuya fransız kalırsınız, o yüzden ben almayayım mersi.

Tam kolunun altından çıkmış gidecekken beni kolumdan yakaladı. Kaşlarını çattı. ‘’Evet o konu, ne zamandır Jolene’le yakınsın? Yani tanrı aşkına Daph o kıza cadı diyorlar.’’ Yüzünü buruşturdu.

Bir kahkaha attım ve yanaklarını sıkıştırdım ‘’Bende sana marul diyorum, saçmalama lütfen kızın cadı falan olduğu yok gayet iyi biri.’’ Ve arkamı döndüğüm gibi yerimden zıpladım.

‘’Teşekkür ederim Daphnie.’’ Dedi gülümseyerek.  Boğazımda kalan tükürüğü sertçe yuttum. ‘’Jolene! Ödümü patlattın.’’ Kulağıma değen kıvırcık saçlar beni gıdıkladı ‘’Emin misin?’’  gözlerimi çevirdim.

‘’Ben bir şey bölmedim değil mi?’’ dedi Jolene dolgun dudaklarıyla sırıtırken. ‘’Hayır, aslında ben de seni ve Cansas’ı bulmaya geliyordum.’’ Omuz silkti ‘’İyi, gidelim o zaman.’’ Harry’e el sallayıp onunla yürümeye başladığımda, geri döndü ‘’İyi dersler maydonoz.’’ Harry kasşlarını çatarken gülmemek için kendimi zor tuttum. ‘’Marul.’’ Dedi sertçe.

Jolene önüne dönüp şaşırtıcı şekilde koluma girdi ‘’Ayrıntı.’’ Diye seslendi koridordan çıkmadan…

Lütfen yorum yapın yeni bölüm yoruma göre gelecekk :*

ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin