Merhabaa işte size yeni bölüm :)) yine kısa oldu biraz fark ettim, ama yarın sınavım olmasına rağmen bakın size yeni bölüm yetiştirdim o yüzden biraz anlayış bekliyorum sizdenn ^-^ Heyecan bekleyenler için söylüyorum diğer bölüm işler karışmaya başlayacak ;) İyi okumalarrr <3
Karnımı doyurduktanve biraz Dylan ile ilgilendikten sonra yatağıma yatıp telefonumu aldım. Kıvırcıktan hiç ses yoktu, bende oyun oynamaya karar verdim. Temple Run2 ye tıkladım ve oynamaya başladım. Kendi rekoruma koşarken telefonun çalmasıyla oyun kapandı. ‘’Ah lanet olsun, hadi ama! ‘’ elimle yatağa settçe vurdum ve telefonu açtım.
‘’Alo?’’ Telefondaki ses nefes bile almadan konuşmaya başladı. ‘’Jolene okul çıkışında seni yeni gelen çocukla görmüş! Bizi tanıştırmak zorundasın!’’ diye cırtladı Cansas kulağımda. ‘’Hadi ama Cansas bunu söylemek için mi aradın?’’ uzaktan gelen bir ses bağırdı. ‘’Ona rahat bırakmasını söylemiştim üzgünüm Daph!’’ gözlerimi çevirdim. Hala sabahki tavrından dolayı Jolene’e sinirliydim. ‘’Herneyse, peki sizi yarın tanıştırırım söz veriyorum şimdi, işime dönebilir miyim?’’ kapatmak umuduyla telefonu kulağımdan çekecektim ama konuşmaya devam etti. ‘’Hayır hayır! Kapatamazsın! Arabasına binmişsin, ne olduğunu anlatmalısın! Yoksa şu an yanında mı?’’ yüzümü ovuşturdum. ‘’Hayır Cansas, sadece beni eve bıraktı işte.’’. ‘’Ve?’’ sıkıntıyla kendimi yatağa attım. ‘’Ve numaramı aldı, hepsi bu.’’ Kulaklarına kadar sırıtışını görür gibiydim. ‘’Nasıl biri?!’’ bacaklarımı tepinircesine yatağa vurup Cansas’tan kurtulmak istediğimi tanrıya belirtmek istedim ama tabiki ilgilenmedi. ‘’İyi, o iyi biri.’’. ‘’Tanrı aşkına neden ağzından kelime kelime laf alıyorum?!’’ . ‘’Çünkü anlatacak bir şey yok Cansas. Ayrıca Harry’nin aramasını bekliyorum kapatsam iyi olacak.’’ Kulağımı tırmalayan hışırtıyla yüzümü buruşturdum. ‘’Aptalın tekisin Daphnie.’’ Jolene sakin sesi ve kısa hakaretiyle yanaklarımı şişirip oflamama neden oldu. ‘’Yine neden?’’. ‘’Yeni çocuğu gördüm Daph, tapılası bir çocuk, senden numaranı istemiş ve açıkça hoşlanmışken hala o maydonozu mu bekliyorsun?’’ hışımla doğruldum. ‘’Tanrı aşkına Jolene! Marul! O bir marul!’’ . ‘’Neyse işte!’’ kalkıp odanın içinde volta atmaya başladım. ‘’Onu bekliyorum evet, çünkü Amaris hakkında bir şeyler anlatacak! Sabah beni tersleyip kızı keşfetmeyi reddettiğinden bunu bizzat ondan öğrenmek zorundayım.’’ Ofladı. ‘’Evet evet, nasıl öpüştüklerini dinlemek istiyorsan sana bırakıyorum.’’ Uzun bir sessizlik oldu. Lanet olsun ki haklıydı.
‘’Bak Daphnie, ister kabul et ister etme ama resmen Harry’ bağlanmışsın. Ve işin üzücü kısmı o başkasına aşık olmuş, sabahta söylediğim gibi o kızı ya da ilişkilerini araştırmayacağım. Çünkü kendine işkence etmeni istemiyorum. Bırak Amaris’i ve sapkınlıklarını o bulsun, sen onun annesi değilsin, saçmalama ve artık Harry dışında insanlar ve arkadaşların olduğunu hatırla.’’ Telefonu biraz daha sıkarsam parçalanacağını fark ettiğimde elimi gevşettim. Evet beni sinirlendirmeyi ve maalesef ki daha çok üzmeyi başarmıştı, bir cevap beklediğinin farkındaydım bu yüzden ‘’Amaris ve benim yerim ayrı.’’ Dedim umutsuzca. ‘’Şu an yerlerinizin çok çok ayrı olduğuna eminim.’’ Ne demek istediğini anladığımda içimi bir kuşku ve kırıklık kapladı. Benden bu kadar çabuk vazgeçemezdi , bizim aramızda olan şey dostluk ve..aşkında ötesinde çok farklı bir şeydi. İtiraf ediyorum ki her zaman aramızdaki bağ hakkında böyle düşünmüştüm. ‘’Kapatabilir miyim artık?’’ Telefonun ucundan derince bir nefes sesi duyuldu. ‘’Tamam.’’ Telefonu kapattım.
Acaba gerçekten de çocukluk arkadaşına tutulmuş, anılarda yaşayan umutsuz bir platonik miydim yani? Tanrım! Marul’a aşık olma fikri çok… tuhaftı. Yani, lütfen ama çocuğa marul diyorum kulağa nasıl, ne şekilde seksi gelebilir ki bu? Aşık olsam bunu bir şekilde hissederdim değil mi? Yani bilirsiniz kitaplarda yazan ve şu herkesin anlattığı midedeki kelebekler, baş dönmesi, miğde bulantısı, vücut ısısının artması ve ayr- bunlar gribin de belirtileri değil mi? Tamam aşka bir hastalık diyenlere şu an sonsuz hak verdim.
Kapım tıklatıldı. ‘’Evet?’’ Kıvırcık saçların ardından su yeşili gözler, çilek şurubuna batırılmış gibi görünen dudaklar ve ay kreteri gibi bir gamze içeri süzüldü.
Hep akşam arayacağını söylerdi ama telefonu cebinden çıkaramayacak kadar üşengeç , onun yerine odama kadar gelmeye üşenmeyecek kadar sersemdi.
Yataktan kalkıp ona doğru atıldım ve sarıldım. ‘’Geç kaldın kıvırcık.’’ Montunu çıkarıp yatağıma attı.
‘’Evet üzgünüm.’’ Çalışma masamın önündeki sandalyeye oturdu bende masama tırmandım. ‘’Takılmanız kısa sürmüş.’’ Kaşlarımı çattım ‘’Kiminle?’’ o da aynen kaşlarını çattı.
‘’Kaç kişiyle randevun vardı Daph? Yeni gelen çocuğu diyorum, birlikte plan yaptığınızı söylemiştin.’’ Bir dahakine parmağıma ip bağlamalıyım. ‘’Ah, şey evet. Biraz gezdik hepsi bu.’’ Başını salladı. Yüzü oldukça soğuk görünüyordu. ‘’Bir sorun mu var marul?’’ Dizini zıplatmayı bırakıp bana baktı.
‘’Evet var Daphnie. Aklım tamamen sende kaldı.’’ Ağzım açıldı. ‘’Neden ki?’’ kocaman ellerini iki yana açtı ‘’Neden mi? O çocuğu tanımıyorum, ilk defa görüyorum, birlikte takılacağınızı söylüyorsunuz ve arabasına binip gidiyorsun. Ayrıca o çok… tehlikeli görünüyor.’’ Dayanamayıp kocaman bir kahkaha attım. ‘’Tehlikeli mi? Yapma kıvırcık nesi tehlikeli görünüyor, gayet sevimli biri. Biraz kötü çocuk görüntüsü var hepsi bu.’’ Gözlerini devirdi. ‘’Yapma, o kötü çocuksa ben neyim?’’ bakın bizim marula, ne ara bu kadar egoist olmuştu bu?
Sinirleneceğini biliyordum ve yanaklarını sıktım ‘’Oww Harreh, benim sevgili küçük balkabağım, sen benim vişneli turtamsın!’’ ben onun yanaklarını sıkıp suratını şekilden şekle sokarken o da tekerlekli çalışma sandalyemle geri geri kaçmaya çalışıyordu. Gülmekten kusacak gibi olduğumda yanaklarını bırakıp karnımı tutarak yatağa atladım. Sonunda durduğumdaysa kafama dank etti. ‘’Tanrım beni ondan kıskandın mı?!’’ ağzım açık sırıtırken yüzünü buruşturup saçlareını düzeltişini izledim. ‘’Hah! Onu kıskandığım falan yok, burda bir vişneli turta varsa o da o!’’ ayağa kalkıp montunu aldı ve kapıya yürüdü. ‘’Ayrıca unutma ki, senin besin kaynağın marul güzelim, turta değil.’’…
STOCKHOLME SYNDROME, YENİ LOUIS HİKAYEM yorumlarınızı orada da bekliyorumm <3
LARRY SHIPPER'LAR, GIVE ME LOVE adlı hikayeme mutlaka bakınn :*
VOTE tuşuna basmadan çıkmayın lütfen. Yorum yapmıyorsunuz anlıyorum ama hiç değilse vote'layın burda bir emek söz konusu elinize yapışmaz, yalnızca bir tık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)
RomanceFLASHBACK Saçları çok güzeldi, çok kıvırcıktı. Bir buklesini parmağıma doladım. ‘’Senin saçların neden marul gibi?’’ dudağını sarkıtıp başını önüne eğdi ‘’Bilmiyorum.’’ Ona sarıldım. ‘’Üzülme ben çok beğendim.’’ Güldü. Sarı uzun saçlarıma dokundu. ‘...