[story]
Gözlerini araladı, derin bir nefes alıp doğruldu. Sırtında hissettiği ağrıyla yüzünü buruşturdu.
Koltukta uyumak ona iyi gelmemişti.
Ayaklarını yere indirdi ve elleriyle yüzünü ovuşturdu. Yere bıraktığı telefonunu alıp saate baktı. Dokuz buçuğa geliyordu.
Gece misafirini rahat şartlarda ağırlamak için odasını ona vermişti. Çocuk her ne kadar itiraz etse de Jaehyun'un ısrarlarına daha fazla dayanamamıştı, odayı kabul etmişti.
Koltuktan kalkıp lavaboya doğru ilerledi. Lavaboya girip kapıyı aralık bıraktı ve yüzünü yıkayıp aynada kendine baktıktan sonra lavabodan çıktı.
Çalışma odasına girerek annesinin bıraktığı, içinde yemek tarifleri bulunan defteri aramaya başladı. Asla işine yaramayacağını düşündüğü için bir kenara atmıştı, şimdi ise o deftere muhtaçtı. Yemek yapmayı bilmiyordu çünkü.
Her yeri karıştırdı, darmadağın etti ama bulamadı.
Uzun uğraşlar sonucu defteri aramaktan vazgeçti. Atmış bile olabilirdi, hatırlamıyordu. Yaklaşık bir saat boyunca aramıştı sonuçta, burada olsa ortaya çıkardı.
Tam odadan çıkacağı sırada içeriden bir ses işitti.
"Jaehyun?"
Taeyong uyanmıştı. Daha kötü ne olabilir acaba? diye düşünmeden edemedi Jaehyun. Rezil olacaktı.
Jaehyun çalışma odasından çıkıp oturma odasına girdi hızla. Taeyong gözlerini ona çevirdi. Kendisine bir beden kadar büyük gelen pijamalarının içinde çok sevimli olduğunu düşündü Jaehyun. Gerçi Taeyong her haliyle sevimliydi ya.
"Günaydın," dedi Jaehyun gülümseyerek.
"Günaydın," dedi Taeyong. Sesi uykuluydu ve yüzünde gram ifade yoktu.
"İyi uyuyabildin mi?" diye sordu Jaehyun gülümsemesini bozmadan.
Taeyong hafifçe başını sallamakla yetindi. Ardından ellerinden birini saçlarına götürerek saçlarını dağıttı. Bir süre sessizce birbirlerine baktılar, sessizliği bozan Taeyong oldu.
"Seni yerinden ettiğim için üzgünüm Jaehyun. Bugün kalabileceğim bir yer bulacağım ama, söz veriyorum."
Hayır, hiç gitme demek istiyordu Jaehyun ama bunu bastırmaya çalıştı.
"Bunun sorun olmadığını daha kaç defa söylemem gerekiyor? Burada kalabilirsin, kendi evinmiş gibi davran."
Jaehyun her ne kadar onu rahatlatmaya çalışsa da Taeyong hâlâ huzursuzluk verdiğini düşünüyordu. Rahat hissedemiyordu, ayrıca onun evinde kalmak ne kadar doğruydu ki?
"Hadi, kahvaltı yapacağız daha! Sonra evi toplayacağım, çok dağınığım," dedi Jaehyun sol eliyle alnına vurarak.
Taeyong hızla başını iki yana salladı. Onu durdurmak için elini kaldırdı fakat çok geçmeden bu girişiminden vazgeçti, elini indirdi. Ya Jaehyun'un elini indirmek isterken canını yaksaydı? Ya Jaehyun onun bu hareketini gereksiz bulup ona kızsaydı?
Korktu Taeyong. Bu yüzden sadece yapma demekle yetindi.
Oysaki Jaehyun, Taeyong elini kaldırdığında heyecanlanmıştı. Onun bu fobisinden nefret ediyordu.
Elini alnından indirdi ve çok ufak bir gülümsemeyle konuştu.
"Sen geç otur, ben kahvaltıyı hazırlarım."
Taeyong bunu sertçe reddetti.
"Asla olmaz, birlikte hazırlayalım."
Jaehyun bunun üzerine bir şey söylemedi, Taeyong ile kahvaltı hazırlama fikri ona çok güzel gelmişti.
Mutfağa doğru yürüdü ve tezgahın üzerine bıraktığı televizyon kumandalarını koltuğa fırlattı.
"Hey! Eşyalarına karşı nazik ol," dedi Taeyong kaşlarını çatarak.
Jaehyun, koltuğun üzerine fırlattığı kumandalara baktı ve alay edercesine seslendi.
"Özür dilerim! Bir yeriniz acımadı ya?"
Taeyong onun bu haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı ve buzdolabını açtı. Gördükleri, daha doğrusu göremedikleri karşısında kızmadan edemedi.
"Bu dolap boş Jaehyun."
Jaehyun tabakları tezgahın üzerine bırakarak Taeyong'a baktı.
"Doğrudur, onu kullanmıyorum."
"Başka bir buzdolabın mı var?" diye sordu Taeyong kafası karışmış bir şekilde.
"Hayır," dedi Jaehyun gülerek. "Buzdolabı kullanmıyorum."
"Peki yiyecekleri nereye koyuyorsun?"
Jaehyun gülerek mısır gevreği kutusunu Taeyong'a gösterdi.
"Bundan mı bahsediyorsun?"
Taeyong kaşlarını çatarak buzdolabını kapattı.
"Bana sakın mısır gevreğiyle beslendiğini söyleme."
Jaehyun gülmemeye çalışarak başını salladı.
"Tamam söylemem."
Taeyong mısır gevreği kutusunu Jaehyun'un elinden çekip tezgaha bıraktı.
"Ciddi olamazsın."
Jaehyun güldü.
"Bu o kadar kötü değil. Arada bir dışarıdan yemek söylüyorum ya da ramen yapıyorum."
Taeyong dudaklarını büzerek başını salladı.
"Ailenin yerinde olsaydım seni asla yalnız bırakmazdım. Burada öleceksin."
Jaehyun sağ elini ensesine götürüp hafifçe başını salladı.
"Markete gidilse iyi olacak."
"Bence de."
"Sen gelme, ben gerekenleri alır gelirim. Hava çok soğuk."
"Geleceğim. Madem evinde kalıyorum, bir işe yaramak isterim."
Jaehyun dakikalar geçtikçe Taeyong'a olan sevgisinin arttığını hissediyordu. O, bu cehenneme ait olamayacak kadar güzeldi. Ne söylerse söylesin ses düzeyi ve aksanı hiç değişmiyordu. Arada bir hafifçe gülümsüyordu ve bu yaptığı saniyelik olay Jaehyun'un gününü güzelleştiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
traffic lights | jaeyong
Fanfiction"Yeşil ışık yandığında, arabaların durmasıyla birlikte koşmaya başlardı." ©renvoin
