🚦|48

2.7K 333 134
                                    

[story, taeyong]

İnsanların çaresiz kaldığı zamanlarda aradıkları bir arkadaşı olduğu gerçeği yıllardır yüzüme çarpıyordu. Küçükken hiç arkadaşım olmamıştı, arkadaşsız büyümüş ve sonradan sahip olduğum birkaç insanı da yetersiz iletişimle kaybetmiştim. Ben alışmıştım yalnızlığa. Yani, en azından öyle sanıyordum.

İnsanlar yalnızlığa alışamaz, bu tamamen bir uydurmadır.

Bunca yıldan sonra edindiğim tek arkadaşım az önce anne ve babasıyla birlikte dışarı çıkmış, kız kardeşini de bana bırakmıştı. Daha doğrusu, ben bunu istemiştim. Kız dışarı çıkmak istemiyordu ve zorla çıkarmak gibi bir saçmalık da yapılamazdı.

Jaehyun'un odasında bulduğum, Adolf Hitler ile ilgili bir kitabı okuyordum. Kendime bir filtre kahve hazırlamış, koltuğun en rahat kısmına oturmuştum.

Jaehyun'un ailesinin isteği üzerine tekrar eşofmanlarımı giymiştim, onlar ciddiyeti sevmiyorlardı.

Kahve bardağını dudaklarıma götürerek kahveden ufak bir yudum aldım ve bardağı sehpanın üzerine bıraktım. Tam sayfanın sonlarına yaklaşmıştım ki birden tüm dikkatim Jihyo'nun sesiyle dağıldı.

"Hey Taeyong!"

Gözlerimi kitaptan ayırarak dibime kadar girmiş, yüzünü pastel boyalarla boyamış ve ağabeyinden aldığı gözlükleri ters bir şekilde takmış Jihyo'yu gördüğümde istemsizce gülümsedim.

O çok sevimliydi, Jaemin gibi.

"Efendim Jihyo?" dedim kitabı sehpanın üzerine bırakırken.

"Oyun oynayalım mı?" diye sordu gülümseyerek.

O fazlasıyla hiperaktif bir çocuktu, ben ise sessiz ve sakin olan ortamları seviyordum.

"Oyun mu?" diye sordum dirseklerimi bacaklarıma yaslarken.

"Evet! Mesela... Doktorculuk!"

Gülümsedim ve arkama yaslandım.

"Daha az temas gerektiren oyunlar oynasak olur mu prenses?"

Jihyo bir süre düşündü, ardından işaret parmağını havaya kaldırarak güldü.

"Buldum! Yakalamaca!"

"Olmaz, fazla hareketli."

Jihyo çaprazımdaki boş kısma oturarak kollarını önünde birleştirdi ve kaşlarını çattı.

"Sen de hiçbir şey beğenmiyorsun! Çok kötü bir prenssin!"

Hafifçe güldüm ve ellerimi birleştirdim. Çocukları gerçekten çok seviyordum.

"Ben prens miyim?"

"Evet ama kötü bir prenssin. Bana bir kahraman gerek," dedi Jihyo kahverengi saçlarını geriye doğru atarken.

Gülümsedim ve hafifçe başımı salladım.

"Ağabeyin senin kahramanın olabilir."

Jihyo gözlerini kocaman açarak ellerini yanaklarına götürdü.

"Ağabeyim kahramanım olabilir mi?"

traffic lights | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin