10. Bir Tatlı Huzur

10.6K 519 171
                                    


Ağlasalar durmam, insanım insan  

Sıla _ Kafa 

⭐ 

26 Ocak 2016 

Acılı günlük, 

     Her şey üst üste geldiğinde baştan başlamayı bileceksin. Çünkü pes edersen zaten savaşmadan kaybetmeyi sineye çektin demektir. Mızmızlanmanın da çok bir yardımı olmaz böyle bir durumda. Çünkü, dünya çok da fazla sizin ne yaptığınızla ilgilenmez. Bunu umursayamayacak kadar çok dert görüyordur her dönüşünde. Yine de bencil ruhumuzun çocuksu arzusuyla hep dünya kendi etrafımızda dönsün isteriz. Ayrıca hep dünyanın bize karşı zalim olduğunu düşünürüz ama çoğu zaman aslında bizim dünyaya karşı zalim olduğumuzu fark etmeyiz. Dünyanın bu zalimlik karşısındaki sakin duruşu beni her zaman etkilemiştir. Ve de hüzünlendirmiştir. Çünkü, dünya çığlık atamaz. Fısıldayamaz bile. Zira yaşlı bir bebeğin çığlığını hiç kimse duyamaz. Ne kadar da büyük bir yalnızlık ve çaresizlik...

     Deniz defterini kenara bırakıp gerindi. Toprak'la birlikte evde fazlasıyla sessiz bir şekilde oturuyorlardı. Toprak dikkatli bir şekilde bilgisayarından bir işler yapmakla meşguldü. Deniz ise sıkıntıdan patlamakla meşguldü. Toprak kendisini bir an bile yalnız bırakmadığı için Deniz, Ege'ye de gidemiyordu. Bir süre daha sıkılganlıkla oturdu. Tam artık Toprak'a dayanamayacağını söyleyecekti ki, 

"Ah! Sonunda!" dedi Toprak neşeli bir haykırışla. Deniz kaşlarını çatarak, 

"Ne 'Sonunda!' ?" dedim anlamayarak. 

"Deminden beri bilgisayara kilitlenmiş bir şekilde bize bir gün yaratmaya çalışıyorum." dedi Deniz'e dönüp gülümseyerek. Deniz'in yüzüne mutlu bir gülümseme yayılırken, 

"Ne demek istiyorsun?" dedi heyecanla. 

"Bir günümüz var, canım. Bir günlük nefes hakkımız var ve sanırım bu ilk ve son nefes hakkımız.  Haydi hazırlan! Seninle küçük çaplı bir tura çıkıyoruz." dedi göz kırparak. Deniz neşeyle bir çığlık attı. 

"Toprak! Teşekkür ederim. Buna çok ihtiyacım var. Burayı seviyorum ama fazla sessiz ve boğucu. Artık nefes alamıyorum burada." dedi Deniz ona sıkı sıkı sarılırken. Toprak kısa bir kahkaha attı. 

"Farkında değil miyim sanıyorsun canım? O kadar belli ki bu! Senin için kaç gündür bu günü yaratmaya çalışıyorum." dedi o da kollarını Deniz'e dolayarak. 

"Peki, programımız ne?" dedi Deniz heyecanla geri çekilirken. 

"Şöyle ki, saatlerimiz 08.32'yi gösteriyor. Önce merkeze gidip güzel bir kahvaltı edeceğiz. Ardından ver elini İstanbul! Seni o çok sevdiğin Galata Kulesi'ne ve Karaköy'e balık yemeye götüreceğim. Oradan Taksim'e geçeriz. Hatta Ata Amca'yı bile görebilirsin. Biliyorsun, Mavi'nin doğum günü geldi çattı. Bir haftalık izine gelmiş. Ben konuştum onunla. Uygun bir zaman ayarladık. Mavi'nin evde olmadığı zaman içinde oraya gidebilirsin. Ben seni bırakacağım. Akşam da mükemmel bir boğaz manzarası ile mükemmel bir yemek yiyeceğiz ve geri döneceğiz. Nasıl?" dedi ukalaca bir gülümsemeyle. Deniz gözlerine dolan yaşları sildi. 

"Ben hamileyim ama ya! Niye sen beni ağlatacak şeyler yapıyorsun? Zaten şu lanet hormonlar yüzünden saatim saatime uymuyor. Bir de böyle yapıyorsun. Ağlayınca da benimle dalga geçiyorsun." dedi Deniz burnunu çekerken. Toprak bir kahkaha atıp Deniz'i kendine çekti. 

Sekreterin GeçmişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin