28. Bölüm

5K 220 19
                                    


Evet evet evet biliyorum kısa. Zaten bende her seferinde kısa yazdığımı söylüyorum kısa demenize gerek yok. Ama seri şekilde yazıyorum o yüzden kısa canocanlar bi alışın bea <3 Mesela oyları  ve yorumları yeterli görürsem bu akşam hemen yeni bölüm geliyor. Sabaha ona da yeterli bulursam bir yenisi de sabah geliyor ;) bulmazsam akşam gelir ama :*

Arkama baktığımda Jolene baş parmağını kaldırmış bana güven verme derdindeydi. Hmm. Etkili mi? Hayır.

Annie kapıyı beline dayadığı hasır çamaşır sepetiyle açtığında parmaklarımla koparırcasına oynuyordum. ‘’Daphnie?’’ sesi gayet normaldi. Yüzüne gelen perçemi geriye atmak için başını salladı.

‘’Merhaba Annie, şey… Konuşabilir miyiz?’’…

‘’Bana kızgın olduğunu düşünüyorum.’’ Tepsideki fincanları sehpaya bırakıp tepsiyi dizlerine koydu ve yerine oturdu.

‘’Sana kızgın değilim.’’ Cümlenin sonuna da güven veren bir gülümseme bıraktı.

Dizleri üzerinde duran tepsiyi ahşap orta sehpaya bıraktı ve bacak bacak üstüne attı. 

‘’Bak Daphnie, Harry gitmek istediyse bir nedeni vardı tabiki. Ona saygı duyuyorum. Sana da kızmadım çünkü eline bir sopa alıp onu kovalamadın nihayetinde. Yine de aranızda olan biteni anladığım manasına da gelmiyor. Belki bana bir iyilik yapar ve tam olarak aranızda ne olduğunu anlatırsın.’’

Biraz yerdeki halıyı inceledim ve şu son dozda mahcubiyeti üzerimden atmaya çabaladım. Tabi buna cevap vermekten kaçınacaktım. Hâlihazırda Jolene bile anlayamıyorken bunu bir ebeveyne anlatamazdım.

‘’Annie, Harry’nin nerede olduğunu biliyorsan lütfen söyle.’’ Birkaç nefesin ardından

‘’Dediğim gibi Daphnie onun kararlarına saygı duyuyorum. İstediğinde dönecektir.’’ Zaten söylemesini beklemiyordum ama bildiğini de zannetmemiştim. Daha mistik ve dramatik bir gidiş olabilirdi.

Başımı salladım ve ayağa kalktım.

‘’Nereye? Kahveni içseydin ya.’’

‘’Teşekkür ederim ama sanırım gitsem daha iyi olacak arkadaşım dışarıda beni bekliyor zaten.’’

‘’Peki öyleyse.’’ Beklemediğim bir anda bana sarıldı. ‘’Umarım bizim aramız hala iyidir Daphnie.’’

‘’Bende öyle umuyordum. Anlayışın için teşekkür ederim.’’ …

Hüsranla arabanın kapısını açıp içeri girdim.

 Jolene arka sokaktaki Buffer’s Chicken House’dan aldığı nuggetları kemiriyordu ve bana da kucağındaki kağıt torbadan çıkardığı plastik kaptaki vejetaryen salatayı uzattı. Peçeteyle tavuk sosuna bulanmış ağzını silerken sordu ‘’Ee, nerede olduğunu söyledi mi?’’  

Pek yiyesim olmasa da düşüp bayılma safhasına yaklaştığımı fark ettim ve ve plastik kabın kapağını açtım. Katlanabilir çatalı çıkarıp salataya batırdım.

‘’Hayır. Kararlarına saygı duyuyormuş. Söylemedi. Ve hiç kopya da vermedi.’’

‘’ O zaman ablasını ara.’’

‘’Gemma’nın numarası bende yok. Olsa bile onu durup dururken aradığımda eğer Harry oraya gitmişse bu yüzden aradığımı anlayacak. Neden bana doğruyu söylesin ki?’’ Boş nugget kutusunu kağıt poşete koyup arka koltuğa attı ve orta boy kolasını ses çıkararak içmeye başladı.

‘’Doğru.’’

Camımın tıklamasıyla yana baktım ve karşımda el sallayan Zayn’i buldum. Jolene kendi tarafındaki düğmeyle camımı açtı.

Ve bana bir mahcubiyet daha.

‘’Merhaba.’’

‘’N’aber Zayn?’’ dedi Jolene üzerime doğru eğilip cama yaklaştı. Bense kafamı kaldırıp kaldırmama konusunda kendimle savaş veriyordum. Zayn’e hala büyüüük bir özür borçluydum ama bunu dilemek için bile gerçekten çok kötü hissediyordum.

‘’İyi Jolene teşekkürler. Siz ikiniz okula gelmeyince bende Cansas’a sordum. Doktora gideceğinizi söyledi bende öğleden sonra dersim olmadığı için eve giderken döndünüz mü diye bir bakayım istedim. Her şey yolunda mı Daphnie?’’  Ve hala çok düşünceli!

‘’Ah şey… Evet, rutinler işte.’’ Bir anlığına gözlerine bakıp gülümsedim ve sonra tekrar başımı eğdim.

‘’Aslında biz hala kayıp peşindeyiz.’’ Dedi jölene. Bir sırı aşikar ettiği falan yoktu ama yinede ulu orta söylemesinden biraz rahatsız olmuştum.

‘’Ah evet sahi, Harry için üzgünüm Daphnie.’’  Başımı salladım. Sanki taziyeleri kabul ediyormuşum gibi bir hisse kapılmıştım! Ürkütücü.

‘’Mmm… Peki öyleyse ben eve gitsem iyi olacak sonra görüşürüz bayanlar.’’

‘’Görüşürüz Zayn.’’  Camımı kapattım ve koltuğa sindim.

‘’Ne diye hiç konuşmuyorsun korkma seni yemeyecek.’’

‘’Kendimi ona karşı hala suçlu ve mahcup hissediyorum!’’

‘’Ah yapma çok ciddi bir şey yaşamışsınız gibi davranıyorsun. Bence böyle küçük bir şeyi kendine hakaret sayacak kadar kompleksli biri değil.’’ Önümüzde sokağın sonuna yürüyen Zayn’e baktık. ‘’Ama güzel bir poposuda var hani.’’ Tamam yatsınamaz bir gerçek.

‘’Eminim geldiği yerde bu iltifatları duymaya alışmıştır.’’

O an Jolene aniden bana döndü. ‘’İşte bu harika!’’ Camı açıp seslenmeye başladı.

‘’Zayn! Zayn, afedersin bir konuda yardım edebilir misin?’’ Zayn arkasını döndü ve tekrar bize doğru yürümeye başladı. Merakla Jolene’e baktım.

‘’Tabi ne konuda?’’ ellerini ceplerine soktu.

‘’Bradford’dan gelmiştin değil mi?’’ Zayn başını salladı.

‘’Peki Londra’da hatrını sayacak birkaç dostun var mıdır sence?’’ …

ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin