-Bölüm 8-

1.3K 114 42
                                    

Bölüm Şarkısı;  WHO AM I


Kişinin elinde olan şeylerin başında her şey gelirdi. Ölüm sadece bir seçim değildi. Öyle öğretilmişti. Özgür düşüncenin temeli buna dayanıyordu. Kimseye bağlı kalmadan hareket özgürlüğü rahatlığın temelini atıyordu ama bunu başaran insan sayısı azdı. Çünkü başkalarının düşüncelerini merkezimize yerleştirdiğimizden dolayı kendi düşüncelerimizi kolay kolay ortaya çıkaramıyorduk. Şimdi tam olarak o çıkmazdaydım.

Başkasının düşüncesini merkeze koymamıştım

Ama

Hareket edemiyordum.

Şimdi ben onu mu merkezime almıştım?

Ayağa kalktığında onu gözümle izledim. Sargı bezini benimde yardımımla sarmıştı. Bunu yaparken soru sormamıştı. Benimle ilgili soru sorulmasından hoşlanmıyordum çünkü bende neden böyle olduğumu bilmiyordum. Bilmemek en büyük ıstıraptı.

Daha çocukken gözlerimi hastanenin beyaz tavanına açmıştım. Beş yaşımda olduğumu söyleyenlere beş rakamını soramadığımı hatırlıyorum. Beş yaşımdan öncesine dair hiçbir fikrim yoktu. Çocuklar hatırlamazdı değil mi? Ben anormal değildim. Uzun bir süre o beyaz tavana bakarak uyandım. Sonra tavan renginin değişmesini değil başka bir şeyi beklediğimi fark ettim ama bunu da soramadım. İlk tepkimi kolumdan kan alan hemşireye verdiğimi hatırlıyorum. Kolumu kavradığı an çığlıklarımla inletmiştim.

"Dokunma bana!" diye haykırırken herkes iğneden korktuğumu zannetmişti. Ama ben kadının teninden uzak durmak istiyordum. O günden sonra tek belirtebildiğim duygunun çığlıktan ibaret olmasıydı.Doktorların duygu körlüğü ve yanında dokunma fobisi teşhisini duyduğumda ne olduğunu sormadım. Her şeyi kendim öğrendim. Şimdi ise yine birine muhtaç durumdayım. Bana burada kal derken beni sorgulamamış hatta alışmış gibiydi.

"Sana yastık ve çarşaf getirdim."

Sesi ile yüzüne baktım. Tanrım kusursuz yaratılmış gibiydi. Yorgunluk belirten bir ifade yoktu. Ama ben çok yorulmuştum. Yastığı yavaşça ellerinden aldığımda gülümsemeyi denedim olmadı. Kuru bir "Teşekkür ederim." Lafını söyleyebildim. Ayaklarını sürüyerek barın oraya gittiğinde yastığı yerleştirip çarşafı örttüm. Ve camdan tavana bakmaya başladım. Işık loş bir tondan karanlığa dönmüştü. Uyku gözlerime gelmişti.

"Bazen her şeyi bırakmak istiyorum."

Ses Ji Yong'dan geliyordu. Benim uyuduğumu zannedip telefonla mı konuşmaya başlamıştı.

"Koşmaktan bu olaya koşturmaktan yoruldum."

Hareketsiz kalmak için çabalamak zordu ama put gibi yatmayı başarabiliyordum. Uzunca bir sessizliğin ardından nefes alış verişlerimi normal düzene çektim. Herkesin hayatı farklıydı. Bunu kabullenmek ve daha fazla batmak istemiyordum.

***

İlk bakışta büyülendiğim bu odaya karşı şu an sempati beslemiyordum. Gözlerim güneşin doğuşuyla açılmış ve tepemden beni aydınlatan camlarla bir daha uyuyamamıştım. Dirseklerimden yardım alarak kalktığımda başucumda bir eşofman ve tişört ile karşılaştım. Dün geceden beri burada mıydı hiçbir fikrim yoktu.

"Üzerin hayli kirli. Dün kazan dairesini düşerek temizledin. Bunları giy."

Sesi bulmam uzun sürmüştü. Sonunda zar zor arkamı döndüğümde onunla karşılaştım. Salaş bir tişörtün altına bol şortuyla duruyordu. Saçlarını havluyla kurulamaya devam ederken suratımı inceliyordu.

DokunMa Bana!✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin