Kendimi hiç olmadığım kadar berbat hissediyordum. Tanrım! Bunu görmesine hiç ama hiç gerek yoktu yine de o ben kusarken saçlarımı toplamayı tercih etmişti.
O kadar hızlı ve fazla içmiştim ki tam olarak kaç şişe içtiğimi bile hatırlamıyordum ve alkol komasına girmediğim için şükrediyordum.
Midem tekrar kasılıp tüm içtiklerim klozete akarken keşke komaya girmiş olsaydım diye diledim. Dışarı çıkacak bir şey kalmadığında tuvalet kağıdından birkaç parça kopartıp ağzımı sildim ve klozeti kapatıp sifonu çektim. Kapalı klozetin üstüne oturdum. Dizlerinin üzerine kalktı ve benimle aynı boya geldi. Uzun saçlarımı arkaya attı. ‘’İyi misin?’’ başım öne eğik halde duruyordum. Bu çok utanç vericiydi! İç organlarım yer değiştirene kadar kusmuştum ve o sabahtan akşama kadar yediklerimin –salata işte!- listesini öğrenmiş olmuştu. Başımı iki yana salladım. ‘’Belki… Beni kusarken görmesen daha iyi olabilirdim.’’ Dilim benden habersiz hareket edip bana anlamsız sözcükler kurdurmuaya çabalıyordu. Güldü. ‘’ Yapma ama herkes kusar. Sadece ağzınla içmeyi öğrenene kadar.’’ . ‘’Hey!’’ deyip omzuna ufak bir yumruk savurdum. Hala inanılmaz gülümsemesiyle bana bakıyordu. ‘’Seni eve bırakmamı ister misin?’’ hala sarhoş olduğumu hissedebiliyordum ve yere yığılabilecek kadar halsiz. Bana cevap vermeme fırsat vermeden eni kucağına aldı ve tuvaletten çıktık.
‘’İyi mi o?’’ dedi Jolene merakla. ‘’Sanıyorum. Onu eve bırakacağım. Tekrar tanıştığımıza memnum oldum çocuklar ve davet ettiğin içinde çok teşekkürler Jolene.’’
‘’Rica ederim arada uğra.’’ Dedi ve montumu üzerime örttü.
Aparttan çıkınca vuran ani soğuk karşısında kollarımı Zayn’in boynuna sardım ve yüzümü tamamen boynuna bastırdım –bu hareketimden dolayı titrediğine yemin edebilirim- Sarsıntıdan anladığım kadarıyla beni arabaya bindirmişti. ‘’Ondan nefret ediyorum…’’ diye huysuzlandım koltuğuna otururken. Gözlerimi yarıya kadar açabildiğimde bana anlamsız bir ifadeyle baktığını gördüm. ‘’Kimden?’’
‘’Kıvırcık…’’ tuhaf bir şekilde-neredeyse acılı bir şekilde- güldü. ‘’Sevgilin mi?’’ kaşlarımı çattım. ‘’Hayır.’’ Tek kaşını kaldırırken arabayı çalıştırdı. ‘’Arkadaşın?’’ başımı salladım. ‘’Hmm hmm.’’
‘’Ne yaptı peki?’’ akmaya başlayan burnumu çektim. 5-6 dakika kadar sessiz kaldım ve sonunda söyledim. ‘’Beni hastanede unuttu.’’ . ‘’Hastanede mi? ‘’ yine başımı salladım ve beceriksizce saçlarımı yüzümden çekmeye çalıştım. Sokağa girdiğinde debelenip kalkmaya çalıştım ve üzerime örttüğü montumu kucağıma aldım. Arabayı durdurup bana döndüğünde bende merakla ona döndüm. ‘’Daphnie… Ben asla böyle bir şey yapmazdım.’’ Ne demeye çalıştığını anladığımda yutkundum ve gülümsedim. ‘’Sen… Çok… Özelsin.’’ Yarım ağız güldüm. ‘’Beni tanımıyorsun.’’ Aristokratik bir hareketle doğruldu. ‘’Yani? Bu seni tanıyamayacağım anlamına gelmez. Doğduğumuzda annemizi de tanımıyorduk değil mi? Ama… Bu senden hoşlanmadım git ve işine bak demenin ve kıçıma tekmeyi basmanın nazikçe söylenişiyse o zaman gidebilirim.’’ Dedi kollarını bağlayıp. Biraz alkolün devam eden etkisinden biraz da bu tatlılığından güldüm.
‘’Hayır, hayır ben böyle bir şey söylemek istemedim.’’ Gözleri parladı ‘’Güzel.’’ Elimi kapıya attım ve o da aşağı inip yanıma geldi. Sendelediğimde beni kendine çekip cılız bedenimi kendi vücuduna bastırdı.
‘’İyi olduğuna emin misin?’’ bu kez tamamen alkolün etkisinden dolayı resmen kahkaha atıp ona sarıldım. ‘’İyiyim… Sadece her şey dönüyor!’’ saçma hareketlerim onu da güldürürken Harry’nin evinden, Harry olduğunu düşündüğüm bir cisim bize doğru koşmaya başladı.
‘’Daphnie! Tanrım çok üzgünüm, b-ben yemin ederim bunu bilinçli yapmadım… Be-ben-‘’ ağlamış mıydı o? Sözünü kesip kollarımı Zayn’den ayırdım. ‘’Bağırma kıvırcık, başımı ağrıtıyorsun.’’ Sokaktaki yetersiz ışıktan görebildiğim kadarıyla gözleri kocaman açıldı ve aynı gözler hemen yanımda duran ve hala belimi kavrayan Zayn’e döndü. Kaşları sinirle çatılırken gözüm sıkılmış çenesine kaydı. ‘’Sen ona ne içirdin!’’ Zayn ağzını açacakken onu susturdum. ‘’O hiçbir şey yapmadı… Ben Jolene’leydim. Bil bakalım neden? Çünkü biri beni hastanede unuttu.’’ dedim etrafa tükürükler saçarak. Zayn’ e döndüm ve ne yapacağımı anlamadığı bakışlarını fırlatan gözlerine baktım ve sonra pembe biçimli dudaklarına. Yavaşça yaklaştım ve kollarımı boynuna sarıp alt dudağına ıslak bir öpücük bıraktım. ‘’Teşekkür ederim Zayn… Yarın okulda görüşürüz.’’ Şaşkınlıkla açılmış ağzıyla bir süre bana baktı. ‘’E-evet, t-tabi görüşürüz Daph.’’ Dengemi kaybetmemem için belimi yavaşça bıraktı ve arabasına bindi arabayı çalıştırıp yola çıktığında arkasından el salladım ve Harry’e baktım. Gözlerini kırpıştırdı. ‘’B-bu da neydi böyle?’’
Düşünür gibi yapıp işaret parmağımı çenem vurdum .’’Hmm... Öpücük diyorlar galiba ama?’’ tekrar düşecek gibi olduğumda beni yakaladı ve eve sürüklemeye başladı.
‘’Bırak beni, eve gideceğim.’’ Beni içeri soktu ve kapıyı resmen tüm gücüyle çarptı öyle bir çarptı ki kulaklarım çınladı bile diyebiliriz. Kolumdan tutup beni kapıya yasladı. ‘’Benimle dalga mı geçiyorsun sen?! Bu çocukla dün tanıştın seni aptal sarışın! Ve onu gözlerimin önünde öpüyorsun! ‘’ iğrenmiş bir ifadeyle bana baktı. ‘’Sana dokunmasına izin verdiğini söyleme bana!’’ kolumu o kadar sıkıyordu ki elimin uyuştuğunu hissettim.
‘’ Ona izin verdin mi söyle!’’ onu hiç şu anki haliyle görmemiştim. Resmen korkuyordum. Benim ödlek ördeğim şu an beni korkutuyordu!
‘’H-Harry bırak.’’ Kolumu kurtarmaya çalıştım ama başımı koluma çevirdiğimde diğer eliyle yanaklarımdan tutup başımı sertçe kapıya yasladı. Korku ve acıyla inledim. ‘’Sana cevap ver dedim!’’ Gözlerimi kırpıştırdığımda yanaklarımın ıslandığını hissettim. Bunu gördüğünde yüzü şok içinde gerildi ve ellerini üzerimden çekip başının arkasına koydu. ‘’Özür dilerim… Tanrım Daphnie ben çok üzgünüm ben…’’ elinin izi kalmış kolumu ovuşturdum.
‘’Seni tanıyamıyorum biliyor musun? … Sen kesinlikle aynı Harry değilsin. Eskiden Harry beni güldürürdü, birlikte eğlenirdik, beni umursardı, beni bana zarar verecek her şeyden korumak için koşuşturup dururdu ve bu hepsinden hoşuma giderdi… Şimdiyse şu yaptığına bak….’’ Ona doğru ilerledim ve burnunun dibinde durdum. ‘’Bu neden umurundaymış gibi davranıyorsun bilmiyorum ama hayır, bana dokunmadı. Neden biliyor musun? Çünkü ben senin sürtük kız arkadaşın gibi değilim. Tıpkı senin artık benim kıvırcığım olmadığın gibi.’’ Onu orada öylece bıraktım ve kapıyı açıp karşıya geçtim…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONCE UPON A TIME (Harry Styles Fanfiction. Türkçe)
RomanceFLASHBACK Saçları çok güzeldi, çok kıvırcıktı. Bir buklesini parmağıma doladım. ‘’Senin saçların neden marul gibi?’’ dudağını sarkıtıp başını önüne eğdi ‘’Bilmiyorum.’’ Ona sarıldım. ‘’Üzülme ben çok beğendim.’’ Güldü. Sarı uzun saçlarıma dokundu. ‘...