Gecikti özür diliyorum
Kendimi ciddi ciddi birazdan ölecekmişim gibi hissediyordum. Hala bu yaptığımız çok acımasızca geliyordu. Yine de bir hastane morguyla falan anlaşmadığımıza dua ediyordum.
Jolene odamın kaloriferlerini kapatalı ve camları açalı yarım saat falan olmuştu. Hava yağmurluydu –şarampole yuvarlanmak için ideal bir hava!- içerisi bir buzdolabına dönmüştü tabii bende. Soğuk olmam gerekiyordu, ben bir ölüydüm.
Ya odamda soğuyacaktım ya da hastanede bir odada ve bakınca kendi odamı tercih etmiştim. Huzurlu ölüm. Ve tabiki bay Karst! Sevgili Bay Karst! Bu adamı sevmemek için insan bir sebep bulamıyor işte. Marul ile aramızda olan şeyi fark etmiş biri olarak bu minik oyuna dahil olmak onu rahatsız etmemişti. Aksine mutlu olacağını söylemişti sonra da atıştıracak bir şeyler olup olmadığını sormuştu.
‘’Ee ’soğuk’ nevalemiz nasılmış? Daphnie o örtüyü üzerinden çeker misin burada seni soğutmaya çalışıyoruz!’’ ayaklarımı örttüğüm örtüye sıkıca tutundum.
‘’Zatürre olursam bunlara hiç gerek kalmayacak!’’ elindeki buz torbasını gördüğümde neredeyse kalkıp kaçacaktım ‘’Hayır hayır hayır zaten en fazla üç dakika içinde vücudum ısınacak yapma ama! Hem ne zaman ölmüşümde soğumuşum ben?’’ Kendi sözlerim karşısında ürperdim.
‘’Öleli birkaç saat oluyor annenleri sakinleştirirken koşup haber veremedik ne yapalım yani.’’ Buz torbasını alnıma dayadığında –resmen alnıma vurduğunda- saç diplerime kadar üşüdüğümü hissettim.
‘’Gidip oyuncu falan olsana sen ya da dolandırıcı?’’ buzu suratımda gezdirdi. ‘’Babamla annem ağlayabiliyor mu bari?’’
‘’Bay Karst yanında bir çeşit göz vitamini mi ne getirmiş bayağı yakıyor sol gözümde denedim birazcık.‘’ Evet, göz nezlesi olmuş gibi bir hali vardı.
‘’Beynim donmak üzere Jolene, ayrıca burnum akacak.’’
‘’Yatıyor olacaksın, akamaz. Tamam, artık hazırsın değil mi? Çünkü hazırsan gidip biraz daha damla sıkacağım ve annenlere feryat için start vereceğim.’’
‘’Eğer bu işe yaramaz ve her şeyi batırırsam Annie’ye iki kat daha mahcup olacağım ve eğer cidden ölürsem bile Harry’yi tamamen kaybetmiş olacağım.’’
‘’Merak etme, her şey yolunda gidecek. Marulcuğuna sarılırken teşekkür edersin.’’ Yatmam için göğsüme bastırdı ve yattığımda belime kadar ince örtüyü örtüp buzu elime verdi.
‘’Ben Annie’yi alıp gelene kadar sen bunu tutmaya devam et, yüzüne de koy. Şimdi Bay Karts ve diğerlerini göndereceğim. Hazırsın değil mi?’’ Tavana baktım ve iç çektim.
‘’Berbat hissediyorum ama evet.’’
‘’E normal bu, ölüsün sen. Sakin ol. Sadece gülme kıpırdama, gerekirse nefesini tut. Dediğim gibi sana fazla yaklaşmasına izin vermeyeceğiz ve yalnız kalmak falan isterse de annen bir eline yapışmış durumda olacak zaten. Yani tek yapman gereken öylece durmak. Yat işte. Hatta uyu.’’
Jolene kapıyı kapatıp çıktığında resmen elim ayağım titriyordu. Hatta ağlamak üzereydim. Başıma böyle bir şey geleceğini söyleseler bunun bir romantik komedi filminden çarpma senaryo olduğunu söylerdim ama şu yaptığıma da bir bakın. Zavallı Annie, zavallı Harry… Kesinlikle Annie beni çok zor affedecekti. Ve Harry bu planın Jolene’e ait olduğunu öğrendiğinde muhtemelen onu parçalayacaktı. Her ne yaparsa yapsın döndüğünde… Onu… Onu dövmeliydim. Kıvırcık herif! Kapı açıldığında annem babam Dylan ve Bay Karst içeri girdiler. Hepsinin gözleri kıpkırmızı olmuştu. ‘’Çok yanıyor bu!’’ diye sızlanıyordu Dylan ve elleriyle gözlerini yelpazelemeye çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)
RomanceFLASHBACK Saçları çok güzeldi, çok kıvırcıktı. Bir buklesini parmağıma doladım. ‘’Senin saçların neden marul gibi?’’ dudağını sarkıtıp başını önüne eğdi ‘’Bilmiyorum.’’ Ona sarıldım. ‘’Üzülme ben çok beğendim.’’ Güldü. Sarı uzun saçlarıma dokundu. ‘...