Ölüm bazılarımız için son bazılarımız için ise sonsuzluğun baslangıcı

11 4 0
                                    

Melisin ağzından

Doktorun yanında Derinin gelmesini beklerken Dorukun kaldığı hastanede deprem olduğunu öğrendik. Başka bir hastaneye götürdüklerini falan Güney diğer hastaneye gitti. Bende Derini beklemeye devam ettim.

Güneyin ağzından

Son gazla hastaneye gidiyordum. Doruk düşmanımız değil farklı bir çeteden olsada çetelerden önce yakın arkadaşımızdı. Şuan çok kötüydüm eğer ona bir şey olursa yemin ediyorum o hastaneyi yapanın hayatını karartırım.

Yeni hastanenin önünde durdum. Hızlıca arabamdan inip hastaneye girdim. Ve Dorukun odasını öğrendiğim gibi koşmaya başladım. Odasına girecekken doktor odasında çıktı ve bana bakarak:
"Siz hasta yakınımısınız"
"Evet Doruk benim arkadaşım"
"Adınız neydi"
"Güney Soylu"
"Güney bey biraz konuşabilirmiyiz"
"Tabi"
Doktor önde bende arkasında odasına doğru yürümeye başladık odasına girdiğimizde odası krem rengiydi pek bir şey yoktu zaten.

Bana:
"Bir şey içermisiniz"
"Doktor bey konuşmak istediğiniz konuya gelin"
"Peki Güney bey ben nasıl olmuş bilmiyorum ama gerçi bu
vakalarla ilk kez karşılaşmıyoruz ama onu buraya getiren doktor bey buna ihtimal vermedi"
Sözünü keserek:
"Artık ne söyliycekseniz söyleyin"
"Arkadaşınızın durumuna bakmak içine odaya girdiğimde uyanmıştı ve benimle konuştu"
"Dalgamı geçiyorsunuz"
"Hayır ciddiyim yani tam kontrolleri yaptıktan sonra net olarak söyleyebilirim ama arkadaşınız şuan yaşıyor"
"Şuan içinmi yani belki ölebilirmi"
"Hayati tehlikesi için şuan kontroller yapılmadan bir şey diyemem ama şuan için yaşıyor"

Doktorun odasından hızlıca çıkıp Dorukun odasına girdim. Doruk uyanıktı. Bana bakıyordu yanına yaklaştım bana kısa bir bakışla
"Bana ne oldu"
"Farukun öldüğünü hatırlıyorsun değilmi?" kafasını evet anlamında salladı.
"Biz cenaze dönüşü kaza yaptık o yüzden burdasın"
"Derin nerde"
Doğru cevabı vermekten korktuğum an şimdi ne diycektim sen bu hale gelince sevgilin şizofren mi oldu diycem ne diycem ben
"Güney bir şey söyle yoksa o yok öyle bir şey demi Güney cevap ver"
"Yok öyle bir şey sevgilin yaşıyor sapasağlam sadece şey"
"Sen bitkisel hayata girdin"
"Ee"
"Şeyy o da senin ölüceğinden korktu seni hayal edip seninle konuşmaya başladı sonra akıl hastanesine götürdüler"
"Delirdimi yani hayır ya benim küçük sarhoşum"
"Yani tamamen değil"
"Diğerleri"
"Onlar senin kaldığın eski hastaneydi dün gece orda deprem oldu ama yaşıyolar galiba çünkü içerde kimse kalmamış"
Tamam şeklinde kafasını salladı ve bana:
"Derini göremezmiyim buraya getiremezlermi birazcık göriyim hem belki ölmediğimi öğrenince düzelir"
Buna kayıtsız kalamazdım
Melisin ağzından

Derini hemşire getirdi. Çok kötü görünüyordu gözleri şişmiş saçları dağılmıştı. Yinede ona gülümsedim. Bu sırada telefonum çaldı. Arayan Güneydi doktordan müsade alarak telefonu açtım:
"Efendim Güney"
"Melis Doruk yaşıyor"
"Nee"
"Yaşıyor ve Derini görmek istiyor bir kereliğine bunu yapabilirmisin"
"Buna izin vermezler"
"Yinede denemelisin"
"Pekala deniycem"
"Senden telefon bekliyorum"
"Tamam"
Doktorun yanına giderek durumu anlattım. Doktor ise iyi gelebilir dedi fakat yanımızda bir hemşire şartıyla. Neyse Güneye gideceğimizi haber verdim. Hastaneye vardığımızda Dorukun oda numarasını sordum hızla odaya doğru ilerledik. Derine ona bir süpriz yapıcağımızı söyledik. Derinle hemşire arkada ben önde gidiyorduk.

Kapıyı hızla açtım. Güneyin yanına doğru yürüdüm şuan inanamıyordum. Doruk bize bakıyordu yaşıyordu Derin de tuhaf bir şekilde bakıyordu. Ona dönerek:
"Derin bak Doruk yaşıyor"
Birden yere oturdu ağlayarak:
"Yalan söylüyorsun bu Doruk değil o ölecekti artık yaşayamaz yalan söyleme"
Ben bir şey diyemeden lafa Doruk girdi:
"Birtanem inanmıyorsun biliyorum ama bak ben yaşıyorum bak seninle konuşuyorum ve sana bakıyorum" bu sözlerden sonra Derin ayağa kalktı ve Doruka yaklaştı yanağın dokundu. Dorukda onun elini tutup öptü ve Derin bayıldı. Hepimiz Derinin başına toplanmıştık...

Ceyhunun ağzından

Depremden sonra Sereni göremedim zaten bulamamıştım. Ve şuan ailesinin beni yirminci arayışıydı açıp ne diycektim. Derin bir nefes alarak açtım:
"Efendim"
"Ceyhun nasılsın evladım ben Serenin babası Seren nerde biliyormusun yanında falan çünkü en çok kızkardeşi olmak üzere hepimiz delirmek üzereyiz"
"Şeyy efendim Yani Seren şeyde"
"Nerde evladım"
"Hani biz Doruk için hastanedeydik ya biliyorsunuz"
"Evet evladım"
"Deprem oldu o hastane yıkıldı ve ben Serenin nerde olduğunu bilmiyorum ama hastaları yönlendirdikleri bir hastane var orda olabilir"
Evet Ceyhun süper zeka! Lan böylemi söylenir gerizekalı diye kendime söverken telefon suratıma kapatıldı.

Keremin ağzından

Şuan hayla doktorun açıklama yapmasını bekliyordum yapmazsa birazdan kafayı yiyebilirdim. Bende beklemekten sıkılınca Rüzgarın yanına gittim başını iki ellinin arasına almış bir şeyler mırıldanıyordu.

Onunla konuşmazsam kafayı yiycek gibiydi:
"Doktorlar hayla bana bir şey söylemedi"
"Kerem"
"Efendim abi"
"Kerem eğer ölürse bu benim suçum"
"Abi senin ne suçun var"
"Kerem o bana dedi gel çıkalım diye ama ben onu hastanede tutum bu benim değilde kimin suçu"
Buna vericek bir cevap yoktu. Ne diyebilirdim ki doktor geldi:
"Siz yakınımısınız"
"Sayılır"
"Peki ben sizinle konuşuyim o pek iyi gözükmüyor"
Doktorun peşinden gitmeden Rüzgara baktım yine bir şeyler mırıldanıyordu.

Doktorla beraber odaya girdik:
"Bakın beyefendi lafı uzatmıycağım Seren hanımın durumu hiç iyi değil uyanabilceği hakkında kesin bir şey yok fakat eğer uyanırsa bazı şeyleri hatırlamayabilir mesela onun hayatında büyük etki yaratmış bize ise küçük görünen şeyler"
"Peki benim hastam ona ne olucak hem bizim doktorumuz nerde"
"Şey sizin hastanıza beraber bakıyoruz arkadaşımla küçük bir geçici görme kaybından başka hiçbir şey yok birazdan taburcu edebiliriz"
"Teşekkür ederim"

Bu süper bir haberdi ona bir şey olmıycak olması ama Rüzgar için üzülüyordum. Yanına gittim yere çömeldim:
"Seren iyi öyle olmak zorunda"
Hayla bir tepki yok hayla mırıldanıyor. Bu hangi şiirdi böyle tuhaf sürekli ölümü açıklıyor. Ölüm bir insanı sonla buluşturur diğerini ise sonsuzlukla...

Ceyhunun ağzından devam
Ve kapı çalıyordu. Yavaşça delikten baktım gelen Serenin babasıydı. Yavaşça kapıyı açtım. Bana öfke ve hayala kırıklığıyla bakan bir adam gördüm. Ve bana:
"Ceyhun sakin olucam evladım Serene ne oldu"
"Bende bilmiyorum efendim ama bir şey olmamıştır"
"Ceyhunnn bana bir söz vermedinmi ölse bile ben yanında olucam demedinmi hani kızım yok kızkardeşini hastaneye kaldırdık"
"Biliyorum efendim haklısınız ama"
"Ceyhun bunlar hep senin yüzünden kızımın başına geldi ondan uzak dur ve eğer onu bulamazsam bu ülkeyi terk et"
dedi ve son noktayı koyarak gitti nerdesin be güzellik nerdesin hızla evden çıktım ve arabama bindim hastaların kaldırıldığı hastanede yokti civardaki hastanelere baktım ve küçük bir hastane buldum burda olmalıydı lütfen burda olsun hastaneye girdim

ve oda numarasını aldım onu bulmuştum burdaydı onun odasına doğru yürüdüğümde ellerinin arasına kafasını almış kapısının önünde oturan Rüzgarı gördüm yoksa o hayır ya Rüzgara yaklaştım karşısına oturdum. Bana baktı sonra yine kafasını eğdi. Anlamıştım sanırım yani ya durumu ağırdı ya da ölmüştü.

CEHENNEMİN ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin