-Bölüm 7-

1.3K 117 25
                                    



Bölüm Şarkısı;

Akdong Musician (AKMU) [악동뮤지션] - Around (주변인)


Kapalı kutuların içinde ne olduğunu bilemememiz bizi her zaman sürprizlere hazırlıklı olmaya zorlar. Hazırlıklı olmak ise çoğu insan için imkansızdır çünkü nerde ne zaman bir kapalı kutu ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz. İnsanlar en büyük kapalı kutulardır. Çeşit çeşit olsalar bile içlerinden ne çıkacağını kestirmek ve onun dahilinde hareket etmek zordur. Kutular açıldıktan sonra olanlarla ise başa çıkmak tamamen sizin kriz anı yönetim mekanizmanızla alakalıdır.

Ben şanslıydım.

Kriz anı mekanizması denilen şey ile yaşamımı sürdürüyordum. Çünkü benim hayatım baştan başa bir kriz anıydı.

Kristial olduğunu yeni öğrendiğim patronun -kaç tane patronum olduğu konusunda bir fikrim yok- ağzını açıp gözünü yummuştu. Kelimelerden işe yararları derlemeye çalışıyordum ama çok hızlı konuşuyordu. Dosyaların öneminden bunları veri tabanına yerleşmesinin zorluğundan böyle bir beceriksizliği nasıl becerdiğimden zaten işine yarasam Ji Yong'un peşinden gitmeyip burada kalacağımdan,saçımın sarısının burası için uygun olmadığından ve bunun gibi gereksiz bir çok konuyu dizmişti. Bunu kendine göre mantık çerçevesine sığdırmıştı. Suratı kırmızıya çalıp mora doğru dönecekken söyleyeceklerini bitirdi. Hyun Woo'nun üzerine oynasam bana inanmayacaklardı. Ben Ji Yong'un küçük avukatıydım. Onu da kelimeleri arasında yüzüme vurmuştu. Hyun Woo yaptı ben masumum demek beyaza siyah demek kadar zordu. Bu yüzden farklı bir şey denemeliydim. Ama ne?

"Tekrardan dosyaları dizebiliriz?"

Hyun Woo'nun anında kaşları havalanmıştı. Kristial ise dediğimle suratıma alık alık bakmaya başlamıştı.

"Hem ikimizde stajyeriz. Bu işi ikimiz yapmalıyız." Diyerek teorime bastırmaya devam ettim fakat Hyun Woo'nun yakışıklılığının cazibesi benim mantıklı önerimin üstesinden gelmişti.

"Kristial ssi sence de bunu yapanın düzeltmesi gerekmez mi? Hem fazlasıyla çalıştım bugün."

Ben ona yardım etmek için bu seçeneği sunmuştum. Ama o attığı suça o kadar inanmıştı ki bana yıkmanın haklı gururunu yaşıyordu. Kristial daha fazla uğraşamayacağını belirten bir el hareketi yaptığında masanın üzerine sertçe anahtar bıraktı. Parmağını direkt bana doğrulturken konuştu.

"Sen"

Bakışlarından beni yerin dibine sokmak ister gibiydi.

"Arşiv odasına gidiyorsun ve tüm dosyaları bilgisayara geçiriyorsun."

BÜYÜK DÜŞÜN!

Şimdi karşı çıkarsam belki de kovulacaktım. Derin bir nefes aldıktan sonra arkasını dönüp gitmesine baktım. Arşiv ve dosyalarla dolu bir gece... Daha ne kadar mükemmel olabilirdi. Masadan geçtiğimde çalıştığım katta kimsecikler gözükmüyordu. Arşiv denildiğine göre alt katta olmalıydı. Ama henüz burayı bilmiyordum. Merdivenlerden inmeye başladım. İlk kez yalnızlık gözüme büyük gözükmüştü. Eğer duygularım olsaydı şu an korkuyor oluyordum. Ama korkuyu bile kitaplardan öğrenmiştim. Şöyle bir teorim vardı. Yalnızlık korkunç değildi. Asıl korkunç olan ne kadar büyük bir ortamda yalnız olduğundu. Sanırım burası korkulacak kadar büyüktü. Giriş katını geçip eksi katlara doğru ilerlerken serin hava yüzüme çarptı. Neden zeminlerin kendine has soğukluğu olurdu anlamazdım. Orası ayrı bir terk edilmiş ve soğuklukla baş başaydı. Sonunda yukarıyla hiçbir alakası olmayan kata geldiğimde merdivenin trabzanını bırakmadan ortama göz gezdirdim. Bir kat daha merdiven iniyordu ama inmeme gerek kalmayacağını düşünüyordum. Beyaz çiğ ışığın yansıttığı gri duvarlar bomboştu. Art arda dizilmiş odalar vardı. Köşede kullanılıp atılmış reklam afişleri yığılmıştı. Koridorda koltuk ve benzeri dekorasyon olmadığından diğerlerinin aksine büyük duruyordu. Adım atmak için yeterince gözlem yaptığıma kanaat getirdiğimde koridorda yürümeye başladım. On adım ilerleyip bir kapının önünde durmuştum ki koridorun ucundan büyük bir gürültü geldi ve ardından ışıklar söndü. Gözlerim bir an kör olmuştu. Hareket etmem gerekiyordu. Geldiğim yolu geri dönmeli ve yarın halletmeliydim. Temkinli bir adım atmaya hazırlandığımda gürültü kendini tekrarladı. Ama bu daha fazlaydı. Çantamdan telefonumu aramaya başladım. Ama yoktu. Belki de çantam büyük olduğundan bulamıyordum. Odanın içinin lambası belki de yanıyordu. Kapının kulpunu çevirdiğim an bir elimle telefonu arıyordum. Kapı açıldığında suratıma şiddetli bir rüzgar çarptı. Odaya doğru bir adım attığımda yere yapıştım. Benimle birlikte büyük bir gürültü daha koptu. Sanki domino taşları devrilmişti. Rüzgarın nereden geldiğini bilmiyordum. Kalkmak için desteğe ihtiyacım vardı ki bir el feneri ışığı gözüme tutuldu. Gözlerim istemsiz kısıldı.

DokunMa Bana!✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin