Tutunmalıyız, tutunmalıyım
Tutunmalısın, bana tutunmalısın.Beyonce _ Blue ft. Blue Ivy
⭐
Toprak ve Deniz akşam yemeğini hava fazla soğuk olmadığı için göl kenarında yemeye karar verdiler. Yemek huzurlu bir sessizlikle sürüyordu. Uzun bir aradan sonra ilk defa bu kadar sessizdiler. Konuşamayacak kadar yorgun hissediyorlardı. Bu yüzden normal hızlarında yemeklerini yedikten sonra masayı toplayıp içeri geçtiler. Karşılıklı oturup birkaç el kağıt oyununun ardından günün yorgunluğu ağır basınca birbirlerine iyi geceler dileyip odalarına çekildiler. Deniz derin bir nefes eşliğinde kendini yatağa bıraktı. Tam uykuya dalmak üzereyken midesinde hissettiği ani bulantıyla ayağa fırladı. Banyoya zor yetişmeyi başardı. Bütün akşam yemeğini tuvalete beklenenin aksine başka bir yolla çıkarmak zorunda kalmıştı. Toprak uykusundan seslerle uyandı. Oldum olası uykusu hep hafifti zaten. Eskiden beri böyle değildi ama kısa bir zaman öncesinde öğrenmişti, hafif uykulara sahip olmayı. Toprak kendini toparlayıp yarı aralık gözlerle paldır küldür Deniz'in odasına daldı. Toprak odanın içindeki banyoya hızla daldığında klozete dayanmış Deniz'i gördü. Hemen yanına çöküp bir eliyle saçlarını topladı. Diğer eliyle de sırtını sıvazlıyordu. Deniz midesinde ne var ne yok çıkarırken Toprak ne tiksindi ne de geri çekildi. Duruşunu bozmadan bekledi. Sonunda kendini toparladığında derin nefesler alarak hafifçe doğruldu. Toprak ayağa kalkmasına yardım edip Deniz'i lavabonun önüne getirdi. Suyu açıp sanki bir bebeğe bakar gibi elini yüzünü yıkadı. Havluyla da kuruladıktan sonra yüzünü kavrayıp,
"İyisin, değil mi güzelim?" dedi endişeli gözlerini Deniz'in yüzünde gezdirerek. Deniz yorgun bir şekilde başını onaylar biçimde salladı. Toprak tuttuğu eli bırakmadan öbür eliyle sıkıca Deniz'in belini kavrayıp onu yatağa götürdü. Yine sanki Deniz bir bebekmiş gibi yatırıp üstünü örttü. Hafifçe saçlarını okşamaya başladı.
"Hep böyle mi olacak?" dedi Deniz zor duyulan bir sesle. Toprak güldü.
"Bu ne ki? Aslı yediği her şeyi çıkarırdı. Neredeyse dokuz ay boyunca kustu. Öyle ki yatağın yerini değiştirip banyonun yanına almıştık." dedi hüzünlü bir gülümsemeyle. Deniz ona geçmişi hatırlatıp üzmekten nefret ediyordu.
"Ben özür dilerim. Seni üzmek istemedim." dedi Deniz pişman bir ses tonuyla.
"Dert etme, Deniz. Hem bu konuda senden daha tecrübeli sayılırım. Tabii ki bana soracaksın." dedi şefkatle gülümseyerek. Dolu gözlerle baktı yüzüne.
"Hadi uyumana bak sen. Merak etme, ben her ihtimale karşı buradayım." dedi elini tekrar saçına daldırarak.
"Sen?" dedi Deniz hafif bir sesle. Uykuya dalmak üzereydi genç kadın.
"Uykum gelirse yanına kıvrılırım. Sen uyu." dedi omuz silkerek. Deniz onun hüzünle gülümseyen yüzünü izleyerek uyuyakaldı.
Deniz sabah kahvaltıya oturduğunda yemek ve yememek konusunda kararsızdı. Kusma ihtimali pek iştah açıcı bir şey değildi. Tabakla olan uzun metrajlı bakışması çok geçmeden Toprak'ın dikkatini çekti. Toprak gözlerini Deniz'e dikerek çatalıyla tabağını işaret etti. Deniz kafasını iki yana sallayıp ellerini göğsünün altında bağladı.
"Kusmak istemiyorum." dedi çocuk gibi mızmız bir sesle.
"Yeğenimi aç bırakmana izin vermem. Kussan da yiyeceksin." dedi sert bir sesle. Deniz somurtarak tabağındakileri yemeye başladı. Toprak onun yediğini görünce kendi tabağına döndü. Tabağını bitirmeyi başardığında yediklerinin midesinde kalması için dua etti. O dua etmekle meşgul iken Toprak'ın telefonu çaldı. Ekrana bir an kaşlarını çatarak baksa da hemen açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreterin Geçmişi
Mystery / ThrillerSekreter Serisi'nin ikinci kitabıdır! "Kendi karanlık okyanusumdu beni boğan." Onu bırakmak bu hayatta yaptığım en zor şeydi. Ama gitmek kaçılmazdı. Ona bir şey olmasına asla izin veremezdim. Hayatı ile oynayamazdım. Benden nefret etmesine razıyım...