Bölüm şarkısı Akmu //Melted
Doyulmayan şeylerin verdiği zevkin sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktı bu dünya. Bence dünya azla yetinilen zamanlarda yok olmuş ve yerine yeniden kurgu bir yer tasarlanmıştı. Bu yerde insanlar sürekli alışveriş yapıyor ve sevgi, beğenme açlığı çekiyorlardı. Bu açlık uğruna yeni şeyler alınıyor ve yeniden sevilmek için uğraşılıyordu ya da en yükseğe duyulan hayranlıkla içinizde ilahlaştıracağınız şeylerin peşinden giderek bazı boşlukları kapatıyordunuz.
Yoksa bu kadar sorun ne diye çıksın?
Sandalyede gerindim. Havanın karanlık yüzüyle karşılaştığımda önümdeki garip lambayı yaktım. Masa lambasından daha çok otobüs tutamaçına benziyordu. Yüzeyi bildiğin ağaç kabukları ile kaplıydı. Gün boyu bilgisayarın başında otururken kafayı taktığım şeylerle vakit geçirebilmiştim. Sürekli yorumları takip etmeme rağmen diğerinin üstüne hiçbir şey katamamıştım. Ama bu benim için kötüydü. Hesabın nereden açıldığını öğrenebilmek için kapanmadan önce IP adresine ulaşmalıydım. Ama hayır olmamıştı. Hemen yakalasaydım eminim beni bırakacaktı ve bende güzel bir şirkette çalışacaktım.
Yatağa doğru gittiğinden beri sesi çıkmamıştı. Kış uykusuna yatan ayılardan fazla uyuduğunu düşünmek ayılara haksızlık olurdu. Kaşlarımı elimle sıkmaya başladım. Bir paydos saatim vardı ve o saati çoktan geçmiştim ve onun için 1 saat fazla takip etmiştim. Çantamı omzuma yerleştirdiğimde kapıya yöneldim. İçeriden her hangi bir ışık gelmiyordu. Tek ışık benim masa lambamdı. Kapının kulpuna bastığımda açılmadı.
Kilitliydi. Ellerim terlemeye tekrar başladı. Burada onunla kalmak istemiyordum. Kapının üzerindeki kutucuğu açtığımda mavi ışıklar gözümü delmek isteyen bir uzaylı gibi hücum etti. İstemsizce kasılan göz kapaklarımı rakamlara yöneltmek için bayağı bir zorladım. Şifresi ne olabilirdi? Bu adam hakkında hiçbir fikrim yoktu. Doğum tarihini falan mı koymuştu? Telefonu çıkarttığımda bir elim kilitteydi ki arkamdan bir kolun elimin üzerine elini koyduğunu gördüm.
Her şey bir anda gelişti. Çığlık atarken elimdeki telefonu hızla dönüp arkamdaki adamın kafasına indirdim ve "tak!" diye bir ses duydum. Gerisini hatırlamıyordum.
***
Yine yeniden bayılmıştım! O elin Ji Yong'a ait olduğunu bilmeme rağmen engel olamamıştım. Tenime değmemeliydi. Biliyordum bunun böyle olacağını. Gereksiz bir özgüvene sahip birinin yanında ilk günden kural ihlali olmuştu. Gözlerimi araladım ve tepemde bulunan cama baktım. Oda aydınlanmıştı. Etrafıma baktığımda kapının yanında yattığımı fark ettim. Tanrım! Beni kaldırmamıştı. Parkeden doğrulurken etrafa bakındım ve onunla göz göze geldim.
Koltuğun sırtlığına dayanmış ve kaşının üzerinde bir buz torbası vardı.
"Sen kafayı mı yedin?"
Sendeleyerek de olsa kalkmayı başardığımda üzerimi düzelttim ve yanına yürüdüm. Parmağımı onun kaşına doğrultup konuşmaya başladım.
"Kaşını ben mi yaptım?"
Umursamaz bir tavırla gözlerini devirdi.
"Çok terbiyesizsin. Gözlerini devirmek kabalıktır."
Elindeki buzu sertte sehpaya bıraktığında dik bir şekilde durdu.
"Asıl kaba olan sensin. Uyku sersemi kalktım ve sana yardım etmek istedim."
"Bana yardım etme! Kimse etmesin! Bana bir daha bu kadar yaklaşma!"
Kaşları çatıldı. Onu uyarmam lazımdı. Ama bu onda garip bir etki bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DokunMa Bana!✔
FanfictionKim Yu Ju; hissetmeyi ne kadar istediğini sadece kendisi biliyordu. Sakat olmakla aynı şeydi bu yaşadığı.Hiç bir duygunun esiri olamıyor hiç bir duyguyu anlayamıyordu. İnsanlar arasında yerini sadece kitaplardan öğrendiklerini uygulayarak sağlıyordu...