Salatalarımızı söyledikten sonra merakla sordum.
‘’Mükemmelliğinden yeterince bahsettin zaten peki beklediğin gibi geçti mi?’’ sırıttı.
‘’Bu kadar iyi geçmesini beklemiyordum aslında.’’ Sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. ‘’Kekelemedim!’’ dedi sır verircesine. Yan bir bakış attım ‘’Aman tanrım.’’
Arkasına yaslanıp kolunu diğer sandalyeye attı. ‘’Kesinlikle.’’ Diye yanıtladı burnunu kaldırarak.
‘’İşte benim bebeğim!’’ Dedim Annie’yi taklit ederek. Gözlerini devirdi ‘’Merhaba anne.’’ Güldüm.
Salatalarımız geldiğinde, bir yandan yerken bir yandan da hala konuşmaya devam ediyorduk. Anlaşılan kıvırcığın duyguları karşılıksız kalmamıştı. Sürekli dönüp dolaşıp Amaris’in mükemmelliğine geliyordu. Ne kadar kibar ve narin olduğuna.
Bu kıza birden bire bu kadar kapılması, itiraf ediyorum ki beni rahatsız ediyordu. Onu yalnızca 4 aydır ve uzaktan görebildiğimiz kadarıyla tanıyorduk, daha fazla değil. Sadece birkaç kez konuşmuşlardı. Biz de öyle. Sonra bu gün Jolene’in söylediği ‘göze batma’ nın anlamı konusunda kafamda soru işaretleri vardı. Jolene herkesi biraz fazla araştıran ve güvensiz biriydi hatta bazılarının deyişiyle tekinsiz biri.
-Onun cadı olduğunu söyleyenler bile vardı.- Yani kısacası bu gün kafam Amaris hakkında karışmıştı.
Kıvırcığa baktım, hala hararetle bana bir şeyler anlatıyordu. İsteyeceğim son şey gerçekten sevdiği birinin onun kalbini kırmasıydı. O, sürekli anlatıp durduğu o kızdan daha narindi. Lafını bitirip bana baktı.
‘’Sen beni dinliyor musun Daph?’’ zorlukla gülümsedim ve 10 dakikadır aynı lokmanın ağzımda olduğunu fak edince yutkundum.
‘’Dinliyorum. Senin adına sevindim marul.’’ Yüzü hemen aydınlandı ve dişlerini göstererek gülümsedi. ‘’Teşekkürler.’’ Önüme bakıp salatamı yemeye devam ettim.
‘’Ee? Sen bu gün neler yaptın?’’ dedi salatasını ağzına tıkıştırırken. Bardağımı dudaklarıma dayayıp suyumdan bir yudum aldım.
‘’Okul işte. Bütün notları aldım ve senin için fotokopi çektirdim. Hemen yarın kaçırdıklarını telafi edeceksin.’’ Ofladı ama yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Okuldan atılmaktan zar zor kurtulmuştu ve son birkaç haftadır iyi gidiyordu bunu sağlamak için günler ve geceler boyu çalışmış tüm senenin derslerini tekrar etmiştik, ipin ucunu tekrar kaçırmasına izin veremezdim.
‘’Şey… Diye ağzımda geveledim.’’ Ah bunu sormak istemiyorum bu çok aşağılayıcı! ‘’Yani siz çıkıyor musunuz? ‘’ ayağımı yere vurup bacağımı zıplatıyordum.
‘’Aslında henüz öyle bir şey yok sanırım.’’
Yemeğimizi bitirdikten sonra hesabı ödedik ve restorandan çıkıp arabaya yürümeye başladık. Yerler yağmurdan dolayı ıslaktı. Soğuktan ürperen vücuduma kollarımı doladım ve arabaya geldiğimizde kapımı açıp bindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)
RomantizmFLASHBACK Saçları çok güzeldi, çok kıvırcıktı. Bir buklesini parmağıma doladım. ‘’Senin saçların neden marul gibi?’’ dudağını sarkıtıp başını önüne eğdi ‘’Bilmiyorum.’’ Ona sarıldım. ‘’Üzülme ben çok beğendim.’’ Güldü. Sarı uzun saçlarıma dokundu. ‘...