Bölüm Şarkısı // ADELE - HELLO (COVER BY HYOLYN OF SISTAR)
Boşlukta asılı kalanlar bir süreden sonra bunun vücudunda yarattığı nahoş duruma alışırlar ve yavaş yavaş ölüme giderler. Alışma evremi çoktan tamamlamıştım. En azından kendimi öyle nitelendiriyordum. Bacaklarımdan tavana bağlanmış bir insanın zamanla hislerini yitirmesini bir anda yaşamıştım.
Annem veya babamı hatırlamıyordum ya da herhangi bir akrabam var mıydı bilmiyordum. Devletin bana tanıdığı imkanlarla yurtlarda kalmıştım. Şimdiki oturduğum ev ise artık yurtta kalma yaşımı doldurduğumdan dolayı devletin verdiği kredi ile zar zor tuttuğum bir yerdi. Zira güzel bir şirkete yerleşemezsem bu evin kirasını bile ödeyemeyecektim. Çünkü son dönemimdi ve kredim kesilecekti.
Hissizdim. Bu durum beni ne kadar yaşama bağlı tutar ya da ne kadar ölümün kıyısında gezdirir bilmiyordum. Duyguların öneminin farkındaydım. Bunun için yeterince zamanın olmuştu. Kendimi bazen bir amaç uğruna üretilmiş robotlara benzetiyordum. Yaşamımı o amacı gerçekleştirmek için sürdürecek, gerçekleştirince ölecek gibiydim.
Hissetmek bunu başarabilenler için tamamen başa çıkılması güç bir durumdu. Her duyguyu tadıyorlar ama şikayet ediyorlardı. Ben daha mutlu olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmezken ya da korkunun acının kötü sonuçlarını göğüsleyemezken bu lüksün onlara verilmesinden bihaber yakınıyorlardı. Onlara insan diyebiliyordum ama benim boş bir tenekeden farkım yoktu.
Bunu bu gece bir kez daha anlamıştım.
Ji Yong dairesine girdiğinde ekrandan gözlerimi kaldırdım. Bir şeyleri yakalamak üzere olduğum gerçeği manzara ile yok olmuştu. Kız benden güzel miydi farkında değildim. Kulağımda sorduğu arsız soru vardı. Mantığımla hareket ettiğim gerçeği burada da devreye girdi. Burası onun dairesiydi. Mesaim dolunca gitmeliydim. Şimdi ise sessizce çekilmeliydim. Bunları yaparken iç organlarımın kemirildiğini hissediyordum. Topallayarak zar zor da olsa pizzacıya girdiğimde saat gecenin 11'i olmuştu. Büyük boy pizzayı hangi akla hizmet sipariş etmiştim. Pizza kutusu elimde evime girdiğimde kendimi halıya bıraktım. Kolayı açtım. Midemi kemiren şeyin açlık olduğunu varsaydım ve yemeye başladım. Yedikçe doymuyordum. Bu sabaha kadar sürecek gibiydi.
İnsanların temel ihtiyaçlarının biride birliktelikti.
Herkes ben gibi değildi.
Pizzayı bitirdiğimde gözüme bir damla uyku gelmemişti. Dolaptan bir dilim yaş pastayı çıkardığımda gayri ihtiyari instagrama girdim ve o mesaj bildirimiyle karşılaştım.
"Bunu söylerken ne kadar samimisin?"
O kıza attığım mesajın karşılığı gelmişti. Ağzıma hızla sokuşturduğum pastayı birkaç lokmada bitirdim. Bir şeyler yazmalıydım. Onu avucumun içine almalıydım.
"Fazlasıyla samimiyim." Diye gönderdim.
Şu an evimdeydim ve hiçbir teknolojik desteğim yoktu. Görüldü işaretinden sonra uzun bir süre ekrana baktım.
"Ona inanan aptal insanlardan nefret ediyorum!"
Netizen olabilir miydi? Boş tehditleri yapan çok fazla insan vardı.
"Neden ondan nefret ediyorsun? Konuşmak ister misin?" dediğimde yazı stilinden öfkeli olduğunu anlamıştım. Görüldü tekrar belirdi ama birden bire her şey yok oldu. Profiline ulaşamıyordum. Bir hayaletle mesajlaşmışım gibiydi. Ekrana bakarak sabahın dördüne kadar oturdum. Bu önemli olmalıydı. İnternet üzerinden tehdit etmenin cezası hapisti. Belki de kıza veya oğlana işin ciddiyetinden bahsetmeliydim. Ama istemiyordum. Ardında kocaman bir sırrı barındıran bir mesele gibime geliyordu. Telefonumun saati çalarken hala uyanıktım. İşe gidip gitmeme seçeneğim olsa gitmezdim. Üzerimdeki eşyaları makineye tıkıştırıp rahat bir şeyler giydim ve evden çıktım. Bacağımı oynatmak hala zordu. Otobüse inip binmem eziyete dönüşmüştü ama sonunda iş yerinin önüne gelebilmiştim. Kapıdan içeri girerken siyah camdan yansımam dikkatimi çekti.
Uykusuzluktan çöken bir yüz ve kirli saçlarla harika gözüküyordum. Asansörün düğmesine bastığımda ardımda işe gelenler birikmişti. Fısıldaşmalarından neşeli oldukları belliydi. Birden dün geceki sesi duydum Bu Kristial'di.
"İnanabiliyor musun? O salak arşiv odası aramaya gitti! Bende hiç bozuntuya vermedim."
Yanındaki kadın kıkır kıkır güldü.
"Ji Yong'un avukatı olmak kolay değil. Küçük yalaka! Kendini nasıl da kurtardı!"
Kadın beni tanımadan nefret dolu sözler sarf ediyordu.
"Ah o tatlı Hyun Woo bana bu fikri verdi. Sonra da beni içmeye götürdü. Onun yanında kendimi 3 yaş genç hissediyorum."
Laflarını asansörün geldiğine dair sesi durdurdu. Yüzlerindeki gülümsemeyi aynadaki yansımadan görmüştüm. Asansörün arkasına geçtiğimde diğerleri binmeye başladı. Birileri bana değmemeliydi.
Hem Hyun Woo'nun yaptığıyla iyice çökmüştüm. Asansör kapısı yavaşça kapanırken bir ayak iki kapının arasına koyarak kapıyı geri açtı. Ji Yong gülümseyerek içeri girdi. Dün gecesinin güzel geçtiği belliydi. Asansör tekrar hareket ettiğinde çıt çıkmıyordu. Birkaç kat sonra asansör biraz daha boşaldı. Geriye ben Kristial ve o kalmıştı. Onun da inme sırası geldiğinde Ji Yong geçmesini engellemek için kolunu uzattı ve asansörü ara katta durdurdu.
Kadın ne olduğunu anlamamıştı. Yaka kartını görmek için eğildi ve ağır ağır kalktı. Benim orada olduğumun farkında mıydı?
"Kristial ssi...Imm..."
Kristial zar zor gülümsedi.
"Seninle daha önce çalışmadık değil mi? Aaa dur yoksa sana verdiğim işi beceremediğin için seni yanımdan mı uzaklaştırdım."
Sesi soğuktu.
"Efendim ne dediğinizi anlamıyorum." Diye bir şeyler gevelemişti.
"Kristial ssi, şimdi şu köşedeki kıza bak. Ayağını incitti. O kızın senin gibi arabası yok ya da izin alma lüksü yok. İşe gelmek zorunda. Peki neden bu durumda bir fikrin var mı?"
Kadının suratı bembeyaz olmuştu.
"Bir fikrin olduğunu düşünüyorum."
O sırada telefonu çaldı. Ekrana bakıp yüzünü kırıştırdı. Hiçbir şey demeden asansörün düğmesine bastı. Sanki acil bir şeyler olmuş gibiydİ. Kristial kendini ilk kapıdan attığında sessizce en üst kata çıkmayı bekledim. Bana bir şeyler deme gereği duymuyor gibiydi. Asansör kapısı açıldığında kısa bir bakış attı.
"Sen daireme git, işe başla...Benim işim var."
Onu dinlemekten başka yapacağım bir şey yoktu. O daireye gitmek istemiyordum. Kadının orada olma fikri beni pizza yemeye teşvik ediyordu. Kapının kulpunu aşağı indirirken koridordan sesleri duydum. Bu Young Bae olmalıydı.
"Ji Yong hyung sadece sakin ol! Bu fotoğraflar bir şeyi göstermez."
Ses benden uzaklaşıyordu. Fakat Ji Yong'un ani bağırmasıyla kapının kulpunu indirip içeri girdim.
"HAYAL DÜNYASINDA YAŞAMA! O KIZI BANA BUL!"
En son duyduğum sözlere anlam verememiştim. Dünkü konuştuğum kızı mı arıyorlardı. Odayı hızla taradığımda kadının gittiğini gördüm. Pizza yeme isteğim dinivermişti.
Fareye bir tık yaptım ve ekran açıldı.
Küçük bir kutucuğun içinde adres yazıyordu.
Dün bulmuş olmalıydı.
Ji Yong'a haber vermeliydim.
Odadan çıkmak için ayaklandığım an kapı açıldı. Ji Yong içeri girdiğinde elinde sarı bir zarf vardı. Bir an suratıma baktı. Ne diyeceğini bilemez gibiydi. Zarfı çabucak yatak odasına götürdüğünde onu izledim.
"Sakın buna dokunma!" derken sesinde tehditten çok tedirginlik vardı.
Başımla onayladım ve adresi bir çırpıda söyledim.
"Galiba bir adres buldum!"
Yüzü birden aydınlanır gibi oldu. Yataktan kalkıp yanıma gelirken konuşmaya devam etti.
"Hazırlan, gidiyoruz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DokunMa Bana!✔
FanfictionKim Yu Ju; hissetmeyi ne kadar istediğini sadece kendisi biliyordu. Sakat olmakla aynı şeydi bu yaşadığı.Hiç bir duygunun esiri olamıyor hiç bir duyguyu anlayamıyordu. İnsanlar arasında yerini sadece kitaplardan öğrendiklerini uygulayarak sağlıyordu...